Kültürel ve tarihsel zenginliğiyle yanı başımızdaki ülke İran... Ambargo altındaki İran, yıllardır paylaşım kavgalarının olduğu kadim bir ülke. Medlerle başlayan bu zengin tarih, Ahamenişlerden Sasanilere, Selçuklulara, Safevilere, Zendlere, Kaşkarlara ve en son İslam Cumhuriyeti’ne kadar dayanıyor

Kadim coğrafyanın kadim ülkesi İran

Veysel Ferman

Bildim bileli İran dünya gündeminden inmedi. Şah döneminde emperyalizmin ‘gülü’, İslam devrimi sonrası emperyalizm için ‘şer ekseninin’ başı ve bugün de ambargoya maruz bırakılan bir ülke. Yeni bir paylaşım kavgasının ‘av sahası’ olan kadim coğrafyanın kadim ülkesi.


M.Ö Medlerle başlayan tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan Ahamenişlerle süren Sasanilere, Selçuklulara, İlhanilere, Safevilere, Avşarlara, Nadir Şahlara, Zendlere, Kaşkarlara, Pehlevilere ve en son İslam Cumhuriyeti’ne dayanan köklü bir tarih.

İran tarihselliği ve günümüz dünyasında tuttuğu yer ile insanı kendisine çeken merak uyandıran bir ülke. Bu kadim ülkede iz sürmek, tarihselliğe dokunmak heyecanlandırıcı bir şey. Beş arkadaşımla 5 gün boyunca bu heyecanı yaşadım. Ama bu kadar süre bu zenginliği görmek, bu derinliği kavramak için elbette yeterli bir süre değil. Ama iyi belirlenmiş nokta atışlarıyla iyi bir başlangıç yapacağımıza inandık. Yezd’e, Şiraz’a elbette (Persepolise), İspahan’a Kaşan’a Kum’a dokunabildik. Eminim herkes İran’a giderken kafasında şekillenmiş bir dünya ile gidiyor. İran’a adım atar atmaz ise şekillenen dünya paramparça oluyor. Başka bir İran insanın aklında ve yüreğinde şekilleniyor.

Temiz, bakımlı, tarihi ve doğallığını korumuş kentler sanki büyük bir tehdit ve ambargo altında yaşamıyorlarmış gibi sakin, huzurlu, rahat insanlar gece yarılarına kadar süren kadın ve erkekli canlı bir sosyal hayat. Huzur ve sakinliği bulamadığınız tek yer İran’ın trafiği. Frene basmayı alışkanlık edinmemiş sürücüler insanın yüreğini ağzına getiriyor ama ne bir kazaya ne bir kavgaya rastlamıyorsunuz. Trafiğin kendine özgü anarşist bir ruhu var İran’da.

kadim-cografyanin-kadim-ulkesi-iran-642065-1.



Genelde İran gezilerine ilişkin notlar hep kadınlarla başlar. İran topraklarına adım atar atmaz başı açık kadınların hemen örtünmesi gözlemi gibi... Evet, bu doğru bir gözlem ama bu örtünme bilinen kara çarşafla ifadesini bulan bir örtünme değil. Saçının yarısını örten başörtüsüne dayanan bir örtünme. Kadınlar hem çalışma yaşamının hem de sosyal yaşamın aktif olarak içindeler. Elbette kadınların toplumsal yaşamın dışına itildiği alanlar da var. Erkek kılığına girerek futbol maçına gittiği için gözaltına alınan ve ceza almasından dolayı kendini mahkeme önünde ateşe veren Sahar Khodayari örneği gibi. (Sahar’a saygıyla). İslam devriminden bu yana hem kadınların özgürlük mücadelesi hem de toplumsal gelişmeler yasakları hükümsüz kılıyor. Her alanda öz güveni ile rahatlığı ile bakımıyla güzelliği ile kadınlar hep karşınıza çıkıyor. Söylemek gerekirse İran’da devrim mutlaka bir kadın devrimi olacak.

İran’ın tarihsel kültürel zenginliği maalesef mutfağına yansımamış. Mutfak kültürü olarak pek zengin olduklarını söyleyemeyiz. Ve yine servislerinde iyi olmadığını söylemek gerekiyor. Bu arada köfte yiyeyim diyerek sakın köfte siparişi vermeyin. Büyük hayal kırıklığına uğrarsınız benim gibi.

Sasaniler-Zedüştiler kenti Yezd

Türkiye’den 1,5 saat zaman farkıyla Tahran’a varıyorsunuz. İmam Humeyni havaalanı temiz ve bakımlı. Görevliler gayet olumlular. Pasaportunuza mühür vurmuyorlar. Yani İran’a girdiğiniz pasaportunuzda görünmüyor. (İran’a gidersem başka bir ülkeye gidemem diyenlerin dikkatine) Azeri şoförümüz Mehdi ile İran’ın kalbine doğru yola çıkıyoruz “bu dünya hem acı hem sevimlidir.” Yollar bakımlı ve çift şeritli. Tabii oto yollar paralı. Tahranı pas geçtik, belki bir dahaki sefere... Bizi çeken Yezd. Önceliğimiz orası. Dünyanın en güzel çöl şehri olduğu söyleniyor. İlk tek tanrılı ve İranlıların İslamiyet’ten önceki ilk resmi dini Zerdüştçülüğün merkezi. Ve Zerdüştilerin İran’daki en önemli tapınağı Ateşgede... Rivayete göre Ateşgede’de m.s. 470 yılında Sasaniler döneminde yakılan ve bu güne dek yanmaya devam eden ateş... Zerdüştçülüğün temel prensibi aslında hepimiz için geçerli olması gereken ‘iyi düşün, iyi söyle, iyi yap’...

kadim-cografyanin-kadim-ulkesi-iran-642066-1.



Eski Yezd insanı Sasaniler dönemine görülüyor. İran’da birçok kente damga vuran bir imparatorluk, hanedanlık var. Eski Yezd’e de damga vuran 224-624 yıllarında İran’ı yöneten Sasaniler. Eski Yezd’in tarihi sokaklarında gezmek ve kaybolmak tarihin sayfalarında gezmek ve kaybolmak gibi. Yezd’e dair anlatılacak çok şey var ama bizi en çok etkileyen Sessizlik Kuleleri oldu. Zerdüştçüler ölülerini gömmezler ve yakmazlar. Ölünün ateşiyle toprağı havayı kirlettiğini düşünürler. Ölülerini yerleşim yerlerinden uzak tepeler üzerine inşa ettikleri mezarlara bırakıyorlar. Yırtıcı kuşlar, kurt böcek vb. hayvanlar ölülerin etlerini yiyip kemiklerini bırakıyorlar. Kemikler güneş ve yağmur tarafından “paklanıyor”. Paklanan kemikler ise doğaya teslim ediliyor.

Biz de Yezd’in dışındaki birbirine yakın iki tepede bulunan sessizlik kulelerine tırmandık. Hüzünlü sessizliği bozan tepelerin arkasındaki otoyoldu. İnsan bu tepelerin üzerinde yaşam kadar ölümün de insanlık tarihi için anlamına kafa yormaya çalışıyor. Gömülmenin ve yakılmanın dışında Zerdüştçüler başka bir yol bulmuş ama artık o yol İran’da geçerli değil.

Kerim Han- Şairler kenti Şiraz

İran’da kentlere damga vuran imparatorluklar, hanedanlıklar var demiştik. İşte Şiraz’a damga vuran Zend Hanedanlığı ve Zend hanedanı Kerim Han (vekil olarak biliniyor) Kerim Han kalesi, vekil mescidi, vekil hamam, vekil çarşısı vb.

Şiraz’a gelmişken İranlıların şair ve şiir sevgisini görmek için İran’ın büyük şairleri Kirmani’nin Sadi’nin ve Hafız’ın mezarlarına gitmek gerekiyor. Sadi’nin Bostan ve Gülistan isimli iki eseri bu güne de ışık tutan sözlerle de dolu.

“Akıl sahipleri edep sayarlar susmayı
Ama konuşmaya çalış gerektiğinde
Zarar verir iki şey akla
Konuşulacak zamanda susmak susulacak zamanda konuşmak”

Ve Hafız. Kuran-i Kerim’den sonra her İranlının evinde bulunan ve elinden bırakmadığı hafızın divanı.

Mezarları gezerken ve İranlıların; şairlerin mezarlarına ilgisini ve İran devletinin de mezarlara özenini görürken bir çelişkiyi de insan yaşıyor. Şaraba, meyhaneye şiirlerinde bu kadar yer veren şairlerin ülkesinde şarabın, meyhanenin yokluğu...

kadim-cografyanin-kadim-ulkesi-iran-642067-1.

Şiraz’ın en etkileyici yerlerinden biri de Şah-e Çerah türbesi. 7. İmam Musa Kazım’ın oğulları ve aynı zamanda 8.İmam İmam Rıza kardeşlerine ait bu türbe İranlılar için Meşhetteki imam Rıza ve Kum’daki Fatima-i Masume türbesinden sonra en kutsal 3. yer.

Geceleri özellikle ışıklarla başka bir ruhanilik taşıyan türbe ve avlusu yalnızca ibadet değil aynı zamanda sosyal bir buluşma merkezi. Bir taraftan türbe ziyareti ve ibadet yapılırken diğer yandan günün yorgunluğunu mescitte uyuyarak çıkaranlar, telefonlaşanlar, mesajlaşanlar, kitap okuyanlar, arkadaşlarıyla sohbet edenler, oyun oynayan çocuklar... Her şey bir arada. Sadece kadınlar ve erkekler ayrı yerlerden giriş yapıyor ve ayrı noktalarda toplanıyor. Selçuklu egemenliği döneminde İran’ın başkenti olmuş. İsfahan’a esas rengini veren kenti Moğol istilasından kurtarıp yeniden başkenti yapan Safeviler ve Safevi hükümdarı Şah Abbas bu kente de damga vuran Safaviler. İsfeha’nın methini çok duydum. İsfahan için dünyanın en güzel şehirlerinden biri diye çokça söz ediliyor. Dile getirilen kadar oldukça güzel ve etkileyici bir kent İsfehan. Belki İran’ın bütününü gezebilmek insan için mümkün olmayabilir ama en azından İsfahan’ı görmek gerekiyor. Nakş-i Cihan Meydanı ( imam meydanı) ve köprüleriyle şehir planlaması ve mimarisiyle muazzam bir kent İsfehan.

Nakş-i cihan meydanı Tianenmen meydanından sonra dünyanın en büyük 2. Meydanı. Ama güzelliği büyüklüğünde değil bütünlüğünde. Meydan İmam mescidiyle, Şeyh Lütfullah mescidiyle, Ali Kapı Sarayı ve kapalı çarşısıyla bütünlüklü etkili tarihsel bir güzellik sunuyor. İsfahan köprüler şehri. Ve her köprüler şehri gibi köprü üstü ve köprü altı âşıklarıyla dolu bir şehir. En önemli köprüsü olan 33 kemerli köprüyle 11 köprüye ev sahipliği yapıyor. İran gezisinin tadı damağımızda kaldı. Daha görülmesi gereken Tahran var. Tebriz var. Meşed var. Ömer Hayyam’ın Nişabur’u var ve İran’ın en büyük şairi Firdevs’in Tusu var. İran yanı başımızda kültürel tarihsel zenginliğiyle bizi bekliyor. İran’a gitmek ambargo altındaki ülkeyi tanımak ve dayanışma için de önemli.