Antalya Kadın Platformu kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+ bireylere yönelik artan şiddet ve nefret söylemlerine yönelik basın açıklaması yaptı. Açıklamada savcılara çağrı yapan platform, "Nefret Suçuna ve Kız Çocuklarının Bedenleri Üzerinden Yürütülen Sapkın Çağrılara Ortak Olacak mısınız?" dedi

Kadınlar savcılara seslendi: Nefret suçuna ortak olmayın!

Antalya Kadın Platformu, iktidarın kadın düşmanı politikalarına dayanarak sosyal medyadan, TV kanallarından, bulundukları koltuklardan kadınları, kız çocuklarını, LGBTİ+ bireyleri hedef alan kişilerle ilgili savcıları göreve çağırdı

Antalya Kadın Platformu adına basın metnini okuyan Devrim Mol, sosyal medyadan Berna Laçin, Nevşin Mengü, Canan Kaftancığlu gibi isimlerin şiddet, tecavüz ve işkenceyle tehdit edildiğini, çocuk yaşta evliliğin meşrulaştırıldığını ve homofobik saldırıların dozunun her geçen gün arttığını ifade etti ve “İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınlara, LGBTİ+ bireylere ve çocuklara karşı nefret ve istismar suçlarını yasaklayan tüm uluslararası sözleşmeleri, Anayasa'yı ve Türk Ceza Kanunu'nu uygulamakla yükümlüsünüz” dedi.

Antalya Kadın Platformu tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Türkiye Toplumuna Karşı Adaleti Tesis Etme Vazifesi Bulunan Cumhuriyet Savcılarına Sesleniyoruz

Nefret Suçuna ve Kız Çocuklarının Bedenleri Üzerinden Yürütülen Sapkın Çağrılara Ortak Olacak mısınız?

30 Nisan-1 Mayıs 2020 tarihinde, twitter hesaplarından alçakça ve haince Berna Laçin'i, Nevşin Mengü'yü, Figen Yüksekdağ'ı, Feyza Altun'u ve Canan Kaftancıoğlu'nu işkence, şiddet, tecavüz, taciz, itibarsızlaştırma ve hakaret yoluyla tehdit edenlerin tümü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde geçerli olan Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerine, Anayasa'ya, Türk Ceza Kanunu'na göre örgütlü bir nefret suçu işlemişlerdir.

Yine, 12-17 arası kız çocuklarının doğurmak için ideal yaş ve bedene sahip “süperkadınlar” olduğunu söyleyen Prof. Muttalip Kutluk Özgüven, onları cinsel saldırıya açık kılan, çocuk yaşta evliliği meşrulaştıran, kız çocuklarının yaşamını işgal alanı görme cesaretini 18 yıllık iktidar politikalarından almaktadır.

Bu durum; kız çocuklarına yönelik cinsiyet kalıp yargılarını pekiştiren ve onların eğitimlerine engel olan, sağlıklarını tehlikeye atan ve onları şiddet ve yoksulluk riskine maruz bırakan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansımasıdır.

Aynı zamanda LGBTİ+’lara yönelik iktidar eliyle üretilen şiddet dili her gün katlanarak artıyor. Diyanet cuma hutbelerinde homofobik söylemlerde bulunuyor, gerici çevreler tarafından hedef gösteriliyor.

Son dönemde sesleri giderek yükselen bu İslamcı, gerici faşist güruha karşı hak ettikleri hukuksal yaptırımlar uygulanmadığı sürece, Türkiye toplumunda yaşayan tüm kadınlar, LGBTİ+ bireyler ve çocuklarımız bu alçak nefret suçu ve istismarların mağduru olma tehdidi ile yüz yüze kalmaktadır.

Biz kadınlar biliyoruz ki, şimdi susar, görevimizi yapmaz, böylesine hain bir nefret suçunun ve kız Çocuklarımıza yönelen sapkın zihniyetlerin karşısında durmazsak hedef haline geleceğiz.

Kadına düşman güruha ve sapkın zihniyetlere cevabımız var:

Nefret söylemleriniz, tehditleriniz, Çocuklarımızın hayatlarına pervasız müdahale hamleleriniz kadın dayanışmasının gücünü asla zayıflatamayacak.

Susturamayacak, sindiremeyecek, korkutamayacaksınız. Alışın, daha da güçlenerek her yerde olacağız.

İşte bu yüzden Türkiye Toplumuna Karşı Adaleti Tesis Etme Vazifesi Bulunan Cumhuriyet Savcılarına Sesleniyoruz!

İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınlara, LGBTİ+ bireylere ve çocuklara karşı nefret ve istismar suçlarını yasaklayan tüm uluslararası sözleşmeleri, Anayasa'yı ve Türk Ceza Kanunu'nu uygulamakla yükümlüsünüz.

Sizleri görevinizi yerine getirmeye çağırıyor ve burada isimlerini anmaktan utanç duyduğumuz bu güruh hakkında suç duyurusunda bulunuyor ve göreve çağırıyoruz.

Yaşasın Kadın Dayanışması”