Ne olursa olsun hiçbir şey için susmak zorunda değiliz kadınlar olarak. Kim ne derse desin konuşmamız gerek. Elinin hamuru devri geçti artık. Dünya öyle bir dünya değil. Ben de böyle yürümeyeceğini söylüyorum. Buna inanıyorum da

“Kadınların konuşması lazım!”

BURAK ABATAY
Fotoğraf: Atıf Ülkü

İlk olarak 1999 yılında Nefret´in “Meclis-i Ala“ albümünde sesini duyduğumuz, sonrasında da rap müziğin az sayıdaki kadın şarkıcılarından birisi olarak dünyamıza giren Ayben, yeni albümü Başkan’ı dinleyicisiyle buluşturdu. Sony Müzik etiketiyle yayımlanan albümde 12 şarkı yer alıyor. Albümü kadın özgürlük mücadelesine ithaf eden Ayben’le bir araya geldik ve 10 yılın ardından gelen yeni albümünü konuştuk.

■Solo kariyerine neden uzun bir ara verdin?
Aslında sebebini ben de bilmiyorum. Hiç ‘albüm çıkarayım, önlerde olayım’ gibi bir hevesim yoktu bu işe başladığımda. Ben sadece rap yapmak istedim. Rap müzik benim özgürlük alanımdı, bunu yaptım. Talepler artınca da ilk albümü çıkardım. İnsanlar takip etmeye başladı, istek arttı, daha fazla duymak istediler. İnsanlar şarkıları toplu halde sunmanızı bekliyorlar, albüm bekliyorlar özellikle. Dolayısıyla ilk albümü çıkarmıştım o dönem. Müzik hayatımdaydı yalnızca albüm çalışması yapmadım.

■Peki, hayatında 10 yılda neler oldu?
Büyüdüm ya. Gerçekten öyle hissediyorum artık. İnsanın biraz daha olaylara bakışı, olayları ve hayatı algılayış şekli değişiyor, daha ciddiye alıyorsun artık bazı şeyleri. Daha önce önemsediğin şeyler de anlamını yitirebiliyor. Geçmişe göre daha olgun hissediyorum. Mevzu aslında aynı benim için ama bakış açım değişmiş. Büyük ihtimalle en net fark bu.

■Müzikal anlamda bir şeyler değişti mi?
Değişti tabii ki. Müzik camiası zaten değişiyor, sektör değişiyor. İnsanların müzik algısı sosyal medya vs gençlerin talepleri değişiyor, hit olan şeyler değişiyor. Dinlediğiniz müziklerin gelişimi değişiyor. Rap müzik değişime uğruyor. Ama genel olarak dinlemekten hoşlandığım şeyler hep o iyi kalitede. Müzik hâlâ benim için özgürlük demek. Ama kendi müziğim anlamında daha beslenmiş hissediyorum kendimi. Hayat yani, 10 yıl boyunca bir şeyler birikti. Bunları artık sunmam gerektiğini düşündüğüm noktada albümü çıkarmaya karar verdim.

■Rap müzikte de iyi bir süreç varmış gibi geliyor bana. Üretim artmaya başladı, iyi işler çıkıyor ve kendi kemik kitlesinin dışında da artık insanlar dinliyor.
Çok başarılı işler yapıyorlar ve artık durdurulamaz bir hal aldı. Sonuçta gençlerin yaptığı şey dikkat çekiyor. Çok üretiyorlar ve ister istemez bir yerde insanların karşısına çıkıyor ve bir kulağa hitap etmeye başlıyorlar. Kitle çok ciddi anlamda gelişti. Kemik olan hiphop kitlesinin dışına taştı. Dünyadaki durum da böyle. Rap müzik fazlasıyla ön planda, dünya listelerinde ilk sıralarda. Türkiye için de bu durum kaçınılmazdı. Dolayısıyla gerçekleşmeye başladı. Gençlerin de daha fazla üretmesi sonucu.

kadinlarin-konusmasi-lazim-394900-1.

■Rap müzikte dinleyici profili de değişiyor mu?
Artık ‘şu müzik türünün dinleyicisi bu müziği asla dinlemez’ algısı yok. Tamamen kalktı. Son gittiğim rap konserlerinde gördüğüm yaş skalası genişti. Baktığımız zaman bir şeyler gelişmiş, başlamış oluyor. Yepyeni, taptaze bir kitle var bir yandan gelen, bir yandan bambaşka kitleler var. Hepsi toplanıyor ve konserlerde inanılmaz değişik dinleyici kitlesi görebiliyoruz. Bu da keyif verici.

■Albümü konuşalım biraz. Neden ‘başkan’?
Sokak jargonu, tamamen bu. Özellikle Üsküdar’da 'Ayben Başkan' diye hitap edilir arkadaş ortamında. Ben de albümün adı ne olsun sürecinde 'Başkan olsun' dedim. Çok da güzel geldi kulağımıza Ayben Başkan albümü, bu olmalı dedim. Ayben Başkan, bu yani.

■Klip bir başkanla açılıyor. Düzenin içerisinde olduğunun farkında bir Ayben.
Müzik duyulunca ayağa kalk. Aslında vermek istediğim bu konsept olarak. Baktığın zaman başkan, çıkış şarkısı olarak, battle. Çünkü kendimi yeniden hatırlatmam gerekiyordu. Rap müzik iddialı bir müzik. Dolayısıyla oradaki duruşunuzu tekrar bir ortaya koymanız gerekiyor. Orada başkan bir sembol. Kulüp başkanı, sınıf başkanı… Birçok başkan var. Ama insanların bakış açısı işte. İşin siyasi kısmına bakarsak tüm dünya bununla ilgileniyor. Bir yandan da müzik diye bir şey var, buna bir kulak verelim. Yanı başımızdan akıp giden bir hayat var. En kötü olayda ise engellenen ilk şey sanat oluyor. Hâlbuki biz bir şeyler anlatıyoruz. Dolayısıyla klipte vermek istediğim mesaj tamamen buydu. Ve onu da verebildiğimize inanıyorum. Çok güzel geri dönüşler aldık çok da beğenildi. Memnunum bu durumdan. 10 yıl önce “benim o” diyordum. Şimdi hâlâ “yine benim o”

■Türkçe rap sözleri eril bir dile mi sahip?
Öyle görünüyor ama değil. Şu kelimeyi kadınlar kullanamaz diye bir şey yok. Erkekler kullanamaz diye bir şey de yok. Kelimelerin cinsiyeti yok! Tabii bazı sınırlar var. Hakaret, belden aşağı diye tabir edilen şeylere tabii ki çok girmemek gerek. Sokakta rahat rahat yürümek bile bir sorunken ne alaka yani o tarzda bir rap yapmak? Bahsetmemiz gereken şey kadının problemi çünkü bir sorunumuz var.

■Özellikle kadın cinayetleri bağlamında ‘Umut Var’ adlı şarkınız bir manifesto gibi. Sanki kendi manifestonuzu yazıyorsunuz. ‘Umut Var’ı anlatmak ister misiniz?
Umut var şarkısında bir şeyler yapılabileceğine dair umudumun hâlâ var olduğunu anlatmaya çalıştım. Kadınlar daha çok konuşabilmeye başladılar. Bunu hissediyorum ve görüyorum. Bir kadının başına bir şey geldiğinde kadınların kenetlenmelerini görüyorum. İnternetteki güç sayesinde çok çabuk duyulabiliyor olup biten. Şiddet gören bir kadının diğer kadınların desteğini görmesi yanında hissetmesi umudumu arttırıyor. Ama bir yandan da ertesi gün kocası tarafından öldürülen bir kadın haberi görüyorsunuz. Bu da acı kısmı. Laf anlatamayacağınız insanlar var karşınızda. Karısı üzerinde öyle hakları olduğunu düşünen insanlar, kadının ondan ayrılamayacağını düşünen, çocuk var nasıl yaparsın diyen insanlar var. Kendi kafasında yarattığı sınırları olan namus kavramları. Böyle insanlar yaşıyor. Belki de önce onları toplayıp eğitmek, kadının ne olduğunu anlatmak lazım. Saygı göstermesi gerektiğini öğretmek lazım. Bir anne bir kadın tarafından dünyaya geldiklerini hatırlatmak. ‘Umut Var’da dediğim bu işte; şikâyetçiyim. Caydırıcı bir cezası olduğuna inanmıyorum ben. Gece sokakta yürüyemiyor olmamın, tedirgin hissetmemin hesabını kim verecek? Ben neden dışarı çıktığımda huzursuz hissediyorum. Bunu bana yapmaya ne hakları var? Umut Var bunların değişeceğine olan umudum ama yeter ki saklamayalım, konuşalım. Örtbas edilmesin böyle şeyler. Tacizi, tecavüzü yapanlar ifşa edilmeli, sürekli bundan bahsedilmeli üstü kapatılmamalı ki bir daha böyle şeyler olmasın.

kadinlarin-konusmasi-lazim-394901-1.

■Türkçe rap’te başka hangi kadın MC’ler var ?
Çok da yok açıkçası. Kolera var, Pi var, Ankara’dan Derya var, Çağla var. Başka da kimse olmadı. Belki de yaptılar da olmadı. Yani benim Ceza’nın kardeşi olmamla bir alakası yokmuş demek ki. 10 yıl avans verdim ama ben de sıkıldım artık baktım olmuyor çıkmayacak ben de geri geleyim madem dedim.

“O daha iyiyse git onu dinle”
■Rap’teki kavga bitmiyor mu?

Bitirmiyorlar. İnsanlar bunu seviyor. Bu fanatizm hep var. Takım tutmak gibi görüyorlar olayı. O yüzden ortalık karışsın herkes birbirine girsin beklentisi var. Onu hissediyorsunuz. Ama mesela Başkan şarkısında kimseye diss yok. Hiçbir şahsa bir şey demedim. Ve özellikle de dikkat etim. Şarkının sonunda dediğim o şeyin anlamı da o “Kimmiş o bildin, yok yok yanlış cevap değil değil! Tüm eski defterleri sildim. Yenisine başlıyorum şimdi.” Kimseye hiçbir şey demiyorum çünkü eski defterleri sildim. Ha bu demeyeceğim anlamına gelmez. Onun garantisini veremem. Rap yapıyorum ve kendimi bununla ifade ediyorum. Rapin doğasının gerektirdiği şeyi tabii zamanı gelir de gerekirse yaparım. Ama insanların bu fanatizmine bir anlam veremiyorum. “Ben bu’cuyum” sözleri duyuyorum. O daha iyi, e iyiyse git onu dinle tamam. N’apabiliriz?

■Diss kültürü ne?
Ozanların atışması gibi aslında. Şikâyet ettiğimiz her şey hakkında yazıyoruz şu masadan, sandalyeden bile şikâyet edebilirim. Karşımdaki bir şahıs olduğunda da onunla ilgili yazıyorsun yani ona karşı bir gövde gösterisinde bulunuyorsun. O cevap veriyor sen cevap veriyorsun. Bunun sonu ya da sınırı yok. Biz hayattan besleniyoruz. Diss de bunun bir parçası.

■Başkan’ın sound'una geldiğimizde eskilerden farklı olan ne var?
Aslında eski halime en sadık kaldığım şarkı galiba ‘Başkan ‘ şarkısı. En oldschool, en Ayben. İnsanların duymaya alıştığı Ayben yani. Çünkü diğerlerinde çok başka şeyler denedim. Ben duymayı sevdiğim ve istediğim şeyler yapıyorum. Değişik nakaratlar farklı vokal efektleri, birçok konuda kendimi yeniledim. Yeni denemeler oldu, melodik şeyler denedim severek. Güzel de olduğuna inanıyorum.

■Ceza ile olan Fenomen düetinde söylemek istediğiniz neydi? Nedir fenomenlerle alıp veremediğiniz?
Fenomenlerle bir alıp veremediğimiz yok aslında. Ama çok fazla değiller mi? Herkesin tek odak noktası YouTube’da, Instagram’da ya da başka bir mecrada fenomen olmak. Herkesin kaygısı buna dönüştü. Aslında genel olarak buna bir serzenişti yoksa ‘şu fenomeni dissliyoruz’ diyebileceğim bir derdim yok: “Koşturma, boş durma fenomen ol. Run run run run run…”

■Peki yıllar sonra Ceza ile düet yapmak nasıldı?
Enfes. Acayip bir şey. Altyapıyı da kendisi yaptı. Bilgisayar başına geçti, çaldı, ritmini seçti, her şeyi kendi yaptı. Benim için de eşsiz bir şeydi. ‘Gerçekten müziği de sen mi yapacaksın yani?’ falan dedim inanamadım yani. Çok heyecan vericiydi o çalışma.

■Ceza albümü dinleyince ne düşündü?
“Baya gurur duydum” dedi. O gurur duyuyorum dedikçe ne yapacağımı bilemiyorum ben de. Sevinçten uçuyorum. “Yaptım değil mi, oldu!” diye soruyorum sürekli.

■Abi kardeş rapçi olmak nasıl?
Ben onunla gurur duyuyorum. Rapçi olarak Ceza’ya baktığımızda benim için bir idol. Abim olması mevzu değil, hayranlıkla izlediğim, bir şeyler öğrenmeye, kapmaya çalıştığım biri o.

■Sıradaki planınız nedir?
Durmamak! Müziğimi ulaştırabildiğim her yere ulaştırmak ve üretmek.

***

“Albüm, kadınları cesaretlendirmek için”

kadinlarin-konusmasi-lazim-394902-1.

■Albüm kadınlara ithafen yapıldı…
Kadınların ne yaşarlarsa yaşasınlar susmamaları gerektiğini düşünüyorum. Yaşadıklarını dile getirebilmelerini diliyorum. Ben konuşan bir kadınım. Konuşamayanlar adına konuşmam gerektiğini hissediyorum. Türkiye’de yaşıyoruz. Müzikte kadın olmak zor mu diye soru geliyor hala bana. Kadınlar şiddete maruz kalıyor. Kadınlar ve çocuklar istismar ediliyor. Ve susturuluyorlar ya da susmak zorunda kalıyorlar. Benim en büyük şikâyetim bu. Bu 10 yıllık süreçte kendimi çok kötü hissettiğim, beni uykularımdan uyandıran, günlerce suratım 5 karış gezdiğim haberler okudum. Birisi bunları söylemeli bir şeyler yapılmalı diye düşündüm. Onları cesaretlendirmek adınaydı yaptığım. Kadınlar susmak zorunda değil kadınların konuşmaları lazım, kadınların anlatmaları lazım ayaklarının yere basması lazım. Ne olursa olsun hiçbir şey için susmak zorunda değiliz kadınlar olarak. Kim ne derse desin konuşmamız gerek. Elinin hamuru devri geçti artık. Dünya öyle bir dünya değil. Ben de böyle yürümeyeceğini söylüyorum. Buna inanıyorum da.