Bir dönem eşitlik kavramı yerine adaleti geçirmeye çalışanların şimdi fırsat eşitliği kavramına sarılması sadece yarışa aynı çizgide başlamak ile ilgili bir durum. Bu kadar derin eşitsizliklerin ve ayrımcılığın olduğu bir toplumda aynı çizgide yarışa başlamak, evet bu hiçbir şekilde adil değil

Kalkınma planlarında kadınların sadece adı var: Fırsat eşitliği masalı

AYSUN GEZEN

AKP iktidarı ekonomik krizin faturası da kadınlara yüklüyor. İşsizlikle ilgili bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkan “Yaratılan iş fazla olmasına rağmen gençlerin ve kadınların iş gücüne katılımı öyle fazla ki işsizlik bu nedenle yüksek” sözleri hâlâ kulaklarda. İktidarın bu söylemleri hâlâ akıllarda iken 2023’e kadar uygulanacak olan 11. Kalkınma Planı’nda da kadının sadece adı var.

Kriz ortamlarında kadınlar ya ilk önce işten çıkarılanlar oluyor ya da ucuz iş gücü olarak görülüyor ve emek sömürüsü derinleşiyor. Hem çalıştıkları yerlerde – güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretle – hem de hane içinde görünmez kılınan emekleriyle katmerlenen bir sömürüye maruz kalıyorlar.

‘Eve hapsetme’ zihniyeti

AKP iktidarı boyunca bürokratlardan cumhurbaşkanına kadar basına yansıyan söylemler dahi geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmeye, kadını belirli rollere hapsetmeye dönük ideolojik motivasyonu da gözler önüne seriyor. Bunlardan bazılarını hatırlarsak ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır:

  • 2005 yılında Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Dünya Kadınlar Günü için düzenlenen bir dayanışma çayında “Türk kadınları evinin süsüdür” dedi.
  • 2009 yılında Orman ve Su İşleri Bakanı Veysi Eroğlu kadınların “iş istiyoruz” sözüne, “evdeki işler yetmiyor mu?” yanıtını verdi.
  • 2015 yılında yılın doğan ilk bebeğini ziyaret eden Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Annelerin annelik kariyeri dışında başka bir kariyeri merkeze almamaları gerekir” dedi.
  • 2009 Mart’ında “işsizlik oranları niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde iş gücüne katılım oranı daha artıyor” diyerek işsizliğin nedenini kadının çalışmasına bağlayan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek hâlâ hafızalarda.

İşsziliğin sebebi kadınlarmış!

İşte bu anlayış bir tespit olarak 11. Kalkınma Planı’nda yer alıyor. “Plan Öncesi Dönemde Türkiye’de Ekonomik ve Sosyal Gelişmeler” başlığının altında yer alan madde 133’teki ifade şu: “2013 yılında %9 olan işsizlik oranı, izleyen yıllarda çalışma çağı nüfusunun yanı sıra özellikle kadınlar olmak üzere iş gücüne katılım oranlarındaki güçlü artışlar sebebiyle 2018 yılında %11’e yükselmiştir.”

'Dostlar alışverişte görsün'

Planın tespitler bölümünde kadınların iş gücüne katılım oranının görece gerilediği, buna karşın toplumda kadının güçlenmesi ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin – buraya dikkat – sağlanmasına yönelik önemli düzenlemeler yapıldığı (md. 152) belirtilmiştir. 210 sayfalık metinde tıpkı toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgelerinin, derslerinin kaldırılmasında, merkezlerinin aile merkezleri haline dönüştürülmesinde olduğu gibi toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı bir kez bile geçmemektedir. Bunun yerine kadın-erkek fırsat eşitliği (eşitsizlikleri örten, yükümlülük savan söylem) ikame edilmiştir. Genç kadın işsizliği başta olmak üzere, işsizlik giderek tırmanıyor. Sermayeye aktarılan teşvikler, tasarruflar yani bizim alın terimiz ise ne üretime dönüyor ne istihdam yaratıyor. Üstelik planın hiçbir yerinde hedeflere hangi araçlarla, nasıl ulaşılacağına dair en ufak bir açıklama yok.

Bir kadın üniversitesi eksikti

Ataerkil zihniyet, patriyarkal aile anlayışı sürdüğü müddetçe kadının bu aile yapısı içinde güçlenmesi mümkün değil; üstelik bugün aile de siyasal İslamcı ideoloji ile de tanımlanır hale geldi. Kadının güçlenmesi için ise madde 560.2’de yer alan kadın üniversiteleri kurulması asla çare değil. Bu iktidarın karma eğitime yönelik saldırısının bir parçası olabilir ancak. Bu da aynı zamanda dinselleşmenin, laikliğin ortadan kaldırılmasına yönelik adımların bir parçası olarak görülebilir.

Şu meşhur ‘Fırsat’ meselesi

Kadın alt başlığında tariflenen amaçta da hak, fırsat ve imkânlardan eşit biçimde yararlanmaktan bahsedilir ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin güçlendirilmesine değinilir. Aslında fırsat eşitliğinin ne kadar eşitsiz ve adaletsiz bir söylem olduğunu ortaya koyan güzel örneklerden birini 100 metre yarışı özelinde söyledikleriyle bizzat cumhurbaşkanı verdi bize. “Güçlüyle zayıfı aynı yarışa sokamazsınız. Eşit diyorlar da yani şimdi biz 100 metreyi kadın-erkek aynı şekilde mi koşturacağız? Bir dönem eşitlik kavramı yerine adaleti geçirmeye çalışanların şimdi fırsat eşitliği kavramına sarılması sadece yarışa aynı çizgide başlamak ile ilgili bir durum ve bu kadar derin eşitsizliklerin ve ayrımcılığın olduğu bir toplumda aynı çizgide yarışa başlamak, evet bu hiçbir şekilde adil değildir!

* KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen’in KESK Kadın dergisinde yayımlanacak olan yazısının kısaltılmış halidir.