Ünlü yazar Kafka ve onun aşkı olarak bilinen Milena’nın mektuplaşmalarını anlatan “Ben Sevgili Milena” oyunu, bugün sahneleniyor. Milena’yı canlandıran Meltem Cumbul, “Uzun çalışma saatleri, yorgunluğu, kendini kadın gibi hissedememe hali… Tüm psikolojik süreçleri ve halini mektup okuma ve konuşma biçimine taşıdım” ifadelerini kullanıyor.

Kafka’nın aşkı, satır aralarından sahneye

Işıl Çalışkan

Franz Kafka’nın Milena Jesenská’ya, iki sene boyunca yazdığı mektupların perde arkası tiyatro sahnesinde. Bu aşkın günümüze ulaşmamış “eksik parçaları”nı tamamlayan ‘Ben “Sevgili Milena’’, Kafka’nın gerçek mektuplarıyla Milena’nın kurgulanmış satırlarını buluşturarak seyirciyi 1920’lerin Avrupa’sında tutkulu bir ilişkiyle buluşmaya davet ediyor.

Tüm dünyanın ismini “Kafka’nın âşık olduğu kadın” olarak bildiği, gazeteci, çevirmen, yazar ve bunların yanı sıra Nazilere karşı inatçı bir direnişçi olan Milena’yı Meltem Cumbul canlandırıyor. Cumbul ile bugün 15.00’te Fişekhane Ana Sahne’de 24. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında gösterilecek oyunu konuştuk.

Öncelikle bunca zaman sonra seyirciyle göz göze bakmayı nasıl anlatırsınız?

Ben ”Sevgili Milena”, Kafka’nın bir mektubunda Milena’ya dediği gibi “Gözlerimin içine bak.” Üç yıl sonra gözlerinin içine bakmak heyecan verici.

Oyun Milena Jesenska’nın Franz Kafka'nın mektuplarına nasıl cevap vermiş olabileceği düşüncesiyle kurgulanmış. Bir bilmecenin çözülmesi gibi sanki... Teksti okuduğunuzda ne düşündünüz?

İzmir Toy Tiyatrosu’na eğitimler için gidip gelirken dramaturg, yazar, yönetmen Bülent Yıldız’la öğrencim, meslektaşım Gizem Tataroğlu vesilesiyle tanıştık. Ben Bülent’e Milena’nın olmayan mektuplarını yazmak ve Kafka ile Milena mektuplaşmalarını bir eser haline getirmek ister mi diye sordum. Bülent çok heyecanlandı. Sık sık buluşmaya ve Milena ile Kafka üzerine sohbet etmeye başladık. Yaklaşık bir yıla yakın bir sürede eser tamamlandı. Tekst bu sebeple bana bir sürpriz değildi. Bülent, Milena’nın duygularının kalemi olup onun hayatından süzülen bilgilerle Kafka’ya neler yazmış olabileceğini hayal ederek Max Brod’la Milena’nın mektuplaşmalarına da bakarak Milena’nın dilini oluşturdu. Böylelikle Milena ruhu, duyguları ve kalemiyle kurgusal düzlemde ete kemiğe büründü.

kafka-nin-aski-satir-aralarindan-sahneye-807584-1.
Franz Kafka Prag’da dost meclisinde tanıştığı Milena Jesenská’dan öykülerini Çekçeye çevirmesini ister. Bu dilek sayesinde Kafka ile Milena’nın yolları kesişir ve bir ilişkinin başlangıcı mektuplara varır.

TÜM PSİKOLOJİK SÜREÇLERİ YANSITTIM

Milena Jesenska’nın ete kemiğe bürünmesi ve yaratım sürecinin sizdeki etkisini nasıl anlatırsınız? Onu Milena Jesenska yapan özelliği nasıl ifade edersiniz?

Karakteri günlük işleyiş üzerinden düşünmeye çalıştım aslında: Milena’nın çeviriler ve Tribuna dergisine yazdığı yazılar haricinde geçirdiği süreçteki günlük hayatı nasıldı? Uzun çalışma saatlerinden hiçbir şeye vakit kalmaması, kocası Ernest Pollack’ın çalışmaması sebebiyle oluşan açığı da kendisinin kapatması gerekliliği. 2’den 8’e hamallık yapması mesela... Psikolojik süreçleri ve halini de bedene, mektup okuma ve konuşma biçimine taşıdım. Kendisini kadın gibi hissedememe hali... Hasta annesine çok küçük yaşında geceleri kalkarak bakma hali ve annesi öldükten sonra da onda kalan bu gece nöbetlerinin öksürük kaynaklı olmadığını keşfetmesi. Döneme dair sıkıntıları, parasızlıkları, arkadaşlarının komünist ya da Yahudi dostu diye tutuklanması veya tutuklanmamak için başka şehre gitmeleri, vakitsizlikten kimseyle görüşemediğinden etrafının koskoca bir boşluktan oluştuğunu hissetmesi. Yorgunluğu... Ravensbrück Toplama Kampı süreci hepsi beden mekan-zaman üzerinden ses, müzik, video ve hareketle anlatılıyor. Nathan Hendrickson’la yaptığımız video Harun Antakyalı’nın tasarımı Ağlama Duvarına yansıtılıyor. Bu sinemasal anlatım da karakteri tanımlamamı sağladı. Milena’yı Milena yapan özellik ise fedakârlığı.

kafka-nin-aski-satir-aralarindan-sahneye-807586-1.

Peki Franz Kafka... Oyuna ne kadarıyla yansıyor?

Kafka’ya sesiyle Mert Fırat hayat veriyor. Milena Jesenska çevirmen olduğu için ve Kafka’nın birçok eser çevirisini yaptığından, Kafka eserlerinden bazılarını seçerek beden ve hareket çevirisini yapmaya çalıştım. O eserler ise: ‘Bir Kardeş Cinayeti’, ‘Şarkıcı Josefine ya da Fare Halkı’, ’Ceza Sömürgesi’, ‘Dönüşüm’ ve ‘Dava’.

kafka-nin-aski-satir-aralarindan-sahneye-807585-1.

DÜNYA, HUZURSUZ DÜŞLERDEN UYANAMIYORDU

Oyun, tam da mektup denen o güzel şeyin hayatımızdan büsbütün çıktığı günümüzde geldi. Hele ki içeriği de aşk olunca daha bir anlamlı oldu. Zira şu teknoloji çağında ilişkilerin de anlamı sorgulanırken... Düşünceniz nedir günümüz aşklarıyla ilgili?

Günümüz aşkı biraz teknolojik sanırım. Eğer bilgisayar ve telefon ekranları üzerinden yaşanacaksa aşk nasıl olur? Böyle sevmek mümkün mü? 2001 yılına ait Pierre Paul Renders’in yönettiği film ‘Thomas est amoureux’ de, agora fobisi olan hiç görmediğimiz ama sesini duyduğumuz ana karakter Thomas Thomas, hayatla tüm bağlantısını internet üzerinden sağlıyordu. Kimseyle görüşmeden, günümüzde Covid hastalarına yapıldığı gibi kapıdan yiyecek ve diğer gereksinimleri bırakılıyordu. Cinsel ihtiyaçlarını da sanal âlem üzerinden karşılıyordu ta ki işlediği bir suç sebebiyle hapise girmek yerine sosyal hizmet veren seks işçisine ekran üzerinden âşık olana kadar. Kadın, madem bu kadar âşık oldun, dışarı çık evinden der ve Thomas, dışarı çıkmaya kalkışınca hastanelik olur. Kadın da işinden kovulur. Günümüz aşklarının farkı eserlere ne kadarı yansıdı? 1920’lerde vereme karşılık, yeni bir uyumama nedeni, günümüzde çıkan Covid. Öksürük... Verem ve Covid öksürüğü aynı mı? Yanında kalıp sana yardımcı olamayacaksa sevdiğin kişi, bu hangi aşktı? Sevdiklerinle bile kucaklaşamama, mesafeli bir yakınlaşma halindeyse özlem ve kavuşamama, aşk uzakta olan mıydı? Peki buna karşılık yaşananların eser değeri bizi ne kadar etkiliyor? Sanırım dünya büyük bir dönüşüme uğruyor ve her gün huzursuz düşler görüyor ama bir türlü uyanamıyordu sanki o dönemlerde... Günümüzde uyanmanın sorumluluğunu da herkes alacak gibi.

Önümüzdeki günlerde başka projeleriniz olacak mı?

Yaklaşık on yılını Istanbul’da geçirmiş olan Edebiyatçı, Tiyatro insanı James Baldwin üzerine uzun bir zamandır çalışıyorum. Engin Cezzar ve Gülriz Sururi Tiyatrosu’nda yönettiği ‘Düşenin Dostu’ oyunu ve bir türlü Istanbul’da sahnelenemeyen kendi yazdığı ‘Giovanni’nin Odası’ projelerim arasında.