Çin, çok büyük bir stratejik çıkar elde etmediği sürece Kanal İstanbul’a metelik bile vermez. Üstelik şimdi buna bir de Rusya’nın “kendine karşı düşmanlık etmek” olarak değerlendireceği Montrö’nün delinmesi söylentisi de eklendi.

En başta söyleyeyim: Bu kanal projesi bir hayal tacirliğinden ibaret. İktidar yandaş-yanaşmaları ve rejimin sponsoru durumundaki Katar şeyhinin yakın çevresini o güzergâhtaki arazileri ucuz-pahalı kapatmaya sevk etti. O yüzden, şimdi bu işin bir hayalden ibaret olduğunu söyleyemiyor. Ekonomi uçurumun kıyısında yalpalamaya başlayınca ve dünyadan kredi bulamayınca yağma projesi de elde patladı. Artık elde var hayal tacirliği. Şimdi “yapacağız, edeceğiz” mavalı okuyarak kanal güzergâhı olarak gösterilen bölgeden arazi kapatan o açıkgözleri-kurnazları (ki kurnazlık ahmaklığın ayna görüntüsüdür) oyalamaya çalışıyorlar.

Bu aynı zamanda bir intikam alma projesi. Sürekli gündemde tutulmasının bir diğer nedeni de bu. İstanbul halkı tarafından reddedilmenin (hem de iki kez) kuyruk acısıyla bir türlü baş edemeyenlerin şimdi İstanbul’a göz göre göre kötülük yaparak halktan intikam alma projesi (oysa şimdi bütün ülke halkı reddediyor, sadece İstanbul değil). Çürümüş-kokuşmuş iktidara direnen, reddeden ülkenin yüz akı insanlarına düşmanlık etme ve nefretini boşaltma aracı olarak kullanılıyor. Proje sahibi o kadar nefret yüklü ki, doğaya, kente ve ülkeye verilecek geri döndürülemez zarar, yapılacak büyük kötülük umurunda bile değil. Nefreti o kadar güçlü ki kendini tahrip ediyor. Bir insanın ömründe nefretten başka bir duygu tatmamış olması çok zavallı, çok acınası bir durum. Bir “hiç” olarak yaşanmış anlamsız bir hayat…


***

Neyse sadede geleyim. Son günlerde memleket basınında Çin’in “Kanal İstanbul” projesi için gerekli krediyi sağlayacağına ve yapımını üstleneceğine dair bir rivayet gözüme çarptı. Topa girmemin nedeni de konunun işte bu Çin boyutu. Bu konuda daha önce iki yazı yazdım ve Çin’in çok büyük bir stratejik çıkar elde etmediği sürece bu projeye metelik bile vermeyeceğini söyledim. Bu kanaatimi halen koruyorum. Üstelik şimdi buna bir de Rusya’nın “kendine karşı düşmanlık etmek” olarak değerlendireceği Montrö’nün delinmesi söylentisi eklendi. Bu proje ilk başlarda iktidarın aklına büyük bir yağma-talan fırsatı olarak düşmüş olsa bile, son zamanlarda ABD emperyalizmi, iyice zayıf düşmüş “bitik adam rejimi”ni koşulsuz pes ettirmek için iyice köşeye sıkıştırmaya başlayınca işin rengi değişti.

Çin, derin ekonomik ilişkiler-işbirliği kuracağı/kurduğu ülkelerin kim tarafından ve nasıl yönetildiğiyle ilgilenmediği gibi, bu ülkelerde üstlenilen projelerin ülkenin yararına mı yoksa zararına mı olduğuyla da ilgilenmez. “Buna karar vermek o ülkenin iç işidir, Çin’i ilgilendirmez” deyip geçer. Bu durumda yapılması gereken şey, ülkenin muhalefet partilerinin açıkça, kesin bir dille ve üst perdeden “Ülkenin aleyhine olan proje için yapılan anlaşmanın tanınmayacağını, yürütülen projenin iptal edileceğini, bir kuruş bile ödeme yapılmayacağı gibi ödenmiş olan tutarın tahsil edilmesi için her yolun deneneceğini ve Çin’e bedel ödetileceğini” söylemeli ve “ülkenin düşmanlığını kazanmaması konusunda” uyarılmalıdır. Çin’in olası bir yanlış karardan dönmesini sağlayacak olan yol-yordam budur.

Dolayısıyla, kendilerine bedel ödeteceğini gördükleri bir işe veya projeye bulaşmak istemezler. Çin yönetimi kısa vadeli değil uzun vadeli düşünür ve son derece gerçekçidir. Ayaklarını bastıkları zemin gerçekliktir, gerçeklerdir. Ne Çin yönetiminin inat olsun diye bir karar aldığına tanık oldum ne de içlerinde bir işi inadına yapan birini gördüm. İnat, çocuğun, özellikle anal dönemdeki çocuğun, davranışıdır. Yetişkinlikte inat davranışı, inatçılık görülen biri anal dönemde saplanıp kalmış (yetişkin olamamış, olgunlaşamamış) biridir. Aslında böyle bir yetişkin hakkında laf etmek için Psikanalizi kullanmaya pek gerek yok. Böyle birini tanımlamak için Türkçede çok usturuplu bir kelime var: Dangalak. Velhasıl, Çin yönetimini iyi tanıdığımı ve Çin devlet aklını iyi anladığımı sanıyorum. Bugüne kadar içlerinde ne bir dangalak gördüm ne de bir dangalaklık yaptıklarına tanık oldum.

Yukarıda bahsettiğim gibi, konunun bir de Rusya için hayat memat meselesi olan Montrö sözleşmesi boyutu var. Montrö’nün delinmesini Rusya’nın “kendine karşı düşmanca davranış” olarak göreceğine eminim. Bu nedenle, bildiğim kadarıyla bu kanal projesi hakkında birkaç kez olumsuz görüş belirtti. Peki, bu durumda Çin, Rusya’nın karşı olduğu bir proje için finansman sağlar mı ve yapımını üstlenir mi? Yani, daha açık bir ifadeyle, stratejik müttefiki Rusya’nın ayağına basar mı? Bence, Çin’in Rusya’yı yalnız bırakacağını sanmak büyük bir yanılgı olur.