RT Erdoğan, her kavramı kendi çıkarına göre eğip büktüğü, çarpıttığı için sözün değerinin kalmadığı yanılsamasına yol açıyor. Klişenin bile klişeleşmesine neden olan politikası olayların yalın olarak değerlendirilmesini zorlaştırıyor. İçini boşaltıp, anlamsızlaştırdığı hallerden biri de kanma-kandırılma dinamiği.

O kadar çok durumdan “kandırıldım” diyerek sıyrılmaya çalıştı ki, hemen kimse ona, iyi ama sen neden kandın, sorusunu sormaz oldu. Oysa kandırılma durumlarında kandıranın amacından çok kananın amacı, beklentisi daha çok yol göstericidir.

Örneğin yolda yürüyorsunuz ve karşınıza her haliyle yoksul, aç, zor durumda olduğu anlaşılan engelli biri çıkıyor. Vicdanınız harekete geçiyor ve yardımsever bir insan olduğunuzdan para yardımı yapıyorsunuz. Birkaç adım yürüdükten sonra arkanızdaki gürültüye döndüğünüzde, az önce engelli sandığınız için yardım ettiğiniz kişiyi zabıtadan tabana kuvvet kaçarken görüyorsunuz. Meğer engelli numarası yapıyormuş! Sizin, yardımseverliğinizi, engelli haklarına olan saygınızı, bir arada dayanışarak yaşama ilkenizi istismar etmiş. Kandırmış sizi!


Kandırılmışlık hissi örseleyicidir. Kandırıldığını fark eden kişinin örselenmişliğine vereceği tepki ise kanmasına neden olan kendi özellikleriyle dolaysızca bağlantılıdır. Sahte engellinin sizi kandırmış ve “temiz” duygularınızı istismar etmiş olması, bundan sonra kimseye yardım etmeyeceğim, kimseye güvenmeyeceğim, gibi bir yargıya da neden olabilir. Onun sahtekarlığı benim insani ilkelerime zarar veremez, o kandırmış olabilir ama dışarda onlarca yardıma muhtaç insan var ve ben yardımsever olmayı seviyorum diye ilkesine sahip de çıkabilir.

Bu nedenle kandıranın amacından çok kananın beklentisi belirleyicidir.

***

Bu gözle baktığımızda asıl RTE’ye kananların niyet ve beklentilerini anlamamız önemli. Yakın Türkiye tarihini anlamak ve gelecek için öngörüde bulunmak için insanların kanma nedenleri üzerine düşünmeliyiz. Örneğin Sedat Peker niye kandırıldım diye feryat ediyor? Ya da Davutoğlu, Babacan, Gül, Liberal zombiler, Deniz Baykal, Kürtlerin bir bölümü, Beşar Esat! Saymaya kalksak yazı sınırlarını aşacak kananlar listesinin ortak bir noktası var mı? Nasıl olup da bunca farklı kişi, grup, kesim beklentisini RTE’nin karşılayabileceği inancına kapıldı? Aynı soruyu/ ilişkiyi Süleyman Soylu’ya inananlar için de sorabiliriz.
Bir de kandırılmış olduğu gerçeğini inkar edenler var halen! Bazılarına garip gelebilir ama, bugün örneğin muhaliflere, kadınlara, LGBTQ bireylere, gazetecilere yönelik polis şiddeti ile artan polis intiharları arasında bu bağlamda bir ilişki olabilir mi? Adalet ve güvenlik yapısında, kandırıldığı gerçeği ile yüzleşmektense kanma amacına sarılmaya çalışanların sayısı az olmayabilir.

Ama gerçekler hakikaten bir gün ortaya çıkar ve kimse çok uzun süre kendi kendisine yalan söyleyemez. Kandırılmışlıklarının öfkesini inkar edenler bir zaman sonra biriken öfke ve suçluluk hissini kendisini kandırdığını düşündüklerine denetimsizce boşaltabilirler. Sedat Peker, bu halin en somut ve kabul edelim en “namuslu” örneği. Bakalım diğer kananlar inkardan vazgeçebilecekler mi?