İki gün sonra yine, yeniden 8 Mart. Yine, dört bir yanda Dünya Kadınlar Günü’nü kutlama furyasıyla karşılaşacağız

İki gün sonra yine, yeniden 8 Mart. Yine, dört bir yanda Dünya Kadınlar Günü’nü kutlama furyasıyla karşılaşacağız. Geçmiş yıllarda yazdıklarımı hatırlatarak bu furyaya katılayım dedim:

• 8 Mart 2012: KA-DER, Meclis’ten hükümete, oradan valilere belediye başkanlarına kadar “kadınsız” yönetimleri ortaya koyuyor ve kadın-erkek eşitliği açsısından Türkiye’ye “sıfır” veriyor. 26 bakandan biri, 81 validen biri, 103 rektörden beşi kadın mesela...  Bir başka araştırma, gazete künyelerinde 147 erkeğe karşın 27 kadının yer aldığını söylemekte; genel yayın yönetmeni olan kadın sayısı ise, vali gibi, bakan gibi yalnızca 1...  625 şirkette üst yönetimde kadın oranı yüzde 11; beş yıl önce de aynıymış!

Bunlar, olumsuzlukların en konuşulan yanları. Ya yüzde 20’lerde kalan kadının işgücüne katılma oranı! Ya çalışan kadının yarısının sigortasız çalışıyor olması! Ya, çalışan kadının üçte ikisinin kazandığını kocasına vermesi! Ya, güvencesiz, ya düşük ücretli işlerde  yoğunlaşan kadının yaşadığı geçim sıkıntısı, işten atılma korkusu, sırtlandığı yorgunluklar!

Veya, aile içi şiddetin boyutları! Son yıllarda kentlerde sokak ortasında öldürülen kadınlar! Ya da şiddetin boyutları bilinirken sayısı bir türlü 50’yi, 60’ı geçemeyen sığınma evleri! Peki, ya sığınma evinden sonra gidecek yeri, geçinecek parası olmayan kadınların umutsuzlukları!

• 8 Mart 2013: Yine 8 Mart... Yine kutlama, yine bir alay laf.... Ortada bir muhasebe var mı derseniz; pek yok. Hesaplar mı karışmış, muhasebeci mi ortadan kaybolmuş! Artık bilemiyorum.

Konuşmalar bir yana da, bu yıl ortaya çıkan öyle bir kampanya var ki söz etmemek olmaz. Türkiye’nin 8 ünlü kadını 8 Mart için bir araya gelmişler, yüzleri gözleri mosmor, şiddete uğrayan kadınları temsil ediyorlar. Onlar adına acılarını dile getiren mektup da yazmışlar; Çırağan Sarayı’ndaki 8 Mart kutlamasında (!) okuyacaklarmış. Ne demeli?

Her gün bir can alırcasına vahşete dönüşmüş erkek şiddetinin yaşandığı  bu ülkede, -yasa, ceza işlemiyorsa- bir de ünlülerin yüzlerinin morarıp kararmasını deneyelim; “belki buradan biraz vicdan çıkarırız” diye düşünmüşler anlaşılan! Zaten iktidar, hep zavallı kadını korumak derdinde değil mi!
Mesela, ailesini bilsin, 3-5 çocuk doğursun, kürtaj yaptırmasın, örtünsün, evin dişi kuşu olmaktan çıkmasın diye az uğraşmıyor!  Evinde otursun, hastasına, yaşlısına baksın diye az para dağıtmıyor! Erkeğin reisliğine, “dediğim dedikliğine” iyi bir örnek/model olmak için elinden geleni yaparak kadını eğitme gayreti de az değil!

• 8 Mart 2014: Yarın 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü; yine nutukların, kutlamaların ardı arkası gelmeyecek. Yine “hatırşinas” başkanlar, liderler, yöneticiler kırmızı karanfiller dağıtacaklar; yine umutlar, dilekler tazelenecek! Oysa kutlanacak fazla bir şey olmadığından, 8 Mart’lar kadınlar için mağduriyetlerin ilan günüdür; bu kaçıncı bahar, bu kaçıncı hüsran diye sorma günüdür.

Ben de 22 gün sonra yapılacak yerel seçimleri hatırlatayım. KaDer parti liderlerinin alnına notlarını yapıştırmış; kadının yeri MHP’de yüzde 1, AKP’de yüzde 3, CHP’de yüzde 4 kadar. Yani partiler kadının “adını” öğrendiler, söylemlerini epeyce geliştirdiler ama aydınlanmasından ulaşımına, konutundan çocuk parkına, yeşil alanından sağlık koşullarına kadar her konunun kadınları doğrudan ilgilendirdiği belde yönetimlerinde hâlâ kadının yeri yok.

• Ve şimdi; 8 Mart 2015: 2014 yılında en az 281 kadın öldürüldü, 109 kadın ve çocuğa tecavüz edildi; 2015’in yalnızca iki ayında bile öldürülen kadın sayısı 47!
Şiddet artarak devam ediyor.
Haa, belki, bu yıl Bakanlar, milletvekilleri, uçan gazeteciler filan, yüzleri, gözlerini morartarak şiddeti lanetlemeyi düşünürler de bir değişiklik olur! Kim bilir!

Ama asıl değişikliği, şu veya bu nedenle sesini çıkarmaktan, eylem koymaktan, sokaklara dökülmekten kaçınmayan kadınlar yapabilir.
Hele, “Neye gurur duyuyorsunuz” diye haykırıp isyan eden Ermenek’te ölen işçilerin eşleri; deresine, bağına, zeytinine sahip çıkıp hak mücadelesine girişen köylü kadınlar; işten çıkarıldığında hak aramaktan vazgeçmeyen işçiler; vahşice ölümlere, bitmeyen şiddete isyan eden kadınlar,  hele onlar, yaşadıkları tüm bu felaketlere, politik olarak “dur” demeye kalksalar var ya; işte, asıl “8 Mart kutlaması” o zaman olur; asıl “Yeni Türkiye” de o zaman kurulur!