Alternatif sahnenin güçlü sesi Kalben, 8 Mart mesajını BirGün aracılığıyla verdi: “Kendi köşenizde, bu en zor zamanları bile yaşanır kılmak için çabaladığınızı bilmek bana devam etme gücü veriyor. Zihnimize, yeteneklerimize, zekâlarımıza ve eşsiz bedenlerimize kuvvet.”

Kalben: Kadınlarla hep birlikte bir orman gibiyiz

Işıl ÇALIŞKAN

Mücadele kavramının vücut bulmuş hali gibi Kalben. Yalnızca müziğiyle değil, kadın hareketinde de sesini duyurmayı başarmış bir isim. Öyle ki bu mücadelesini sanatıyla da ortaya koyuyor müzisyen. Şimdilerde bir kitap ve o kitaptan aldığı ilhamla aynı isimle çıkardığı albümle sevenlerinin karşısına çıktı. Eski Dünyanın Yangını. Kalben, erkek egemen dünyada hayatta kalmaya çalışan kadınların mücadelelerini konu alan Eski Dünyanın Yangını’nı, “Benim kendimi bildim bileli taşıdığım memleket yüklerini hafifletme denemem” diye anlatıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne binaen Kalben ile konuştuk.

Günümüzde unutulan “Nasılsın?” sorusunun önemini bir kez daha hatırlattığınız için teşekkür ederek başlamak isterim. Kalp Hanım nasılsınız bu aralar?

Roman ve albüm yayınlandıktan ve ilk tanıtım turnesi, öncül imza günleri ve muhteşem geçen lansman konserimizden sonra sakinim. Kabullenmekle, gerçeğe teslimiyetle, yakınlık kurmaya dair yeni bilgiler edinmekle geçiyor günler. Kedilerle, yürüyüşlerle, filmlerle, 45liklerle… Düşüncedeyim ve fiziksel hareketteyim. Albüme ve romana gelen yorumları, inceleme yazılarını, mesajları okuyup keyifleniyorum. Sokaklarda karşılaştığımız insanlarla selamlaşıyorum. Üretmeyi hayatımın merkezine koymuşum. Hele pandemide, ekibi maddi ve moralman ayakta tutmak için o kadar çalıştım ki. Derin bir kaygı ve hüzün de vardı o süreçte çünkü hayatları değersizleştirilen ve ölüme sürüklenen müzisyen ve sahne emekçisi dostlar için de bir anlam var etmeliydim. Şimdi tüm fırtınadan sonra gelen sessizliğin içinde duruyorum ve yaz turnemize hazırlanıyorum. Çok yeni, çok güzel şeyler olacak.

Bir kitap bir de albüm ile sanatseverlerin karşısına çıktınız. Yazdığınız romandan aldığınız ilhamla aynı isimli albümü de çıkardınız. Kendi yaşadıklarınızdan esinlenerek ortaya çıkardığınız “Eski Dünyanın Yangını”nın hikâyesini sizden dinlemek isteriz…

Kendi yaşadıklarımdan değil, içinde bulunduğum tüm hayatlardan ilham alarak yazdım elbette, mecburen. Gerçek olan her şeyi şahsileştirdiğim ve bundan başka var olma yolu bilmediğim için… Otobiyografik zannediliyor roman ancak bana göre otobiyografi yazmama çok uzun seneler var. Olsa olsa kesitler olabilir içerde ki bu da doğaldır. Değerli dostlarım, canımı sıkanlar, ihanet edenler, ülkenin katilleri, yağmacıları, dolandırıcıları, emek hırsızları… Hepsi her hayatın içinden çıkıp geldiler bana göre. Bir bana olsaydı tüm bunlar, bu kadar okurla, dinleyenle kesişemez, buluşamazdık. Demek türlü hayatın içinde ortak acılar, ağrılar var. Eski Dünyanın Yangını benim kendimi bildim bileli taşıdığım memleket yüklerini hafifletme denemem. Kadınım, kadın olmadan önce genç kız, ondan önce kız çocuğuydum. Hiç cinsiyetimden bağımsız yaşayamadım maddi manevi en güçlü olduğum zamanlarda bile. Bunu kabullenme ve bununla baş etme yöntemim bu roman. Unutulmuş, hor görülmüş, silinmiş tüm kadınların izlerini, belleklerini, hayal ve gayelerini bir günlük gibi tarihe işleme istencim.

kalben-den-8-mart-mesaji-hep-birlikte-bir-orman-gibiyiz-988901-1.

Eski Dünyanın Yangını ile bir “özgürleşme” yaşadığınızı söylüyorsunuz. Nasıl bir “Özgürleşme” bu?

İçime attıklarımı, korktuklarımı, utandıklarımı nasıl baskılandığımı ve ayrıştırıldığımı görerek reddetme ve dışarı çıkarıp etkisiz hale getirme eylemim yazmak. Yazmak bana yepyeni kimliklerin, huyların, karakterlerin kapısını açabiliyor. Bu, benim bildiğim en zarif özgürleşme maceralarından biri.

Kitap erkek egemen dünyada hayatta kalmaya çalışan iki kadının mücadelelerini konu alıyor. Bu mücadeleyi konu alma isteği nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Daha önce belirttiğim gibi, cinsiyetimden bağımsız, eşit, adil ve özgür bir hayatım olmadı, olamadı. Kanun yapıcılar, kurum sahipleri, devlet büyükleri kadınlar için böyle bir dünya var etmemişler, sağ olsunlar. Hepsi güç sahibi, beyaz erkekler ya da o erkeklerin inşa ettiği hiyerarşide onlara hizmet ederek hayatta kalabilen erkekler olduklarından kendilerine benzemeyen, benzer hırsları ve korkunç emelleri gütmeyen herkesi dışlamış ve yok etmişler. İşlerini gördüğümüz sürece de bizleri kemiklerle, çöplerle beslemişler. Bu iğrenç düzenin parçası olmak zorunda kaldığıma da üzülüyorum bazen ama yılmadan mücadele etmeye ve bu sistemin araçlarını kullanarak kendi hayal ettiğim düzenin temellerine harç ve taş taşımaya devam ediyorum.

“Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” deyimini yaşattı bana…

Ne mutlu. Dilerim öyleyizdir. Bir önceki söyleşimizde kitap çalışmanızı sorduğumda “Birbirlerini aşağı çekmeyen, birbirlerini rakip görmeyen, ortak yaraları ve özel huyları olan gerçek kadınların” hikâyelerini anlatacağınızı söylemiştiniz. Ve öyle de olmuş. Biraz da kadın dayanışmasının öneminden bahsedelim mi? Birlikten nasıl bir güç doğacağından…

Kadınların birbirlerini erkek egemen toplumların gelenekleri, kanunları, bakış açıları üzerinden yargılamaları, dışlamaları, kıskanmaları, ötelemeleri bana çok üzücü geliyor. Bu, bizim düzenimiz değil. Savaşırken beraberdik, bu uygarlıkları bizler büyüttük, bu toprakları bizler ırgat olup sürdük, bu ekonomilerin temel taşlarıyız ancak sözümüz geçersiz. Sesimiz kısık. Şiddetle ve ölüm tehdidiyle yaşıyoruz. Her an iç içeyiz bu iki unsurla. Farkında bile değiliz çoğu zaman. Geçenlerde arkamda yürüyen adamın yanımdaki arkadaşıma bakışlarından rahatsız oldum ve biraz duralım dedim arkadaşıma. Adam önümüze geçti, yürüdü, gitti ama arkasına da baktı yine birkaç kez. Ne olacaksa.. Oracıkta arkadaşıma sahip mi olacak? Dölleyecek mi bizi? Ne olacak ha, adam? İşte bu bakışlar, takipler beni ne kadar germiş ömrümde, ne kadar gerilmişim. Yöntemler geliştirmişim. Dur, bekle, gitsin. Elinde anahtarınla yürü. Arkana bak. Çok karanlıkta kulaklıklardan birini çıkar ki etrafı duyabil. Daha neler neler. Tüm bu müthiş tanrıça enerjimi harcadığım yerlere bakın. Hala aklımdadır İstiklal’de arkadaşının yanında rahminden bıçaklanıp kaçırılıp tecavüze uğrayan ve tecavüzcünün eşini arayıp teslim ettiği kadının hikayesi. Biz burada beraberiz. Tüm bu acıda, tacizde, tecavüzde beraberiz. Her birimizin başından bir dozda bu berbat deneyimler geçiyor. Lanet ediyoruz beraber, meydanlarda yürüyoruz ölen kadınların, çocukların isimlerini haykırarak. Benim hiç kardeşim olmadı, çocuğum da yok ancak bu paydada bir sürü kardeşim, çocuğum var. Bu dayanışma sayesinde şiddetten uzaklaşabildim, kendi değerimi anlamaya başladım ve müziğim, sözüm, görünüşüm, ruhum değişti, dönüştü. Başta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olmak üzere bu alanda mücadele eden tüm sivil toplum örgütlerini selamlıyorum.

Sanatınızda kadın sorunlarının önemli bir yeri var. Sizce kadınlar seslerini daha çok duyurmak için neler yapabilir?

Kadınlar seslerini daha çok duyurmak için öldürülüyorlar. Dahası yok artık. Kanun yapıcılar nerde? Kültür nerde? Gelenek nerde? İnanç sistemi nerde? Hani hak yemeyecektik? Can yiyoruz.. Her gün kadın ve çocuk canları ile beslenen dev bir makinenin dişleri arasında eziliyoruz. Ben artık kadınlardan, kuirlerden, çocuklardan dahasını beklemiyorum. Güç ve söz sahibi erkekler de bizimle o meydanlarda yürüsünler, bizimle haykırsınlar. Kanunları değiştirmek için bizimle mahkeme salonlarını arşınlasınlar.

Müzik sektöründe sırf “kadın” olduğunuz için yaşadığınız sorunlar var mı?

Bir müzisyen kadını dolandıran bir erkekle aynı kadını tehdit etmiş ve fiziksel şiddet uygulamış bir erkek o kadının keşfettiği bir müzisyen kadına albüm yaptılar geçenlerde bu sektörde. Bunlar bana göre şahsiyetsizlik vurgusudur. Zavallılıktır. Korkaklıktır. Açıkçası sorunların şahsi olduğunu falan düşünmüyorum, tüm ülkenin dev bir sorun sarmalına dönüştüğünü düşünüyorum. Katiller kravat takınca ceza indirimi alıyor bu ülkede. Ben elbette kadın olmamdan ötürü binbir engelle karşılaştım, karşılaşıyorum ve karşılaşacağım. Erkekler ne kadar özgür, ayrıcalıklı ve rahat olduklarının farkında bile değiller. Sürekli kayırılmaktan, pohpohlanmaktan, paylaşılamamaktan delirmiş durumdalar birçoğu. Bir erkek bir kadının eleştirisini kaldırabilir mi? Bir kadın bir erkeğe açıkça gıcık olabilir, sinirlenebilir mi? Bir kadın bir erkeğe sözünü esirgemeden konuşsa başına ne gelir? Sus, otur oturduğun yerde. Eksik etek, elinin hamuruyla bizim işimize karışma. Bunca yıldır böyle süren işleri sen mi değiştireceksin? Burası bizim çöplüğümüz.. Bunları çok gördüm, göreceğim de. Hiçbiri umurumda değil. Sesimle, yeteneklerimle, gücümle tüm bu parazitleri ezip geçerim her zaman yaptığım gibi. Tüm kadınlara da içlerindeki eşsiz gücü keşfetmelerini öneriyorum. Zaten başımıza gelmeyen kalmadı, kalmıyor. Bari özgür yaşamayı denemeden ölmeyelim.

“Kadın müzisyen” dendiğinde ne hissediyorsunuz?

Gurur duyuyorum çünkü bir kadın olmak, müzisyen olmak hele ikisini beraber olmak süper güç gibi. Başıma ne gelirse gelsin ayağa kalkıp şarkımı söylemeye, gitarımı çalmaya devam ederim. Erkeklerin korkup çekindikleri, kafa tutamadıkları heriflere ben kafa tutarım. Dilediğim gibi müzik üretirim, müziğimi dilediğim gibi görselleştiririm. Bedenim, renklerim, seçimlerim, aşklarım bana aittir. Hislerim, düşüncelerim, hayallerim sonsuzdur. Yakıp yıkanla, tecavüz edip öldürenle asla eşit olmak istemem. Ben insanlığımla eşitlenirim bu kâinatta.

İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması ve kadın cinayetlerinin her geçen gün artmasına yorumunuz nedir?

Bir ülkenin yarısını korumak yerine gözden çıkaran bir kanun yapılanması, açıkça katilleri beslemektedir. Bunun üzerine söylenecek fazla söz yoktur. İrili ufaklı tüm suçlar, suçu besleyen esas makineye bağlıdır. Bu makinenin araçları haline gelmiş kabadayılar, katiller, yağmacılar ortada cirit atıyorsa onlara izin verenlere bakılmalıdır.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü için mesajınız nedir?

Kendi köşenizde, bu en zor zamanları bile yaşanır kılmak için çabaladığınızı bilmek bana devam etme gücü veriyor. Her birinizi ayrı ayrı bir ağaç ve hep birlikte bir orman gibi seviyorum. Zihnimize, yeteneklerimize, zekalarımıza ve eşsiz bedenlerimize kuvvet!