25. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede, “Bize dayatılan aile odaklı/aileci politikalara inat, toplumsal cinsiyet karşıtı, kadın düşmanı politikalara karşı Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde feminist direniş ve dayanışmamızla mücadele etmeye devam edeceğiz” denildi

Kadın Sığınakları Kurultayı sonuç bildirgesi: "Feminist direniş ve dayanışmamızla mücadeleye devam edeceğiz"

HABER MERKEZİ

Rosa Kadın Derneği’nin ev sahipliğinde Diyarbakır’da gerçekleşen 25. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın sonuç bildirgesi, İzmir Kadın Dayanışma Derneği binasında düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna duyuruldu.

Aile Odaklı Devlet Politikaları Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadeleyi Nasıl Güçsüzleştiriyor?” başlığıyla gerçekleştirilen ve aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kamu kurumu ve belediyelerden katılımcıların olduğu farklı illerden 310 kadının katıldığı kurultayın sonuç bildirgesi, dernek adına Zeynep Tuna, Gülseren Demir, Müzeyyen Alpşen, Sevda Türkdoğan, Kısbes Seyhan Aydın, Ayla Erdoğan, Seher Gündoğan tarafından okundu.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra devletin aile odaklı politikalarla toplumu düzenlemeye çalıştığı söylenen açıklamada, “Bu yıl uzun bir süredir mevcut kazanımlarımıza ve haklarımıza yapılan saldırılar ile beraber, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesi sonrası toplumsal cinsiyet eşitliğinden gittikçe uzaklaşan ve yerine aile odaklı/aileci politikaları getiren yaklaşımı ve bu politikaların kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadelemizi güçsüz kılan yanlarını değerlendirdik. Özellikle son dönemde yapılması planlanan anayasa değişikliğine yönelik tartışmaların ailenin tanımı üzerine yoğunlaşmasının devletin bu konuya yaklaşımının açık bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Devlet ailenin tanımını yapamaz, devletin sorumluluğu kadınları aile içerisinde maruz kaldıkları şiddete karşı korumaktır. Kadınları aileye indirgeyen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini normalleştiren, LGBTİ+ karşıtı politikalar üzerine kurulan bu yaklaşımı neredeyse tüm politika ve uygulamalarda ana akım haline getirmeye çalışan ve nihayetinde kadınları şiddete mahkûm eden aileci politikalara itirazımız var. Kadınların şiddet gördüğü aileyi ne olursa olsun kutsal kabul eden yaklaşımın yargı kararlarında kendini gösterdiğini, kadına yönelik şiddet suçlarının cezasızlıkla sonuçlandığını ya da aile mahkemelerince kadınlar aleyhine kararlar alındığını görüyoruz. Erkek şiddetiyle mücadele aileyi korumak, muhafaza etmek ve kutsallaştırmak üzerine değil kadınları ve LGBTİ+’ların güçlenmesi üzerine kurgulanmalıdır” denildi.

"YOKSULLUKLA MÜCADELE KADININ ÜSTÜNE YÜKLENDİ"

Açıklamada şunlar belirtildi:

“Aileci politikaların sosyal politikalar üzerindeki etkisinin, kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde ve çocukların korunmasında önemli bir engel oluşturduğunu görüyoruz. Yoksullukla mücadeleyi kadınların üstüne yükleyen devlet politikaları, kadınlara sosyal yardımları sadaka dağıtır gibi veriyor. Kadınlar yoksullukla cebelleşirken bir diğer yandan ev işleri ve bakım yüküyle baş etmek zorunda kalıyor. Şiddetten uzakta kendi hayatlarını kurmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara erişemiyorlar. Yerel yönetimlerin sunduğu destekler kadınların hayatlarında önemli değişimler yaratabiliyor fakat pek çok belediyede kadından yana yaklaşımı görmekte güçlük çekiyoruz. Bize dayatılan aile odaklı/aileci politikalara inat, toplumsal cinsiyet karşıtı, kadın düşmanı politikalara karşı Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde feminist direniş ve dayanışmamızla mücadele etmeye devam edeceğiz."

Kurultay sonrası açıklanan bildirgenin konu başlıkları şu şekilde:

► Çocukların evlilik yoluyla istismarı konusunda çocuğu evliliğe zorlayan aileye, kişilere, evliliği gerçekleştiren memurlara cezai yaptırımlar uygulanmalı ve Medeni Kanun’da evlilik yaşı 18 yaşına yükseltilmeli.

► Hukuksuz bir şekilde alınan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı iptal edilmeli ve İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden imzacı olunmalı.

► Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın adı değiştirilerek, “Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı” olmalı.

► Kadına yönelik şiddet alanında nitelikli veri tutulmalı ve kamuoyuyla düzenli şekilde paylaşılmalı.

► Sadece şiddete maruz kalan kadınlara hizmet sağlamak üzere uzmanlaşmış destek sağlayan, 7/24 ulaşılabilir bir telefon hattı oluşturulmalı. Hattı yanıtlayanlar sadece polise ya da başka kuruma yönlendirme işlevi görmemeli, kadının ihtiyaç duyduğu bütüncül desteği sağlayabilmeli.

► Sığınaklar ve dayanışma merkezleri için uzmanlaşmış personel istihdamı sağlanmalı ve personelin güçlendirilmesi için sürekli eğitimler, süpervizyon ve psikoterapi destekleri sunulmalı. Çalışacak personelin tamamı kadınlardan oluşturulmalı. Personeller arasındaki rol dağılımı adil yapılmalı, kadınların ihtiyacına göre belirlenmeli ve psikolog, sosyal çalışmacı, idareci gibi ayrımlar net şekilde yapılmalı.

► 12 yaş üstü oğlan çocuklarının sığınaklara kabulünü engelleyen yönetmelikteki ilgili madde tüm çocukların cinsiyetleri fark etmeksizin sığınaklara kabulünü mümkün kılacak şekilde değiştirilmeli. Sığınakta yaşaması mümkün olmayan kadın ve çocuklar için yönetmelikteki ev desteği de fiili olarak sağlanmalı.

► Trans, mülteci ve göçmen, kimliksiz, 60 yaş ve üzeri kadınların sığınak kabullerindeki engeller ve belirsizlikler ortadan kaldırılmalı.

► Kolluk kuvvetleri ve adli mekanizmalar 6284 kapsamındaki koruyucu ve önleyici tedbirlerin gereğini yerine getirmeli. 6284 sayılı Kanun kapsamında verilen koruyucu ve önleyici tedbirlerin takibi kolluk kuvvetleri ve ŞÖNİM tarafından yasal mevzuata uygun şekilde yapılmalı, tedbirleri ihlal edenler hakkında şikayet süreci işletilmeli. Şiddet uygulayan aile üyeleriyle işbirliği yapma, kadınları faille barışmaya zorlama, tutanak tutmama, suç duyurusunu işleme almama, darp raporu vermeme gibi kötü uygulamalar cezalandırılmalı.

► Adli yardıma başvuran şiddete maruz kalmış kadınlara belge istenmeden hızlıca avukat atanması yapılmalı, kadının bilgilerinin gizliliği ilkesine önem verilmeli. Aynı şekilde şiddete maruz kalmış kadınların, mülteci ve LBTİ+ olarak ayırt edilmeksizin eşit biçimde adalete erişebilmesi için adli yardımdan dava alan avukatlara özel meslek içi eğitim verilmeli, süpervizyon almaları sağlanmalı.

► Yerel yönetimler kadına yönelik şiddetle mücadelede aile odaklı politikaların etkisini azaltacak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine duyarlı somut adımlar atmalı, alanda çalışma yürüten bağımsız kadın ve LGBTİ+ örgütleri ile etkin işbirlikleri geliştirmeli, stratejik planlarının ve yerel eşitlik eylem planlarının oluşturulmasında bu örgütleri aktif olarak dahil etmeli. Bu planlamalarda mutlaka kadına yönelik şiddetle mücadele özelinde bütçe ayrılmalı. Özellikle sığınak ve dayanışma merkezi çalışanlarının Kurultaylara katılımları politik olarak desteklenmeli, engellemelerin önüne geçilmeli ve katılım için bütçe ayrılmalı.

► Şiddete maruz kalan çocuklar için okullarda destekleyici mekanizmalar geliştirilmeli, Milli Eğitim Bakanlığı’nın personel kadrosuna sosyal hizmet uzmanları eklenerek, okullarda okul sosyal çalışmacısı istihdam edilmeli.

► Şiddet faili ile karşılaşmak istemeyen ve uzman desteğine ihtiyaç duyan kişiler için işletilmesi gereken Adli Görüşme Odaları, yalnızca cinsel istismar davalarında değil, boşanma davalarında da çocukların görüşlerinin alınması için kullanılmalı.

► Çocuk istismarının önlenmesi ve istismara uğrayan çocuklara bilinçli ve etkin bir şekilde destek verilmesi amacıyla kurulan Çocuk İzlem Merkezleri yönetmeliğe uygun şekilde işlemeli, bu merkezlerin kapasiteleri ve sayıları arttırılmalı, ifade alma süreci tek elden ve hızlı bir şekilde yürütülmeli.

► Babası tarafından şiddete ya da istismara maruz kalmasına rağmen babasıyla görüş kararı verilen çocuklar, çocuk teslim merkezleri üzerinden babaya teslim edilirken merkezde bulunan uzmanların görüşü dikkate alınmalı ve uzmanların uygun bulmadığı durumlarda çocuğun şiddet uygulayana teslimi engellenmeli.

► Cinsel şiddet konusunda bütüncül ve uzmanlaşmış desteği bünyesinde toplayan ve önleyici çalışmalar da yürüten, acil ve kısa dönem desteğin yanı sıra uzun süreli sosyal destek veren, acil tıbbi ve adli müdahale desteği verebilen, uzman personelin çalıştığı tecavüz kriz merkezleri/cinsel şiddet kriz merkezleri kurulmalı, bu kurumların nasıl çalışması gerektiğine dair, kamu kurumlarının yanı sıra kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin da dahil olduğu çalışma grupları kurulmalı.

► Cinsel şiddet sonrası hukuki, sosyal, sağlık, ruhsal alanlarında destek veren tüm kamu kurumları bu süreci birbirleri ile koordinasyon içerisinde yürütmeli. Cinsel şiddet sonrası verilen tüm destekler içine psiko-eğitim ve psikolojik ilk yardım da dahil edilmeli.

► Cinsel şiddet ile ilgili şikayet sürecinde kadının beyanı esas alınarak soruşturma süreci başlatılmalı, soruşturmaya başlaması için somut delil aranmamalı, etkin soruşturma yürütülmeli. Delil olması durumunda, fiziki ve ruhsal deliller şiddetin etki ve dinamiklerine dair deneyimli olan kolluk ve sağlık profesyonelleri tarafından nitelikli bir şekilde toplanmalı ve raporlanmalı.

► İstenmeyen gebeliği önleyici yöntemler ve kürtaja erişim önündeki engeller kaldırılmalı. Evli kadınların kürtaj işleminde koca izni kaldırılmalı.

► Kadın ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelede ilgili tüm kurumların cinsel şiddete dair yaklaşımını, izlenecek destek çalışmalarının ilkelerini belirleyen tutum ve politika belgeleri geliştirmeli ve cinsel şiddetle mücadelede sunulacak hizmetler için kamu kurumlarında yeterli bütçe ayrılmalı.

► Şiddet davalarında arabuluculuk sistemi olamayacağı ve boşanma davalarında arabuluculuğun yasak olduğu bilgisi yaygınlaşmalı.

► Kadın personellere yönelik erkek şiddeti söz konusu olduğu durumda kadının yerinin değiştirilmesi ya da iş akdinin sonlandırılması gibi kadına yönelik düzenlemeler değil faile yönelik yaptırımlar uygulanmalı.