İlginç bir hafta yaşıyoruz gerçekten. Evet, diyebilirsiniz ki sadece bu hafta değil her hafta ilginç. Ama bu hafta gerçekten bir başka. Şöyle ki, kâğıt üzerinde şirket kurarak para aktarmak suç değil ama kâğıdın kendisini toplamak suç olabiliyor bu ülkede.

Belki takip ediyorsunuz, “Pandora Belgeleri” ortalığa saçıldı. Hani şu “vergi cenneti” olarak adlandırılan yerlerde “kâğıt” üzerinde şirketler kurup, sizin tahayyül bile edemeyeceğiniz tutarlarda paraların aktarıldığı yerler. Türkiye’den de 200’ün üzerinde kişinin bu belgelerde adının geçtiği, buralara paralar aktardığı bilgisi var. İç içe geçmiş şirketler kurularak paranın izinin kaybettirilmeye çalışıldığı işlemlerden bahsediliyor. Ben merak ediyorum, insan “alın teri ile” kazandığı paranın izi neden kaybettirmek ister ki? Kazandıklarında gözümüz olmaz.

VERGİ CENNETLERİNE PARA KAÇIRMAK

Ama paralarının izlerini kaybettirmek için büyük çaba sarf edenlerin “hayır hasenat” işlerinden geri durmadıkları da görülüyor. Mesela, bir hesaba aktarılan 210 milyon doların yarısı olan 105 milyon dolar aynı gün başka bir hesaba “bağış” adı altında gönderilmiş. Ya gördünüz mü? Hayırsever iş insanlarımız var, sizin rüyanızda bile göremeyeceğiniz tutarlarda paraları bir anda bağışlayabiliyorlar. Üstelik bunu o kadar dikkatli yapmak istiyorlar ki alan el veren eli görmesin, siz ise bundan haberdar bile olmayın. O kadar da hassaslar. Peki, o “bağışı” alan ne mi yapmış? Onu şimdilik öğrenemeyeceksiniz.

Fakat daha ilginç olanı ise “vergi cennetlerine” aktarılan paralar hakkında yorum yapanlar genellikle sözlerine “bunlar yasal işlemler” diyerek başlıyorlar. Yasal olsa bile, biz “madem yasal o zaman neden bizim sistemimiz içerisinde bu işler yapılmıyor?” sorusunu da buraya bırakalım.

Konu gündemde olmasına rağmen sanırım “yasal” oldukları için bu işlemler hakkında yasal ve idari işlemler yapıl(a)mıyor.

Ama endişe etmeyin. “Kâğıt üzerinde şirket kuranları” takip etmeyen görevlilerimiz boş durmuyor. Yasal olmayan ve haksız bir biçimde “kâğıt üzerinden servet edinenlere” göz açtırılmıyor bu ülkede.

Belki dikkatinizden kaçmıştır; İstanbul’da çöpe atılmış olan kâğıtları toplayanlara yönelik “operasyonlar” sürüyor. Bu konudaki haberler “İstanbul’da 36 ayrı adreste kâğıt toplama işçilerine gece yarısı baskını” diye duyuruluyor. Depolar basılıyor, “suç aletleri” olan çekçeklere el konuluyor. Peki neden? Yapılan açıklamalardan anlıyoruz ki çöpten kâğıt toplayanlar “haksız kazanç” elde ediyorlarmış ve “kamusal zarara” yol açıyorlarmış.

KÂĞIT TOPLAYICILARIN “SUÇU”

Görüyorsunuz işte, hak yiyenin karşısında tüm gücü ile duran bir iktidar var. Sonuçta çöpe atılmış olsa bile, ekonomik bir değeri olan kâğıtları “hak etmeyenlere” yedirmiyorlar.

Ey kâğıt toplayıcılar, siz bu ülkeyi ne sandınız? Bulacaksınız bir çekçek, düşeceksiniz karanlık sokaklara; yağmur, soğuk demeden çöpleri karıştıracaksınız ve orada bulduklarınızı alıp gideceksiniz öyle mi? Yok öyle yağma! Buranın bir hukuk devleti olduğunu unutmayın, çöpe bile sahip çıkar bu devlet.

Ben olsam, iki Sayıştay denetçisi gönderip kâğıt toplayıcıların yol açtığı “kamusal zararı” ve sağladıkları “haksız kazancı” belgeleri ve tutarları ile halkın önüne koyardım.

Efendim? Sayıştay raporlarını karıştırmayayım mı?

Olur, karıştırmayayım, ama siz de kâğıt toplayıcıların yaptığı “vurgunun” boyutunu asla öğrenemeyeceksiniz.