Kadıköy Belediyesi’nde şapkasız Nâzım

12 Eylül sonrası Nâzım Hikmet’i(adı çok geçeceği için bir kısaltma: NH) sahneye taşıyan ilk oyundu yaptığımız “Nâzım”; daha sonra Şanar Yurdatapan’ın besteleriyle “Şeytanistan”; ve doğumunun 100. yılında Melike Demirağ ile birlikte müzikli oyun “Hoş Geldin Bebek”; bunlar işin tiyatro bölümü NH ile ilgili olarak; ayrıca bu köşede, üzerine salt karınca kararınca yazmakla kalmayıp; son yıllara dek, 10 yıldır her doğum ve ölüm günlerinde, hiç atlamadan Kadıköy’de düzenlediğimiz Anma Geceleri de var. Eh, kuşkusuz eline su dökemesem de, hiç değilse az buçuk anmalarım olmuş; içeriğiyle, diliyle, biçemiyle görkemli yaratıcı NH’i. Genelde sunumunu ve kimi şiir okumalarını da üstlendiğim; içinde “söyleşi-dinleti-gösteri-film-imza-sergi” bulunan etkinliklere kimler katılmadı ki; bu bağlamda sözü olan yazarlar, şairler, sanatçılar, aklınıza kimler gelebilirse.

Gecelerde yer yerinden oynardı; ayaklarda izleyenlerle, salonların alabilirliğini (kapasitelerini) aşan yoğun ilgiyle. E, neden biz yapamıyoruz artık? Çünkü Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu kendi takımıyla başa geçtikten bir süre sonra, değişti işler ilçede. Hadi bizi işine gelmedi dışladı, başkaları mı kalmadı Kadıköy’de? Nerede o (ya da benzeri) etkinlikler? NH’in bir diğer önemi de bir yanıyla-yaşamışlığıyla da Kadıköylü olması. Ama tümden haksızlık yapmayalım belediyeye; Haydarpaşa Garı’nda Kitap Günleri düzenlemişler ve “hani ayıp olmasın, unuttuk falan sanmasınlar” diye de NH ile ilgili lütfetmişler iki söyleşi sıkışıtırıvermişler araya ve ad da koymuşlar: “Kitap Günleri’nde Nazım’a Saygı” Nâzım’ın (a)’sı şapkasız yazılmış sürekli, (â)yazılacağına. “Özensiz” diyemeyeceğim bir yanlış.

Sanırım bilen o kadarcık, öyle biliyor. “Adda değişiklik yapamazsın!” desem de, bu belediye yapar. Yayımladıkları duyurudan birkaç örnek şöyle: ”Cemal Süreya’nın şiirlerinin kaldırım taşlarına yazılmasıyla başlayan proje, Güneşi İçenlerin Türküsü, Kerem Gibi, Memleketimden İnsan Manzaraları ve daha pek çok şiiri ile edebiyatımıza damgasını vuran Nazım Hikmet ile devam ediyor...” Düzeysiz, yetersiz bir deyiş: “daha pek çok şiiri ile edebiyatımıza damgasını vuran”; Vay damgacı Nâzım vay. Bir de “Kadıköy sokaklarında yürüyenlere Nazım Hikmet’in 20 farklı dizesi yol arkadaşlığı yapacak...” deniyor yine basmakalıp bir deyişle, aklınca edebiyat yapmaya çalışarak, vay yol arkadaşım.

Bir yıl önce, Yaşayan Sokaklar tasarısını başlatmış Kadıköy Belediyesi Kentsel Tasarım Müdürlüğü’ne diyesim var: “Gel de bir bak benim yaşadığım, yürüdüğüm sokaklara, caddelere. Yitip gidiyor Kadıköy’de yeşil, ağaç, doğa. Ha nerde? Bir de Çevre Festivali düzenliyorsun, doğaya emek veren 40’ın üzerinde platform, sivil toplum kuruluşunu festivale çağırıyorsun. Ekolojik yaşam ve çevre bilinciyle ilgili konuşmalar yaptırıyorsun...” Kentsel dönüşüm diyerek sen yeni AVM’leri, pahallı pahallı taş yapıları dik kondur dur; ağacı, otu, çiçeği, böceği yok et, ama diğer yandan “doğa, çevre” diye festival düzenle; vay kurnaz vay. “Amma takmışsın bunlara ha!” diyorsun belki; “Sana ne? Ruh ve sinir hastası olacaksın bu gidişle!” Doğru, “yetti canım artık!” diyeceğim de; şapkadan kopamıyorum bir türlü, diyemiyorum: “Nâzım’ın şapkasından bana ne...”