Tüm yaşam alanlarına dair söyleyecek daha çok sözümüz var. İnsanlarımız anlamalı ve bilmeli: İsterseler değiştirebilirler, istersek birlikte değiştirebiliriz!

Kamucu toplumcu bir dönüşüm
Fotoğraf: SOL Parti

Oğuz TÜRKYILMAZ

ÖDP ve SOL Parti sürecinde kurulduğu günden bugüne Parti üyesi olan, 68 kuşağından yol arkadaşlarım ile başlayan uzun yürüyüşte bugüne ulaşan bir sosyalist ve Ankara İl Delegesi olarak Sol Parti 2. Olağan Kongresi’ne katıldım. En ön sırada, hiç bir konuşmacıyı atlamadan, tüm konuşmacıları dikkatle dinledim. Katılımcı ve konuşmacılar arasında gençler, kadınlar ve birçoğu altmış beş yaşını geçmiş ak saçlılar öne çıkıyordu. Kongrede beş yüz kişilik salon tıka basa doluydu. Salona giremeyen meraklı katılımcılar alt salonda konuşmaları dev ekrandan izlerken, çok büyük bir kalabalık fuaye ve bahçede hasret gideriyordu.

SOL Parti belgelerinde yer alan, Parti sözcüleri tarafından Konferans’ta yapılan konuşmalarda bir noktanın altı çizildi. Sosyalist SOL bir siyaset için; bugün tek adam rejimine son verme mücadelesini tüm muhalefetle birlikte sürdürmek kadar, bir iktidar değişikliği ile ve muhalefetin burjuva sağ programıyla çözülmeyecek köklü sorunlar karşısında; sol bir çıkış politikasını ortaya koyması ve yeni iktidara soldan basınç uygulaması da, hayati bir zorunluluk olduğu belirtildi.

Yıkıcı etkileri her alanda yoğunlaşan krizi çözmeye yönelik siyasi, sosyal ve ekonomik alternatifleri topluma inandırıcı bir şekilde sunmakla yükümlüyüz.

Konferans’ta Seçim Bildirgesinin görüşüldüğü oturumda söz aldım. Konuşmamda, yanıtını aradığım ilk soru; “Halka ne anlatmalıyız ?” oldu. Bence, halka, ezilenlere nasıl ezildiklerini anlatmanın anlamı da yok, gereği de yok. Yapmamız gereken, onları sabırla dinlemek, dertlerine ortak olmak, onlarla hemhal olmak. Sıcak ilişkiler kurduğunuz kişilerden dertlerini dile getirenlere, yaşanan sürecin kader olmadığını, isterlerse bu gidişe son verebileceklerini söylemeliyiz. İktidarın baskı ve sömürü uygulamalarına karşı çıkmak ve eleştirmekle yetinmediğimizi, Sol Parti olarak nelere son vereceğimizi, neler yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı açık seçik bir biçimde ifade etmeliyiz. Emekten yana farklı bir Türkiye’nin mümkün olduğunu ve bizim bu zorlu görevi yerine getirmeye talip olduğumuzu, bıkmadan, usanmadan, inandırıcı, alçakgönüllü bir dille söylemeliyiz.

KAMUCU TOPLUMCU DEĞİŞİM PROGRAMI ÖNERİYORUZ

Yanıtlamaya çalıştığım ikinci soru: “ Biz neyi hedefliyoruz?” du.

Bu soruyu aşağıdaki görüşlerle yanıtladım.

“Sorunları aşmak ve krizden mümkün olan en çabuk şekilde ve en az hasarla çıkabilmek için; yurttaşların ve toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanmasında kamu mülkiyeti, kamusal hizmet ve toplumsal yarar esaslarını temel alan demokratik bir planlama ve toplumsal kalkınma perspektifi ile kamucu, toplumcu bir programın uygulamayı hedefliyoruz. “

NEDEN KAMUCU, TOPLUMCU UYGULAMALAR?

Kamucu, toplumcu anlayış yapılan çalışmalar, toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanmasında kâr beklentisiyle hareket etmez. Demokratik katılımcı bir planlama sistematiğine dayalı uzun vadeli öngörülerle, tüm kamusal mal ve hizmetlere yönelik ihtiyacın, sermayenin ve şirketlerin çıkarlarını değil toplumsal, kamusal ve ulusal çıkarları gözeterek, geniş kesimlerin sürekli yararlanmasına imkân verecek biçimde düşük maliyetle üretimini ve dağıtımını esas alır.

PLANLAMA ANLAYIŞIMIZ: DEMOKRATİK KATILIMCI PLANLAMA

Yurttaşlarına ve ülkesinde yaşayan insanlara insan onuruna yakışır bir refah ortamı (beslenme, barınma, eğitim, sağlık vb. hizmetler) sağlayan;

Büyüme ile istihdamı ve adil bölüşümü kurgulayan;

Bölgeler arasındaki eşitsizliği ve emekçi kesimler aleyhine olan gelir dağılımını gidermeyi amaçlayan;

Temel bilimleri, teknoloji geliştirmeyi ve nitelikli üretimi temel alan bir sanayiyi geliştirmeyi hedefleyen;

Ekonomik kararlardan yaşamı ve çıkarı etkilenen tüm kesimlerin çalışmalarına katılacağı; sade yurttaşları, meslek odalarını, sendikaları, uzmanları kapsayan, onları yönetim ve denetimde söz sahibi yapacak kolektif bir süreci kapsayan kamucu, toplumcu demokratik merkezi planlama anlayışını hayata geçirmeyi öngörüyoruz.

KAMUCU, TOPLUMCU BİR DÖNÜŞÜM İÇİN NE ÖNERİYORUZ

• Özelleştirme İdaresi Başkanlığını kapatıp, Kamulaştırma İdaresi Başkanlığını kurmayı,

• Düzenleme ve uygulamalarda yurttaşların değil şirketlerin çıkarlarını korumak olan EPDK, EPİAŞ vb. kurumları kapatmayı,

• Temel sanayi dallarında özelleşen kamu kuruluşlarını (Rafinerileri, petrol kimya, demir çelik vb.) tekrar kamuya döndürmeyi,

• Bir adım daha atarak, yeni kamu iktisadi teşebbüslerini sektör temelli olarak kurmayı,

• Elektrik, petrol ve doğalgaz üretimi, iletimi ve dağıtımı, petrol rafinerileri ve petrokimya kompleksleri, ileri teknolojili demir çelik tesisleri, toplum, kamu ve ülke yararlı büyük ölçekli madencilik projeleri, kamusal eğitim, kültür, sağlık ve spor kurum ve tesisleri, kamusal ulaşım ve iletişim sistemleri, kurumları ve şebekeleri, sağlıklı kentsel gelişim ve toplu konut uygulamaları, sosyal güvenlik sistemi ve kurumlarını kamu tarafından tesis etmeyi ve çalıştırmayı,

• Temel gıda ve ihtiyaç maddelerinin üretimini, teminini, satışını ve dağıtımını kamu eliyle sağlamayı,

• Bütün ülkede güçlü lojistik altyapısı ile etkin, sabit ve gezici yaygın satış noktaları ile doğrudan, internet alışverişi ile uzaktan, gel al yönteminin yanısıra kapıda teslim şekliyle de tüm yurttaşlara hizmet verecek, temel gıda ve ihtiyaç maddeleri ile çeşit fazlalığı ile değil, sağlamlığı ile öne çıkan giyim eşyaları ve ayakkabıların da temin edilebilineceği bir Sümerbank’ı kurmayı,

• Sümerbank’ın yanı sıra, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Çay-Kur, Türkiye Şeker Fabrikaları, SEKA gibi temel ihtiyaç maddelerini üreten kuruluşları,

• Türkiye Gübre Fabrikaları, Türkiye Yem Sanayi gibi tarımsal sanayinin girdi kısmını örgütleyen, düzenleyen, geliştiren kurumları,

• PETKİM, TÜPRAŞ, Demir Çelik Fabrikaları (ERDEMİR ve İSDEMİR), Seydişehir Alüminyum gibi sanayinin en fazla ihtiyaç duyduğu ara malı üreten işletmeleri,

• PTT, TELEKOM gibi enerji ve iletişim kuruluşlarını,

• Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımının yanı sıra mühendislik, müşavirlik hizmetleri verecek ve sektörel ürün imalatına da yönelecek Türkiye Elektrik Kurumunu,

• Petrol ve doğalgaz arama, üretim, rafinaj, iletim faaliyetleri, olumsuz çevresel etkileri en düşük düzeyde tutarak dikey bütünleşmiş bir yapıda sürdürecek. Dağıtım ve satış faaliyetlerinde de bulunabilecek bir kuruluş olarak TPAO ve BOTAŞ’ı da bünyesine alacak Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Kurumunu(TPDK), kurmayı ve kamu eliyle faal hale getirmeyi.

Kapatılan ya da işlevsizleştirilen özel ihtisas bankalarını (Etibank, Sümerbank, Emlakbank, Turizm Bankası vb.) kamu kurumlarının yatırımlarının finansmanında yol gösterici, destekleyici olarak hizmet verecek kamu finansman kuruluşları olarak yeniden işlevsel hale getirmeyi ve toplum yararı doğrultusunda çalıştırmayı öngörüyoruz.

Diğer sosyal fayda yaratan alanlarda da oluşturulacak güçlü kamusal kuruluşlar ve yapılar yoluyla, kamu tekrar hemen her alanda lokomotif olmasını sağlamalıyız.

ÜRETENLER YÖNETSİN

Kamu işletmelerinde şeffaflığı temel kural haline getirmeli, çalışanları yönetime katmalı, karar alma süreçlerinde ve denetimde etkin olmalarını ve sendikal örgütlenmenin yaygınlaşmasını amaçlamalıyız. Ayrıca, üretilen hizmetlerden yararlananların, ürünleri kullananların ve özellikle enerji, madencilik, altyapı ve sanayi yatırımlarında, tesislerin bulunduğu bölgede yaşayan halkın demokratik temsilcilerinin de, karar alma süreçlerinde ve denetimde etkin olmalarına çalışmalıyız.

NELERE SON VERECEĞİZ, NELER YAPACAĞIZ?

• Özelleştirmelere son vereceğiz, stratejik mal ve hizmet üreten kuruşları tekrar kamu mülkiyetinde toplum yararı doğrultusunda çalıştıracağız.

• Özelleştirilen elektrik ve doğal gaz dağıtım hizmetlerini, büyük ve stratejik elektrik üretim tesislerini, stratejik sanayi kuruluşlarının kamuya dönmesini, ulaşım ve iletişim hizmetlerinin kamu eliyle verilmesini sağlayacağız.

Tiksindirici dış borçlar reddediyoruz

• Uluslararası tekel ve iktidar yandaşı sermaye gruplarına kamu kaynaklarını aktaran; baştan sonra toplum çıkarlarına aykırı olan, adı Kamu-Özel ortaklığı olan fesat projelerini,

• Hastayı müşteri olarak gören, bütün bir kenti uzak bir noktaya gelmeye zorlayan Şehir Hastanelerini,

• Yolcu garantili havaalanlarını

• Araç garantili otoyollar, köprüleri

• Vb. bütün KÖİ projeleri geriye dönük masaya yatıracak, kamu zararlarını kararlarda sorumluluğu olanlardan ve nemalananlardan tahsil edeceğiz.

• Kamu yararı kavram ve uygulamasını, toplumun ve emekçi halkın yararını gözeten nesnel ve somut olarak ölçülebilir ölçütlere dayandırıp, toplumun yararını üstün kamu yararı olarak öncelenmesini temin edeceğiz.

• Acele kamulaştırma denen, sermayenin yatırımları için yurttaşların oturdukları evlerden, topraklarından, çevrelerinden koparılmasına, sürgün edilmesine dayanak olan yasal düzenlemeyi iptal ederek, insan haklarına aykırı bu uygulama derhal sona erdireceğiz.

• Kullanılamayan bir hak, hak değildir. Toplumsal adalet için, tüm idari ve adli yargı süreçlerinde, halkın ve demokratik kuruluşların hatalı uygulamalara yasal itiraz hakkını sınırlayan, önleyen, hatalı yoruma açık; “doğrudan zarar görme şartı”, “yüksek dava açma harçları ve çok yüksek bilirkişi ücretleri” gibi tüm engelleri kaldıracağız ve hak aramayı kolay ve uygulanabilir hale getireceğiz.

• Kamu tarafından yapılanlar da dâhil; tüm yeni tesislerin çevresel ve toplumsal etki değerlendirme çalışmalarında, yatırımın tüm etkileri bilimsel gerçeklere dayandırılması şart olacak, kurulması öngörülen tesislerin bulunduğu yörede var olan ya da yatırım kararı alınmış diğer yatırım projelerinin etkileriyle birleşmesi sonucunda ortaya çıkacak kümülatif etki de değerlendirilecektir. Verimli tarımsal arazilere, zeytinliklere, ormanlara, sanayi ve enerji tesisi kurulmasını ve halkın geçim kaynağı olan tarım alanları ve ürünlerine zarar verilmesini önleyeceğiz..

• Özel oto sahipliğini özendiren bireysel taşıma sistemleri yerine, kent içi ulaşımda, yürüyüş ve bisiklet yollarını, elektrikli raylı toplu taşımacılığı, kentler arası ulaşım ve lojistikte raylı sistemleri ve deniz taşımacılığını başat hale getirecek politika ve uygulamalara bir an önce yönelecek, üç tarafı denizlerle kaplı ülkemizi, Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki gibi yüzünü tekrar denizlere döndüreceğiz.

SON SÖZ YERİNE

Yedi dakika ile kısıtlı bir konuşma süresi içinde anlattıklarım, halkımıza anlatmamız gerekenlerin yalnız bir bölümü. Tüm yaşam alanlarına dair söyleyecek daha çok sözümüz var. İnsanlarımız anlamalı ve bilmeli ki: isterseler değiştirebilirler, istersek birlikte değiştirebiliriz!

Söylediklerimizi, önerdiklerimizi ve çok daha fazlasını ancak halkla birlikte, bizler solcular, sosyalistler, devrimciler yapabiliriz.

“Üretenler yönetsin” derken Yeni Çeltek’teki işçi yönetimini ve Yeraltı Maden İşi hatırlayalım. Çetin Uygur’u ve burada konuşan Yeni Çeltek işçisini selamlayalım, Yalçın Çilingir’i, Gültekin Bekdemir’i analım.

“Söz, yetki, karar, iktidar halka derken”, egemenlerin yüreğine korku salan, halkın yönetime katıldığı Fatsa deneyimini ve fikirleri bugüne gelen Fikri Sönmez’i, işkencehanelerde, zindanlarda, dağlarda yitirdiğimiz devrimci arkadaşlarımızı analım,

“Demokratik katılım ve işleyiş” derken, Divan Başkanı Mehmet Soğancı, Hayri Kozanoğlu ve Bülent Forta da dahil olmak üzere, bazı bileşenleri aramızda bugün bu salonda bulunan ODTÜ-ÖTK deneyimini aklımızda tutalım, faşist bir jandarmanın vurduğu Ertuğrul Karakaya’yı unutmayalım,

Bazılarınız bana çok zor şeyler istiyorsun diyebilir. Gül bahçelerine girmiyoruz, devrime, bağımsız, demokratik ve sosyalizme yönelen bir ülkeye giden yolun ne denli zorlu, sarp ve engebeli olduğunu bilerek yürüyoruz.