Depremler sonrası kamu hastanelerinin yıkılması diğer bölgelerdeki hastanelerin durumunu gündeme getirdi. İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Kaynak, Hatay’daki gibi her an felaket yaşanabileceğini söyledi.

Kamu hastaneleri felaket yaşayabilir
Fotoğraf: AA

Berkay SAĞOL

Maraş merkezli depremlerde özellikle Hatay’daki kamu hastanelerinin neredeyse tamamının yıkılmasından dolayı ölüm sayıları daha da arttı. Hatay’da böyle bir durum yaşanmasıyla diğer deprem bölgelerindeki kamu hastanelerinin durumu daha da önem kazandı.

Türkiye’nin bir başka deprem riski yüksek olan bölgesi İzmir’deki kamu hastanelerinin durumu riskli. Jeoloji Mühendisleri Odası yüksek deprem riski altındaki hastane ve aile sağlığı merkezlerini tespit etti. JMO’ya göre İzmir’de 45 hastane, Manisa’da yaklaşık 40 hastane yüksek deprem riski altında faaliyetlerini sürdürüyor.

İzmir’de 50 yaşını aşmış 6 hastane faaliyetlerini sürdürürken, 40 yaşını aşmış hastane sayısı ise 3. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi 1938, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi 1946, Bayındır Devlet Hastanesi 1950, Eşrefpaşa Hastanesi 1950, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 1971,Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1969’da yapılmış. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 1982, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1982 ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi ise 1983 yılından beri hizmette. Bu 9 hastanenin toplam yatak kapasitesi yaklaşık 6 bin 500.

İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, “2020 yılında bir deprem yaşandı o dönem STK’lar ve meslek odaları özellikle hastanelerin ve kamu binalarının depreme dayanıklılığıyla ilgili olarak yöneticilere bazı sorular yöneltmişlerdi. İzmir’de radius çalışması diye bir deprem çalışması var. 2020’deki depremden sonra herhangi bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığına ilişkin bir bilgi paylaşılmadı ve herhangi bir bina boşaltılmadı. İzmir bir deprem bölgesi ve sürekli olarak depremler oluyor. Yıl boyunca 3 ve 4 bandında yüzlerce deprem oluyor ve bu depremlerin binaların üzerinde biriken bir etkisi var. Genellikle 50 ve 60 yaşa ulaşmış binaların depreme dayanıklılık açısından yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Hatay’daki gibi her an bir felaket yaşanabilir” dedi.

Prof. Dr. Kaynak, şunları dile getirdi: “İzmir Tabip Odası, Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve İnşaat Mühendisleri İzmir Şubesi olarak kamu yöneticilerine çağrıda bulunuyoruz. İzmir’deki tüm sağlık kuruluşlarının sadece hastanelerin değil birinci basamak hizmetlerin yapıldığı binalar da dâhil olmak üzere yani sağlık hizmeti vermekte olan tüm binaların depreme dayanıklılık açısından performanslarının hızlı bir şekilde tespit edilmesini talep ediyoruz. Riskli bir durum varsa bunun sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılmasını ve bu binaların kullanımın durdurulmasını istiyoruz. Binalar boşaltılırsa ihtiyaç duyulan güçlendirme ve yenileme faaliyetleri sırasında Bayraklı’da yapılan ve hizmete açılacak olan Şehir Hastanesi geçici hizmet merkezi olarak kullanılabilir. Eğer hastane binaları yıkılacaksa da yerine hemen aynı depreme dayanıklı hastaneler yapılmalı, başka bir amaçla bina yapılmamalı.”