Dün basını izlerken dikkatimi çeken bir haberle karşılaştım.

Gördüğüm...

Her sabah, büyük bir kısmını kanıksadığımız ve üzerinde durmadığımız, ülkemiz için sıradanlaşan, bir dizi acayip olayları üstünkörü okuduğumuz medya için de çarpıcı bir olaydı!..

Biraz dikkatle bakınca şaşkınlığım kızgınlığa dönüştü!

Çünkü Türkiye’yi yönetenlerin “yargıyı” getirdikleri durumun son noktasını görmek açısından ibretlik bir haberle burun burunaydım!..

****

Aslında Türkiye gerçeklerini, yani haksızlık, yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlükleri yapanların, hak, hukuk ve adaletin yok edilmesi, dolayısıyla evrensel kurallara göre adil yargılamanın yapılmadığı bir ülkede mağrur bir sınıf teşkil etmeleri olağan hale gelmişti.

Dolayısıyla hırsızlık zenginlik, usulsüzlük iş bilirlik, yolsuzluk ise zekâ olarak değerlendirilip haber değeri olmayan, magazinsel gücü bulunan bir hale gelmişti… Böyle bir dönemde bazı haberleri okumak bana büyük sıkıntı veriyor...

Medya bunu bildiği için haksızlık ve dürüstlükle ilgili haberleri verirken üzerinde pek durmayan bir üslup yaratarak, toplumsal çürümeyi “olağan hadiseler” olarak değerlendiriyor!..

****

Bazen ciddi konuları, ülkenin geleceğiyle ilgili gelişmeleri bile küçültürler, sayfalarının kenarına saklarlar, adeta okuyucunun görmesini istemezler!..

Hele haber havuz medyasındaysa iktidara ters gelecek gerçekleri bile çarpıtarak vermekten çekinmezler!..

Haksızlığa uğrayanları doğru bir şekilde haberleştirmektense “ağabeyleri” adına onları suçlamayı yeğlerler..

İşte dün okuduğum bu konuma sokulmuş bir haberdi.

Dikkatimin yoğunlaşmasının nedeni ise; çok eski dostum olan ve gerçekten sosyal demokrat belediyeciliğin en başarılı örneğini Türkiye’de yerleştiren Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka ile ilgili olmasıydı!..

****

Kamil Saka Edremit Belediye başkanlığı öncesinde çok uzun zaman Güre Belediye Başkanlığını yaptı.

Güre’yi Ege’nin en güzel beldesi haline getirdi.

Bir yandan doğal ve kültürel dokuyu korudu. Diğer yandan beldenin çağdaş bir yer olmasını sağladı.

Yani tarihin derinliklerinden bu güne gelen Güre’de “medeniyetlerle moderniteyi” kucaklaştırdı…

Son seçimlerde büyük farkla Ege’nin incilerinden bir sayılan Edremit Belediye Başkanı oldu.

Bu güne kadar yaptığı başarılı çalışmalarla herkesin takdiri topladı.

İktidar, her CHP’li başarılı Belediyeye kıskançlık ve kinle yaklaştığı gibi Edremit Belediyesi’ne de saldırdı… Müfettişlerin biri giderken diğeri gelmeye başladı.

Bir şey bulamadılar!..

****

Bu kez rotayı eskiye çevirdiler!..

Balıkesir Güre Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde bir taş ocağı ruhsatı ile ilgili hakkında “görevini kötüye kullanmak” suçundan Kamil Saka’ya dava açtılar..

Dünkü habere göre Saka’nın yargılanması sessizce tamamlanmış!..

Edremit 4. Asliye Ceza Mahkemesi, dava sonunda Saka’nın 1500 lira para ve 38 gün memuriyetten uzaklaştırma cezasına çarptırılmasına karar vermiş...

****

Edremitlileri olduğu gibi beni de şaşırtan bu haberi okuduktan sonra, Belediye Başkanı Saka ile konuştum.

Sordum; Nedir Bu durum!?

Saka, “Güre Belediye Başkanı olduğum dönemde bir taş ocağının ruhsatını denetlemediğim ve kamu zararına neden olduğum için cezaya çarptırıldım” dedi.

İşin gerçeği yetkim ve dolayısıyla ilgim de olmayan bir konuda “Kamuyu nasıl zarara uğrattım hala anlamış değilim” diye de ekledi!”.

“Tabii bu konuda, Türkiye’de şu anda uygulanmakta olan adalet ölçüleri içerisinde yasal hakkımı arayacağım.” Demeyi de ihmal etmedi.

****

Saka’nın sözleri arasında da geçen, ülkedeki hayati sorunun “püf noktası” olan bu günkü “adalet ölçüsünün” gözler önüne serilmesi gerekiyor!

Bakın Saka’ya ceza veren yargı hangi yasal ölçüyü kullanıyor?

Öncelikle bilinmeli ki;

“Bugünkü AKP iktidarı, “taş ocaklarına ruhsat verme yetkisini”, 2010 yılından önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne, 2010 yılından sonra ise de İl Özel İdaresine vermiş!..”

Yani Saka’nın Güre Belediye Başkanı olarak bu taş ocağının ruhsatını verme yetkisi yok!.. Dolayısıyla yetkisi olmayan belediyelerin ocakları yasal anlamda denetlemesi de mümkün değil!..

****

Aradan 10 yıl geçmiş olmasına rağmen yargıKamil Saka’ya ; “ Ruhsatı olmayan bu taş ocağını neden ruhsatı olmadığı için denetlemedin!” diye soruyor!.

Saka müthiş bir infialle şöyle cevap veriyor!..

“Denetleme yetkimin olmadığı bir yere, ruhsat verme yetkimin olmadığı bir yere ‘Neden ruhsatsızsın’ deme yetkim de yok.”

Yetkisiz bir adam olarak nasıl kamuyu zarar uğratırım! Hukukçular da ben de anlamış değiliz!..”

Kamil Saka’nın adalet arayışı sırasında en üzüldüğü noktanın yaşamı boyunca kamu menfaatini her şeyin üstünden tutmuş olmasına rağmen görevini kötüye kullanarak kamuyu zarara uğratmaktan suçlanması!..

****

Bu somut örnekte görülen o ki; yargı yasaları dinlemiyor.

Yargılama adaletin oluşması için değil, muhalifin suçlu bulunması için uygulanıyor!

Hem de keyfi uygulanıyor!..

Avukatlara göre; “Yargının böyle bir karara varmasındaki en önemli nedenin AKP’li bilirkişilerin raporları olduğunu iddia ediyorlar!”

Çokça talimatla iş yapanların saklandıkları en güçlü sığınağın “bilirkişi raporları” olduğu biliniyor!

Yasalar, yargıç vicdanı bir yana ne oldukları belli bilirkişi düşüncelerine dayanılarak verilen kararların adalet getirmeyeceği açık!

Adaletin ölçüsü kaçmış!.. Daha doğrusu ölçüsü yok edilmiş!

****

Türkiye evrensel hukuk anlayışından uzaklaştırıldı.

Artık hukukun üstünlüğüne inanan bir devlet de yok.

Devlet bir partinin eline geçti. Partinin ilkeleri yargının işleyişini belirleyecek…

O partinin başkanı devleti kendi zihniyetine uygun bir hukuk anlayışı ile yönetecek…

İşin daha da vahim boyutu, “kendi zihniyetine uygun” sadece Adalet Bakanı ile bu düzeni sürdürmesi!..

Kişilerin oluşturduğu yargılama usulüyle yargılama yapılacak!..

Yani “ Evrensel değil kişiye dayalı ölçülerle ADALET” aranacak!..

Usul ve ölçüleri kişiye göre değişen “yargılama sisteminde” hak ve adaletin oluşması da mümkün olamaz dolayısıyla yurttaş, insan hakları, eşitlik, özgürlük ve de demokrasi de var olamayacaktır!..,

Yurttaş yerine “Kul’laştırdığı” insanlarla yürüyen bir devletin zaten, egemenliği, saygınlığı ve varlığı da oluşamaz!. .

****

Türkiye’nin geleceği bu nedenle pek aydınlık görülmüyor!

Siyaset mutlaka evrensel hukukun üstünlüğünü kabule ettirecek bir yol belirlemeli.

Aksi halde adaletin oluşmadığı yerde iç karışıklıkların önü alınamaz!