2001 krizinde batan bankaların önemli bir kısmının o bankaların ait olduğu grup şirketlerine kredi kullandırdığı ve bu şirketlerin bu kredileri geri ödeme kabiliyetinin (ya da isteğinin) kalmadığı görülmüştü. BU gerçekten hareketle o dönem bankacılık kanununda yapılan düzenleme ile grup şirketlerine kullandırılacak kredilere ilişkin ciddi kısıtlamalar getirildi. Artık bankacılık yapıyorum diye vatandaştan mevduat üzerinden para toplayıp bunları da kendi şirketlerine “kredi” olarak aktarılmasının önüne geçildi. Bu olması gereken, doğru ve gerekli bir düzenleme idi. Hatırlarsınız o dönemde banka kurmak kolaydı.

Gel zaman git zaman, iktidar değişti, Türkiye ekonomisinin sorunları farklılaştı, iktidar sahiplerinin ülkeyi ekonomik olarak yönetme biçimleri de değişti.

2016 yılında kurulan ve kurulduğu tarihte kamuoyunda pek ilgi çekmeyen Türkiye Varlık Fonu A.Ş. ülke gündemine 2017 yılı şubat ayında kamuya ait olan Ziraat Bankası, Halkbank vb. önemli kurumların bir bakanlar kurulu kararıyla bu fona aktarılması ile geldi. Ve çok konuşuldu. O tarihte benim Varlık Fonuna ilişkin yaptığım değerlendirmeyi içeren videoyu buradan izleyebilirsiniz.

Varlık Fonunun kurulmasından sonra 6741 Sayılı Kanunda hiçbir değişiklik yapılmadı. Diğer bir ifade ile fon kurulduğu tarihten beri özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olarak faaliyetlerine devam ediyor. Ancak bir biçimde fonun karşısına sorun olarak çıkan diğer kanunlardaki engeller fark edildikçe değişiklik yapıldı. Örneğin emeklilik fonlarının kaynaklarını yatıracakları yerlere ilişkin sınırlamalar varlık fonunu bu sınırlamanın dışında bırakacak şekilde değiştirildi. Artık emeklilik fonları ve diğer fonlar istedikleri kadar Varlık Fonunun ihraç etmesi muhtemel borçlanma enstrümanından alabilecekler.

En son geçen hafta meclise sunulan ve Çarşamba günü plan bütçe komisyonunda kabul edilen “Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifiyle Türkiye Varlık Fonunu ilgilendiren önemli bir değişiklik daha yapılıyor.

Şimdi bu yazının ilk paragrafında bahsettiğim ve bankaların grup şirketlerine kullandıracakları kredilere ilişkin sınırlandırmayı bir kez daha okuyun. Yapılan değişiklikle grup şirketlerine kredi kullandırılmasına ilişkin sınırlandırma Türkiye Varlık Fonu için kaldırılıyor. Karmaşık bir cümle gibi gelmiş olabilir. İzin verin açıklayayım.

2017 yılı Şubat ayında bir bakanlar kurulu kararıyla Ziraat Bankası ve Halkbank’ın varlık fonuna aktarıldığını biliyoruz. Diğer bir ifade ile Varlık fonu artık bu kamu bankalarının sahibi. Mevcut Bankacılık Kanununa göre bir şirket (ki varlık fonu özel hukuk hükümlerine tabi bir A.Ş.’dir) sahip olduğu bankadan kredi kullanmak isterse yukarıda bahsettiğim sınırlamaya tabidir. Ancak yapılan bu düzenleme ile Varlık Fonu bu sınırlamanın dışına çıkarılıyor. Sadece fon değil, fonun kurmuş olduğu ya da kuracağı diğer alt fonlar ya da şirketler de bu sınırlamanın dışına çıkarılıyor. Eğer Komisyondan geçen yasa teklifi Meclis Genel Kurulundan da aynen geçerse (ki geçmesini engelleyecek bir durum söz konusu değil), bundan sonra Varlık Fonu ve ona ait olan alt fonlar ve şirketler Ziraat Bankası ve/veya Halkbank’tan her hangi bir sınırlamaya tabi tutulmadan istedikleri miktarda kredi kullanabileceklerdir. Diğer bir ifade ile Varlık Fonu ve bu fona bağlı diğer şirketler fona ait olan bankalardan istediği kadar kredi kullanabilecek.

Varlık Fonunun kurulduğu 6741 Sayılı Kanun fonunun amacını “yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek…”