Kadınlar ekranda kendini bulamıyor
Kültürel yozlaşmanın etkileri televizyon dizilerine de yansıyor. Gerçekçi kadın karakterlerin sayısı yok denecek kadar az. Genç oyuncu kadınlar, gelen tekliflerin çoğunun evlenme hayalleri kuran roller olduğunu söylüyor.
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.netOyunculuk hayaliyle yanıp tutuşan yüzlerce genç kadın… Birçoğunun çocukluk hayallerini süsledi, yıllarca bu uğurda çalıştı çabaladı eğitimler aldılar. Sonuç? Engebelerle dolu uzun bir yol. Erkek egemen sektörde sömürüye uğrayan onlarca oyuncu adayı var. Cinsiyetle başlayan eşitsizlik, maaş, davranış, rol dağılımındaki eşitsizlikler olarak birbirini kovalıyor.
Ülkede kültürel yozlaşmanın etkileri hemen her alanda kendini hissettiriyor. Kadını değersizleştiren politikalar televizyon ekranlarına da yansıtılıyor. Yalnızca inandığı ve savunduğu rollerden geçimini sağlamanın imkânsızlığının altını çizen oyuncular, gelen tekliflerin çoğunda kadın oyuncuya yazılan roller evlenme hayalleri kuran kadınlar olduğunu söylüyor. Genç oyuncu kadınlarla sektörün nabzını tuttuk.
DENİZ İLHAN: BİZİM JENERASYON BÜYÜK DÜŞÜNEMİYOR
27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Genç Cadı Ödülü’ne değer görülen Deniz İlhan (25), Türkiye’deki özgün ve özgür üretimlere getirilen kısıtlamaların oyunculuk sektörüyle ilgili hayallerini ‘epey daralttığını’ söylüyor. İlhan, “İnsan gençken büyük düşünür diyorlar ama bizim jenerasyonumuz böyle hissetmiyor bence. Yalnızca inandığın, savunduğun projelerde yer alıp geçim sağlamak mümkün değil” sözleriyle açıklıyor düşüncesini. Yılın yarısında yaşamını Almanya’da sürdüren İlhan’a oyunculuk sektöründeki şartları Türkiye ile kıyasladığında nasıl farklar gözlemlediğini sorduğumuzda, “Eminim Almanya’daki genç oyuncular da başta kendilerine bir yer edinmekte zorluk çekiyorlardır. Oyunculuk rekabetin çokça olduğu bir alan. Fakat Almanya’da kültür sanat bir lüks değil, günlük hayatın bir parçası olarak görüldüğünden, bu alanda çok çeşitli ve doyurucu işlerde yer almak mümkün. Umarım Türkiye’de de böyle şanslarımız olur ilerde. İşlerin kâr amacı gütmeden yapılması önemli” cevabını veriyor.
Reha Erdem’in yönettiği ‘Neandria’ filmiyle ilk oyunculuk deneyimini kazanan İlhan, “Şanslıydım ve oynadığım karakter bir erkeğin eşlikçisi değil, bir bireydi” diyor ve şöyle devam ediyor: “Daha öncesinde birkaç reklam filmi deneyimim olmuştu. Reklamlara başvurduğum dönemde gelen tekliflerin çoğunda kadın oyuncuya yazılan roller evlenme hayalleri kuran kadın gibi steriotiplerdi. Özellikle televizyonda bu duruma çok rastlıyoruz tabii ve televizyon bu alanda geçim sağlamak için bir bakıma elzem. Gerçekçi kadın karakterlerin yokluğunu çekiyoruz.” Genç oyuncu sözlerini, “Kadınlar olarak sesimizi çıkartmaya, ideallerimizi korumaya ve üretmeye devam edeceğiz, umarım ilerde daha pozitif bir tablo görürüz” sözleriyle noktalıyor.
SENA MERCAN: KADIN OYUNCULAR SINIRLARA HAPSEDİLİYOR
Kraliçe ve Dokuz Oğuz dizilerinde rol alan Sena Mercan (21), genç bir oyuncu olarak isteğinin hayatın gerçeklerine dayanan daha fazla projede rol alabilmek olduğunu ifade ediyor. Mercan, Türkiye şartlarında bunun zorluğunu şu ifadelerle anlatıyor: “Eğer Türkiye şartlarında rol alabilmek bu kadar zor olmasa daha çok pratik yapma imkanım olur ama maalesef kadın oyuncularda genellikle belli bir tip karakter aranıyor. Bu da çeşitliliği azaltıp, skalayı daraltıyor.”
Her mesleğin önüne konulan ‘kadın’ kelimesinin ayrımcılığa yol açtığını ifade eden Mercan, şu sözleri kaydediyor: “Kadın pilot, kadın şoför, kadın oyuncu… benim yaptığım işin karşı cinsten ne farkı var ki ayırt ediliyorum. Trafikte “bu kesin kadın sürücüdür” diye bir tabir bile var ne yazık ki… Kadın oyuncu evlendiğinde veya çocuğu olduğunda nasıl devam edeceksiniz mesleğe diye soruluyor. Neden edemeyeyim ki? Bu beni daha da zenginleştirir, güçlü kılar. Neden erkeklere bu soru sorulmuyor? Neden erkeklerin çalışmalarının karşılığı aldığı ücretleri daha fazla tüm dünyada sonuçta biz birlikte bir projeyi paylaşmıyor muyuz? Bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada tartışılıyor. Genç bir oyuncu olarak ümidimi yitirmiyorum ama kadın çiçektir tanımlamasının artık yok olması gerektiğini düşünüyorum.”
ÖYKÜSÜ ÖZYÜREK: NE YAPARSAN YAP DAHA GERİDESİN!
Geçen yılın Genç Cadı Ödülü’ne değer görülen Öyküsü Özyürek (25) ise, Türkiye şartlarında var olma mücadelesini, “Bol yokuşlu bir yol. Garip engebelere sahip, bazen çok şaşırdığım bazen şaşıramadığım. Hayallerle, kırgınlıklarla, umutla, umutsuzla iç içe. Bazen karanlık bazen dayanışmanın gücüyle aydınlık uzun mu uzun bir denge arayışı” olarak tarif ediyor. Genç bir kadın oyuncu olarak yaşadığı çoğu zorluğun sektörün “eril bir sistem olarak dönmesinden kaynaklandığını belirtiyor. Özyürek, aklına gelen ilk örnekleri sorduğumuzda, “Maaş eşitsizliği, bedenin ve olduğun kişi üzerinde yargı ve verilen kararlar, “Sadece şakaydı” cümlesi altında yapılan aşağılamalar ve objeleştirme” olarak sıralıyor.
Özyürek’e sırf kadın olduğun için sektörde başına gelen bir örneği sorduğumuzda, “Sınır aşımları, tacizler, işini yapabilmek için senden beklenen garip talepler kadın olarak bu sektörde var olan herkesin başına gelen örnekler. Daha bütünlüklü bir cevap olarak “efor” diyebilirim. Sırf kadın olduğun için gerek zihinsel gerek fiziksel daha fazla efor sağlaman gerek. Konuşma, gözükme, davranma olsun. Kendi giymekten hoşlandığın kıyafetler ve biçimler olsun. Erkek gözüne uygun değilsen ne yeteneğin ne başarın pek bir şey ifade edemiyor. Bir erkeğin yüzünü bile yıkamadığı işte sen ne yaparsan yap daha geridesin” cevabını veriyor.
Genç oyuncu, nasıl bir atmosfer dilediğini şu sözlerle kaydediyor: “Kadın, erkek, non-binary fark etmeksizin herkesin kendi olarak üretebildiği, karakterlerimizin ve hayat seçimlerimizin oyun yelpazemizi küçültmediği, her şeyi bilmemize rağmen gerçeklere gözümüzü kapamadığımız, işim elimden gider diye korkmak yerine birlikte ses çıkartıp yaratıcılığın ve çeşitliliğin karşısında olanları deşifre ettiğimiz, dans ettiğimiz, hikâyeler anlattığımız bir atmosfer dilerim!”