Kanal İstanbul projesi nedeniyle Arnavutköy'de bulunan bazı hayvan ahırlarının boşaltılması kararına tepki gösteren İstanbul Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Arslan, kararla bölgede yaşayan ve başka bir geçim kaynağı bulunmayan üreticiler inşaat rantına feda edilmişlerdir” dedi. Karara tepki gösteren CHP'li Milletvekili Zeybek ise, "İktidarın ideolojik olarak çıkmaza girdiğinin temel bir göstergesidir” yorumunda bulundu.

Kanal İstanbul projesi: İnşaat rantının son kurbanı üretici oldu!

İstanbul Veteriner Hekimler Odası (İVHO) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, Kanal İstanbul güzergahında bulunan Arnavutköy ilçesinde yapılacak bazı düzenlemelerin hayvancılık ve tarımsal üretim faaliyetlerine büyük darbe vuracağını belirterek, Arnavutköy İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclisi’nin aldığı karara tepki gösterdi. Arslan, “Kararla bölgede yaşayan ve başka bir geçim kaynağı bulunmayan üreticiler inşaat rantına feda edilmişlerdir” dedi.

Arnavutköy İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclisi, Ekim 2020’de aldığı kararla, bölgenin bazı mahallelerinde bulunan hayvan ahırlarının boşaltılması kararı almış, tahliye içinse haziran ayına kadar süre vermişti. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan İVHO Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, kararın bölgede çiftçilik ve hayvancılık yapan köylülerin haklarını çiğnemesinin yanı sıra İstanbul’un hayvansal gıdaya erişimine ve yaban hayatına da zarar vereceğini belirtti.

İl olarak 545 bin hektar alana sahip İstanbul’un yaklaşık yüzde 25’inin tarım alanlarından oluştuğunu, bunun yüzde 86’sının da Kanal İstanbul’un konumlandığı Avrupa yakasında yer aldığını belirten Arslan, “Bölgede çok sayıda üretici tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta, önemli miktarda bitkisel ve hayvansal üretim yapmaktadırlar. Bölgede bulunan bazı endemik bitki türleri uluslararası sözleşmelere göre koruma altında bulunmaktadır. Kararın uygulanacağı Arnavutköy ilçesinde TÜRKVET kayıtlarına göre 934 işletme, 16.111 sığır, 3928 manda, 18.915 koyun, 2574 keçi varlığı bulunmaktadır” dedi.

BÖLGEDE NESLİ TÜKENMEKTE OLAN YABAN TÜRLERİ VAR

Arnavutköy’ü de içine alan bu bölgenin tam bir yaban hayatı cenneti hüviyeti taşıdığını ve kuşların göç yolları üzerinde bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Murat Arslan, Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları arasında olan bölgede nesli tükenmekte olan ve çoğu koruma altında olan yaban türleri bulunduğuna dikkat çekti.

Kararın birçok soruna neden olacağını kaydeden Arslan, “Alınan kararla boşaltılan bölgelerde bulunan üreticiler ve besledikleri hayvanlar için herhangi bir önlem alınmamıştır. Kararla bölgede yaşayan ve başka bir geçim kaynağı bulunmayan üreticiler inşaat rantına feda edilmişlerdir. Son yıllarda doğaya, ekosisteme zarar veren ve üretimi de derinden etkileyen bu gibi kararlar, köyleri ve şehirleri kimliklerinden uzaklaştırmaya, yaşanmaz hale getirmeye başlamıştır. Yaban hayatı tahribatı nihayet milyonlarca insanı etkileyen pandemi sonucunu doğurmuştur” ifadelerini kullandı.

Arslan açıklamasını şöyle tamamladı:

“Öyle görünüyor ki, tüm itirazlara karşın doğayı tahrip etme, gelenekleri, üretim alışkanlığını, kendi kendine yeten yapının yok edilmesi girişimleri devam edecek. Yapılması gereken ise tüm otoritelerin önerdiği gibi, bilimin ortaya koyduğu verilerle, her alanda üretimi, üretici örgütlenmesini teşvik etmek, doğanın korunmasına katkıda bulunmaktır.”

‘TAHLİYE KARARI İKTİDARIN İDEOLOJİK OLARAK ÇIKMAZA GİRDİĞİNİN GÖSTERGESİDİR’

Kanal İstanbul’un yapılacağı Arnavutköy'deki bölge sakinlerine ve çiftçilere, “bölgeyi terk edin” çağrısı yapılmasına tepki gösteren CHP İstanbul Milletvekili ve PM Üyesi Gökan Zeybek de, “Yağma projeciliği ve ulus ötesi borçlanmaya dayanan bir finansman modelinin öne çıkarıldığı Kanal İstanbul projesi, iktidarın ideolojik olarak çıkmaza girdiğinin temel bir göstergesidir” dedi.

Kanal İstanbul’un maliyeti, etkileyeceği araziler ve yurttaşların projeye karşı olan tutumlarına vurgu yapan Milletvekili Zeybek, “Kanal İstanbul adında çılgın bir proje var. 136 bin dönüm tarım alanı 13 bin dönüm mera alanı yok olacak. 200 bin ağaç, 33 milyon metreküp yıllık su kaybı yaşanacak. Yapılan planda konutlara 36 bin 453 hektarlık bir alan ayrılacak. Yapılacak konut alanlarıyla birlikte tarım alanlarının yüzde 60’ı da yapılaşmaya açılacak. Projenin bedelini 75 milyar olarak açıkladılar. Bize göre en az tutar 200 milyardır. İstanbul yaşanabilecek bir şehir olmaktan çıkarılmış, kısa vadeli ekonomik ve siyasi çıkarlar adına tüm yaşamsal, kültürel ve tarihsel varlıklarıyla küresel yağmanın hizmetine sunulmuştur. Kamulaştırma yapılması bölgede yaşayan vatandaşların geçim kaynaklarının yok edilmesi anlamına gelmektedir. Kanal İstanbul projesini toplumun sadece 3’de 1’i desteklerken, 15, 30 yaş arasındaki gençlerin yüzde 98’i deprem tedbirlerinin alınmasının daha öncelikli bir karar olduğunu düşünmektedir” dedi.

‘ÖNCELİKLERİMİZ ORMAN VE SU HAVZALARINI KORUMAK’

Yapılması gerekenin İstanbul’u deprem ve iklim değişikliğine hazırlamak olduğunu hatırlatan Zeybek, “Yer altı su kaynakları da tehlike altındadır. İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 29’unu karşılayan Terkos ve Sazlıdere barajlarımız, su kaynaklarının yok edilmesiyle, su yönetimi felaketiyle karşı karşıya kalacaktır. Kısaca Kanal İstanbul bir emlak ve rant projesidir. Dünya’nın tatlı su kaynaklarının üzerine titrediği, herkes için sağlıklı ve ucuz gıdaya erişebilme konusunda yeni yöntemlerin arandığı bir dönemde geri getirilemeyecek olan tarım, mera, sulak alanlarımız ve orman alanlarımızın üzerinden hafriyat kamyonlarınızı geçirecekler. Yağma projeciliği ve ulus ötesi borçlanmaya dayanan bir finansman modelinin öne çıkarıldığı Kanal İstanbul projesi, iktidarın ideolojik olarak çıkmaza girdiğinin temel bir göstergesidir. Önceliklerimiz orman ve su havzalarını korumak, nüfusu sınırlandırmak, ulaşımı akıcı hala getirmek, çürük ve çarpık yapı stokunu dönüştürerek İstanbul’u deprem ve iklim değişikliğine karşı hazırlamak olmalıdır” ifadelerini kullandı.