Bir gecede değiştirilenlerle tehlikeye atılan milyonlarca yaşamdan, hakları için buluşan üniversite öğrencilerinin karşısına dikilen, İstanbul Üniversitesi’nin kapısına dayanan bir gerici güruha kadar gericilik kendini saklamıyor.

Kadınlar değişimde kararlı
Fotoğraf: BirGün

Göksu Cengiz

Kaybettiklerimiz arasında en zoru uzun süre tekrar kazanmak için mücadele etmek zorunda olduklarımız oldu hep. Öfke ve dayanışma bizi bir araya getirir ancak kaybettiklerimiz çoğaldıkça kazanmak için ısrar ve inat zordur. Belki bugünlerde memleketin aydınlığa çıkması için canla başla bir yol arayanlar için en zoru bu, her biri hayatımızı alt üst etme gücünde saldırılar karşısında değişimde ısrar edebilmek. Israr ve sebatkarlıkta biz gençlerden daha ustalar var elbet ama çabuk sıkılmasıyla ünlü bir çağın parçası olan bizler için değişimin zaman alması bugünlerde başa çıkmakta en zorlanılan gerçek gibi gözüküyor.
Her birimiz için ve hep beraber hepimiz için buranın yenisini bulmamıza yardımcı ve öğretici bir ısrar ise son bir yıldır hayatımızda, sokaklarda, evlerde ve nihayet bir aydır da davamızın peşinde bu kez de yargı karşısında. İstanbul Sözleşmesi için kadınların ısrarı yalnızca bugüne değil yarına da çok şey söylüyor, belki de en çok direnişte ve değişimde ısrarın nasıl mümkün olduğunu anlatıyor. Bu anlamda bir kez daha neler oldu anlatmak nasıl devam edecek diye yol arayışına ışık tutabilecektir.


Saldırgan bir tek adamın karanlık günlerini yaşadık, yaşıyoruz. Gerici toplumsal dönüşümün teşhiri elbette uzun sürdü ancak bugün gizlenmeyi bırakalım pervasızca yol yürüyor. Bir gecede değiştirilenlerle tehlikeye atılan milyonlarca yaşamdan, hakları için buluşan üniversite öğrencilerinin karşısına dikilen, İstanbul Üniversitesi’nin kapısına dayanan bir gerici güruha kadar gericilik kendini saklamıyor.

Değişim isteği bizi de değiştirerek kendine bir yol arıyor bugünlerde. Kadın hareketi her sahneye çıkışında kendine yalnızca yeni yüzler ve kız kardeşler eklemiyor. Aynı zamanda değişiyor ve dönüşüyor da. Dili, eylemi, sözü, yüzü ve elbette yarına dair istekleri her sahneye çıkışta büyüyor büyüdüğü kadar da değişiyor, değiştiriyor. Dünün yerinde durmaması şaşırtıcı değil elbette dün yanımızda olan kız kardeşimizin boşluğunda başlıyor çünkü değişim. Soruysa o boşlukla nasıl başa çıktığımızda. Danıştay’a açılan İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin durdurulması davalarında savunma yapan genç bir avukat, kız kardeşimiz yanındakini yitirmenin acısını bilerek anlatıyor. Neden ısrarcı olduğunu anlatıyor, boşlukla nasıl başa çıkılması gerektiğini anlatıyor. Orada, dimdik değil ve sesi titreyerek ama ayakta ve onu duyan duymayan kaybettiğimiz arkadaşını tanıyan tanımayan milyonlarca kadına anlatıyor, bize değişimde neden kararlı olmamız gerektiğini anlatıyor. Onun kararlılığının bulaşıcı bir yanı var bunu hepimiz hissediyoruz. Evet, hissedebiliyoruz, değişim istediğimizi ve kazanmakta kararlı olduğumuzu hissediyoruz ama hissetmek başarmak değil, biliyoruz. Hissetmek belki kazanmak için değil de ancak kaybetmemek için bir başlangıç olabilir. Peki kazanmak? Tüm kaybettiklerimizin arkasından bulduğumuz devam etme gücündeki, öfkedeki, dayanışmadaki, umuttaki öğreticiliğin ardından bugünün yenisi, kazanma yolu ne olacaktır?

Bu değişim ısrarı ve kararlılığının memleketin bugününe umut olduğu kadar yarınında etkili olması için yürümemiz gereken yolu bulmak zorundalığımız ise sürüyor. Değişim ancak değişimi isteyenlerle mümkünse eğer bugün de bu isteğin yan yana gelmenin ötesinde bir birlikteliğe ihtiyacı var. Devrimci bir birliktelikten bahsediyorum, hissettiklerini ısrarıyla ve değiştirme gücüyle buluşturabilecek bir devrimcilikten.