2010 ile 2015 yılları arasında Galatasaray’ın alt yapısındaki yaş guruplarında oynadıktan sonra, kiralık olarak çeşitli kulüplere gidip geri gelen bir performans çizgisine sahip. Başladığı süreç ile geldiği süreç arasında çok büyük bir aşama göstermemesi alt yapı işleyişinin sorunu olmakla beraber, kendi sınırları içerisindeki performans beklentisi bir standartta kalarak süreci devam ettirmektedir.

Ki; altyapıdan Kerem İnan performansının dışında, daha üst seviyede bir performansa sahip kalecinin çıkmaması da ciddi sorun. Hala tüm alt yapılarda sporcuyu antre etmekle eğitmek arasındaki fark anlaşamadığından süreç sakat ilerlemektedir.

İsmail’in Denizli maçında ortaya koyduğu performans zaten var olan performansı olduğunu anlamamak futbol için büyük handikap.

Başarısızlığın sorumlusu İsmail değildir, onun tüm donanımlarını bilip ona sorumluluk verildiği zaman nasıl bir performans ortaya koyacağını bilen antrenöründür.

Yarım sezona ve bütünlüğe baktığınız zaman tek sorunun İsmail olmadığı da belli…

Tutarsız sayılardaki mevki transferleri belki baştan sürdürülebilir olarak görünse de, sezon içindeki sakatlık ve cezaların peş peşe gelmesiyle hiç de öyle olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Gelmek istediğim nokta alt yapı tartışması değil, takım bütünlüğüne hizmet edecek bir kadro mühendislik stratejisinin neden sadece Galatasaray’ı bağlamayıp, diğer takımların tamamında oluşturulamadığıdır.

Muslera ve Marcao’nun olmadığı süreç içerisindeki oyun kalitesindeki düşüş, direk puan kayıplarına yansıması tabii ki rastlantı değil. Ve yedi tane merkez orta alan oyuncusu olmasına rağmen, hala bir altı numara eksikliği taktiksel bütünlüğün içerisinde çok net belli olmakta.

Aytaç hariç ki oyuncu formatı ile disiplin sorunlu olmasına rağmen Morutan, Berkan, Taylan, Cicaldau, Atalay, Assunçao hepsi aynı özelliklere sahip merkez oyuncular ve takımın çok belirgin bir on numarası da yok. Verilen bonservis bedelleri ile performanslar arasındaki fark hala çok açık.

Kadro mühendisliği bir puzzle oyunu gibidir. Puzzle bitirmek ancak doğru parçayı doğru yere konduğu zaman mümkün olur. ‘Rant’ uğruna bu birkaç parça menajerlere bırakılırsa mühendislik yok olup iş çavuşluğa döner.

Fenerbahçe de durum daha vahim. Öncelikle Mesut Özil ile hala bir taktiksel bağ kurulmuş değil.

Diğer yandan, hangi sistematik kurgu ile oynarsa oynasın takımın sağ beki yok!

Düşünebiliyormusunuz, takımın sağ beki yok ve Gökhan Gönül’ü yolladılar Nazım’ı aldılar ki sağ bek değil. Zaten daha fazla detaya girmeye gerek yok.

Çağtay hiç oynatılmasa bile Novak ile beraber iki sol bek gözüküyor. Pereira, kendi oynattığı sistem içerisinde sürekli devşirme oyuncular ile oynayarak bütünlüğü sağlamaya çalıştı ki zaten kendi sorunları ile taktiksel sorunlara bir de oyuncu eksikliği sorunu eklenince takımın çıkış yapması mümkün olamadı.

Ve bu arada dokuz tane merkez orta alan oyuncu var!

Daha önce de kullandığım mühendislik tanımını tekrarlamak istiyorum, çünkü tüm yöneticilerin yapısını ve vizyonunu ya da vizyonsuzluğunu ortaya koyan çok iyi bir tanım. Artur Mellen Wellingtan’a göre mühendislik, "Beceriksiz birinin iki dolara kötü yaptığı bir şeyi bir dolara iyi yapma sanatıdır."

Beşiktaş’ın bu sezon başı yaptığı transferler ile kaybettiği oyuncuları kıyaslandığında ortaya ciddi eksiklik ve oyun sorunu çıktı. Çünkü, herkes, beraber oynayabilecek ve takım olabilecek oyuncuları tespit etme yeteneğine sahip değildir.

Aboubakar’ın yerinin doldurulamaması yanında, oyun lideri olarak da yerinin doldurulamaması büyük bir handikap olarak sahaya yansırken, Alex’in bir sene top oynamamasına rağmen 4 milyon Euro’ya transfer edilmesi ve üstelik Âdem Ljajiç varken anlamak mümkün değil.

Dorukhan için profesyonel bir tutarsızlık uygulanması yüzünden çok küçük farkla kaybedilmesi, onun olmaması yüzünden iki, hatta üç mevkiinin birden alternatifsiz kalmasına neden oldu. Budesliga 2’den Kenan Karman ve Lig 2’den Umut Meraş’ın transfer edilmesi var olanların kayıpları yanında kalitenin birden kaybedilmesine neden oldu.

Kenan Karaman yüzünden Güven’in UEFA kadrosuna yazılamaması yanında, kalite düzeyi Güven lehine olmasına rağmen kulübede beklemek zorunda kaldı. Ve sanki Larin için bir alternatifmiş gibi lanse edilerek ve Larin ile anlaşma yapılamaya bilinir gibi bir ortamın yaratılması da cabası… İki sol bek varken ve çıkış yapması beklenen alt yapı oyuncun Rıdvan varken bir sol bek transferi neye gör kime göre yapıldı anlamak zor.

En önemli sıkıntı, Rosier ‘in alınması yanında başka bir sağ bekin olmamasıdır. Cezalı veya sakat olduğunda muhakkak devşirme bir takviye yapılmakta ve sorun hem Ghezzal’ın oyun bütünlüğünün bozulasına hem de takımın oyun bütünlüğünün bozulmasına neden olmaktadır. Takım mühendisliği takımın geleneksel yapısına ve beklentiler üzerinden şekillenen değerlerine göre yapılır. Buradaki vizyon sadece kısa dönem başarı odaklı olmayıp uzun vadeli sürdürebilir başarı ve istikrarın yakalanması yönünde olmalıdır. Bu da takım bütünlüğünü 25 kişi üzerinden sağlamak ile olur. Tüm kulüplerimize baktığımızda aynı hataların defalarca yapıldığını görüyoruz. Bu da sorunun kültür odaklı bir kod farkından kaynaklandığını ortaya koymakta. Biz de egemen olan ‘rant’ kültürüdür.

Cruyff ile bitirelim: Şimdiye kadar ne tür futbolcular aradığım anlaşılmıştır. Olağanüstü tekniğe sahip, görüşü geniş ve genelde üst derecede uzmanlaşmış futbolcular... Özellikle sonuncu nitelik, uzmanlaşma, zirvedeki futbolcularımızın alametifarikası fazladan yeteneği garantileyen niteliktir. Bu yeteneği, grubun emrine vermek yerine kullanmak gerekir. Ya da şöyle söyleyeyim: takımın çıkarına en büyük hizmet, öylesi yetenekli bir oyuncuyu en uygun, en iyi şekliyle kullanmaktır ve zirvenin esas numarası, elinizdeki tüm yetenekleri en avantajlı şekilde kullanırken bir yandan da iyi takım kurabilmektir.