Erdoğan’da da iyi ‘yüz’ var: ‘Ses yarışması’na katıldı diye –akraba ve/veya sevgili- erkekler tarafından başından vurulan Mutlu kızın ailesini arıyor telefonla, ‘geçmiş olsun’ diye.

Hiç mi utanmıyor, bu eleman. Yahu, sen iktidarının tümü de değil, sadece 8 yıllık bölümünde kadın cinayetlerini yüzde dört, on dört, yüz kırk değil, tam bin dört yüz, yani on dört katı arttırtmış bir unsursun. Kadın cinayetleri ve kadına şiddet şiddetle artmaya devam ediyor sayende.

Evet, sayende. Fransızlar ne demiş: “Dis-moi qui tu hantes, je te dirai qui tu es (di-mua ki tü hant, jö tö dire ki tü e)”; Türkçesi, “söyle bana kiminle kankasın, söyleyeyim sana sen haltsın”. Senin kankadan da öte, seni bir şey sanan tilmizin, Mursi; senin pek bir sevdiğin/sevdiğini beyan ettiğin.

Kim bu Mursi? Marifeti pek çok. “Allah (benim notum: Varsa) beni bu mavunaya kaptan yaptı, buraları artık ben yöneteceğim” diyen maskara; ama, zaten çocukları da Erdoğan’ınkiler gibi, Amerika’da tahsil görüp tiyatronun ilk sırasında çiklet patlatacak, giderayak arabayla Sevim Tanürek’e çarpıp katledecek cinsten.

Evet, kim bu Mursi? 9 yaşındaki kızların evlendirilmesini parlamentodadan çıkartmak için kendini yırtmış pedofil, Türkçesi ‘sübyancı’ bir kişi. Sırf bu caniliği bile, değil idam, idamdan da daha ağır bir cezayı hak ettiren bir cürüm:

Erdoğan, işte böyle bir kişinin dostu, akıldanesi iken tabiî ki muhtar olamaz/olmamalı: Hepimizin çocukları tehlikede. Ancak, Erdoğan’ın kankasının daha başka marifetleri de var: Kadınların pazardan/manavdan belirli sebzeleri (hıyar, kabak, patlıcan vb…) almalarını yasaklamak. Kankasına bak, Erdoğan’ı al.

Tamam, cani, insanlık düşmanı; ama, hiç değilse birazcık tutarlı olsa: Bizimkisi, Mursi’nin manevî babası, Sisi’nin de en büyük düşmanı; ama, Sisi’ye darbe yaptırtıp kendisine en büyük desteği veren Suudilerin de en büyük müttefiki.

Mutlu’nun ailesine nasıl telefon ediyorsun, hiç utanmadan. Suudi/Vahabi/Katari/Bahreyni, o yoldaşların, kadınların tek başlarına sokağa çıkmayı yasaklayıp araba kullanmayı günah ilân ederken...

Ve, sen değil misin ‘eyy Erdoğan’, cani-ötesi IŞİD’cilere hayat veren, silah gönderen, en az üç yüz bin Suriyeli’nin katledilmesinden, Ezidi, Alevi, Nusayri, Süryani vb on binlerce kadının-kızın tecavüze uğrayıp köle olarak pazara çıkartılmasının baş sorumlusu?

Ama, neyse; Türkiye’de güzel şeyler de oluyor: HDP’ye Adana ve Mersin’deki bombalı saldırının sorumlusu bulundu. Saldırganımız, DHKP-C’liymiş: Bu Davutoğlu, bizi gerzek sanacak kadar zeki; yani …

Bak Ben David, ‘reis’in çok muhtemelen sana da açık etmiyordur; ama, bu işlerin baş mimarı da kalfası da kendisi; yani, ‘saray’ı da uçağı da ‘Başbakanlık’ için öngörülmüş iken her ikisini de kendi şahsına tahsis ettirtecek dercede görgüsüz/gözü doymaz bir zorbalıktır karşımızdaki.

Kendi sultanlığını fiilen tesis, dolayısıyla ‘cumhuriyet’i de ilga edip, kendi ‘cumhurbaşkan’lığını otomatikman düşürtürken, kendi kendisini “idamlık darbeci mücrim” konumuna yerleştiren bir gafille karşı karşıyayızdır; ki, bu durumda hepimizin görevi AKP’ye oy vermektir.