Şu Kadıköy CHP’ye akıl veren mi kalmadı?!

Şu Kadıköy CHP’ye akıl veren mi kalmadı?! Vardır elbet de dinleyen var mı, onu bilemiyorum. Hadi ben de Kadıköy’de yaşayan ve üreten biri olarak akıl vereyim azıcık; kültür-sanat bağlamında, yaşını başını almış, bunu yapabilecek birikimimle... Anam gibi bir değerse tiyatro, işte o ana rahmine düştüğümde 1963’lerde CHP Gençlik Kolları’nda oldu doğumum; tiyatroda emeklemeye başladığım o günlerden bugünlere 50 yılı geride bırakarak...

Önerilere, dost eleştirilere bile açık olmak, zor iş. Bu suçları(!) işleyenler kolayca unutulmaz siyasette, düşman gibi görülür, cezalandırılır. Neler yazacağımı kabataslak aktardığımda bir arkadaşım dedi ki: “Yazılır mı bunlar?! Az da olsa, hani iyi kötü salonlardan yararlanıyorsun, çekerler şimdi ipini!” Eh, ne yapayım; dokuz canlıyım, alışmışım infazlara! Geçen yıl “muhalif ve Gezi’yi destekleyen tiyatro” olarak “devlet desteği”ni kesmişti ya AKP bunu bir tokat gibi çarparak yüzümüze! Özellikle karşıtcılığın(muhalefetin) bize bu durumda olumlu(pozitif) ayrımcılıkla daha bir sahip çıkması gerekirken, değil böyle bir dayanışma örneği sunması, aynı zamanda ilçenin en eskisi Bizim Tiyatro’nun “Che ve Ulrike” adlı oyununu festivaline bile almayarak, ha bir tokat da atmadı mı CHP?!

Barış Manço KM’inde Soma’yla ilgili etkinlik düzenleme istemimizi “Uygun görülmemiştir” diye yanıtlamadı mı ki, ha bir ikinci tokat!.. Salt biz değilsek de, bizim cephemizde somutlanan bu olaylarla başladı Kadıköy’de yerel yönetim göreve; deneyimsiz, bilgisiz, bilisizce... “Yenidir” derken, ama artık zaman da bir koşu akıp giderken, bakalım şu belediye seçimlerden sonra “yapılanmalar” laflamalarıyla CHP tüzüğünde bile mikroskopla aranıp da bulunamayan ha bi kültürlü ha bi sanatlı şamar oğlanına döndüğümüz günümüze... Biraz ondan biraz bundan siyasette, kültür sanat üzerinden de arada bir demeçler vermek bilinmedik bir alışkanlık değil, geleneksel neredeyse...

Başkan Nuhoğlu, konuşmasında şöyle yuvarlıyor alışılageldik bir genellemeyle; “yeni” diye adlandırılan yaklaşımların yanlış uygulamalarla birbirleriyle nasıl örtüşmediğini görememeksizin: “Kültür sanatın gelişmesi, o kentte yaşayan sanat insanlarının yerel yönetimin aktif paydaşlarından biri haline gelmesi ile mümkün...” dese de... Sosyal demokrat denilen bir örgütün, Türkiye’nin ana karşıtçı(muhalefet) partisinin kültür-sanat siyasasının, gerçekte “ne ve nasıl” olması zorunluğunu dillendirmek de değil amacım. Öyle! Bu konuyu daracık köşe yazısı alanına sığdırmaya çalışarak güme gitmesini engelleme adına, yalnızca kimi ana başlıkları ele almalı, onları işlemeli özetle...

Kadıköy’de sayısı yalnızca dört olan kültür-sanat merkezleriyle koyulmalı işe, kazanı kaynayan bir sorunsala dalarak önce... Halis Kurtça Kültür Merkezi(HKKM) tiyatro salonu 166 kişilik, tek başına bir yapı, 150 kişilik Barış Manço gibi. Oysa 400 kişilik Kozyatağı KM ve 660 kişilik Caddebostan KM birer AVM içinde...

AVM ve benzeri yapılar içinde “Kültür-sanat merkezleri yapılmamalı” tartışmasını da bir yana bırakıp bu salonların toplam koltuk sayısına bakmalı: Bu da ancak büyükçe tek bir salonun toplamı... Bir de adı opera salonu diye geçen 500 kişilik

Süreyya var ayrıca...

Daha sürdürmeden söyleyeyim, bence bu yazıyı ve devamını da okumalı Gürsel Tekin! Belki ilgili olan başkaları da CHP’de... Ancak okumasını istemediklerim de var; başta Burhan Şenatalar Hoca, Ercan Karakaş ve kimi diğerleri; üzülmesin isterim onlar...