Google Play Store
App Store

e-devlet skandalı rejimin çürümüşlüğünü gösterdi. Bugünkü dökülmenin altında yatan yegâne şey rejimin yarattığı bu sosyal ve siyasal iklimden başka bir şey değil. Tek çare en kısa sürede bu iktidardan kurtulmak.

Kangren tüm vücudu sardı
Rejimin hukuksuzluklarına karşı çıkan gençler, ülkenin dört bir yanında sokaklara çıkmıştı. (Fotoğraf: Depo Photos)

Politika Servisi

İktidar ulufe dağıttır gibi yandaşlarına koltuk dağıttı. Her şeyin ve herkesin kendisine bağlı olması tek kriter haline geldi. Yolsuzluk, usulsüzlük, suistimal gibi her türlü çürüme sistemin kılcal damarlarına kadar işledi. Artık sistemin tüm organları kangren olmuş durumda. AKP iktidarıyla oluşan yapının bunca soruna yanıt vermesi imkânsız.  Yandaş basın tüm gücüyle yaşananların sistematik olduğunu saklamaya çalışıyor. Birkaç yasadışı örgüt işi gibi gösteriyor. Özellikle Türkiye’de her dönem bu ve benzeri olayların yaşandığına dair vurguyu eksik etmiyor. Kuşkusuz sağ iktidarların yönettiği her ülkede olduğu gibi Türkiye de çürümeden nasibini aldı. Ama bu dönemin farklı olduğunu görmemiz gerekiyor.

Farklı çünkü bir yere kümelenmiş, bir çürük elmanın yaptığı bir vaka ile karşı karşıya değiliz. Çok yaygın. En tepeden başlayarak devletin tüm kurumlarında kolu var.

Sistemli ilerliyor. Yaşanan tüm usulsüzlüklerden mutlaka ya bir tarikat ya bir cemaat ya da bir yandaş nasipleniyor. Her şey bir plan doğrultusunda ilerliyor. Bir yandan müthiş bir servet transferi yaşanırken diğer yandan da liyakatsiz ve sahte diplomalarla onlarca insan kamuda göreve geliyor. Belki de en büyük fark her yasadışı organizasyonun iktidarın bir parçasıyla organik bir ilişkisinin olması.

Bugünün BirGün'ü

YAŞAM TARZI OLDU

İslamcı iktidarlar her sözlerine dürüstlükten, adaletten bahsederek başlarlar. Bu erdemlerin inançlarının doğal bir uzantısı olduğunu savunurlar. Oysa 23 yıllık AKP dönemini karakterize eden en önemli özellik “Hak edilmeden kazanılan başarı” olarak tanımlanabilir. Bürokratları hak etmedi, iş insanları hak etmedi, çocukları hak etmedi. Ama tamamı büyük bir şatafat ve zenginlik içinde yaşamaya devam ediyorlar. Bugün yaşanan büyük kirlenmenin, çürümenin altında yatan yegane şey AKP iktidarının yarattığı bu sosyal ve siyasal iklimden başka bir şey değil. Sadece işlenilen suça karşı cezasızlığı kalıcı hale getirmekle kalmadılar, utanmazlığı da yanına eklediler. Yapıp ettikleri gazete manşetlerine kadar düşen, hatta mahkemece kanıtlananlar oldu. Artık sokağa çıkamaz diye düşünülen insanlar bir sonraki seçimde milletvekili oldu. Yolsuzluk AKP’lilerin ata sporu haline geldi.  Ülkeyi yöneten mekanizma bu durumdaysa yaşananları tesadüf ya da istisnai bir durum olarak değerlendirmek mümkün mü?

KİM YOKSUL KİM ZENGİN

Ülkenin içine sürüklendiği durumu anlamak için sadece gelir dağılımına bakmak yeterli olur. Halk büyük bir yoksulluk içine sürüklenirken küçük bir azınlık sürekli zenginleşiyor. Ülkede milyarder sayısı her geçen gün artıyor.

Ülkede yaşayanların yüzde 20’sinin serveti yüzde 80’inini geçmiş durumda. Böyle bir tabloda çürümenin yaşanmaması mümkün değil. Ülke yolsuzluk batağına battı, suç cenneti haline geldi. Bir ülkede yaşayan herkesin tüm bilgileri suç örgütlerinin elinde oyuncak olmuş durumda. Kamunun elinde olan tüm veriler alınıp satılan meta muamelesi görüyor. O sırada dünyayı dizayn etmekle meşgul MİT ve benzeri diğer yapılar tüm bu yaşananları sadece izlemekle yetiniyor. Düşünün veri hırsızlığı ile ilgili tek bir davada 8 farklı kurumun ismi geçiyor. Tek bir davanın iddianamesine göre bilgilerine ulaşılan 8 bakanlık var. Bu davadan da anlaşılacağı gibi yaşanılanlar buzdağının görünen yüzü.  Daha bunun uluslararası düzeyde, güvenlik ve istihbarat boyutu var. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana hiç bu kadar zaaflı bir görüntü vermemişti. Düzelme şansı da yok. Tek çare en kısa sürede bu iktidardan kurtulmak.

∗∗∗

KAZDIKÇA DAHA FAZLASI ÇIKIYOR

Sahte diploma ve e-imza skandalı giderek derinleşirken usulsüzlük iddialarının ardı arkası kesilmiyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Türkiye’nin gündeminde yer alan sahte diploma olayıyla ilgili yaptığı açıklamada 57 adet sahte diploma tespit edildiğini ve yapılan 2 operasyonla 37 kişinin tutuklandığını açıkladı. Sanıklar 12 Eylül’de hakim karşısına çıkacak.

Ankara 23’üncü Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ilk iddianamede şüphelilere, ÖSYM Kanunu’na muhalefet, resmi belgede sahtecilik, bilişim sistemine girme, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçlamaları yöneltildi. Şüpheliler hakkında altı yıldan 45 yıla kadar değişen sürelerde hapis cezaları talep edildi.

Şüphelilerin, TÜRKTRUST ve E-İMZATR isimli elektronik sertifika sağlayıcıları aracılığıyla Gazi Üniversitesi ile Milli Eğitim Bakanlığı sistemlerine giriş yaptıkları, Gazi Üniversitesi’nde mezuniyet kaydı oluşturularak diploma düzenledikleri, başarısız adayların sınav sonuçlarını değiştirdikleri, sahte belgeler karşılığında 400 bin liraya kadar para talep ettikleri, bazı kişilerin kimlik bilgilerini çalarak farklı kişiler adına e-imza ürettikleri belirtildi. Gazi Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı iddianamede müşteki olarak yer aldı.

E-İMZALAR KOPYALANDI

Aynı mahkeme tarafından kabul edilen ikinci iddianamede Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı, Başkan Yardımcısı, Yükseköğretim Kurulu Eğitim Öğretim Daire Başkanı ile 14 üniversitenin öğrenci işleri daire başkanları ve personeline ait e-imzaların kopyalandığı belirtildi. Şüpheliler hakkında beş yıldan 50 yıla kadar değişen sürelerde hapis cezası talep edildi. Sanıklardan Ayhan Ateş ifadesinde, sahte e-imza üretiminin başındaki ismin Ziya Kadiroğlu olduğunu belirterek, bu kişinin çevresindekilere talimat verdiğini ve birlikte hareket ettiklerini söyledi. Ateş, Kadiroğlu’nun kamu kurumlarının sistemlerine yetkisiz erişim sağlandığı süreçte teknik destek aldığını, bu yolla toplam 270 e-imza üretildiğini belirtti.

Edinilen bilgilere göre, Ziya Kadiroğlu benzer bir yapılanmanın lideri olarak daha önce de yargılandı. 2016 yılında 16 kişilik sahte diploma şebekesinin başında yer aldığı gerekçesiyle tutuklanan Kadiroğlu hakkında suç örgütü kurmak, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından toplam 354 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Ancak bu davadan beraat eden Kadiroğlu’nun, geçmişte de birçok kez benzer suçlamalarda adı geçtiği öğrenildi. 1999’dan bu yana farklı tarihlerde toplam 13 kez yargılandığı öğrenilen Kadiroğlu, 2010, 2012 ve 2016 yıllarında da örgüt lideri suçlamasıyla soruşturma geçirdi. Sadece 2002 ve 2005 yıllarına ait davalardan hüküm giyen Kadiroğlu’nun yaklaşık beş yıl cezaevinde kaldığı, diğer 10 davadan ise beraat ettiği öğrenildi.

EGM YALANLADI

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) sahte e-imza ile kullanımı ile adli kontrollerin kaldırıldığı haberlere ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada “E-imza aracılığı ile giriş yapılabilecek herhangi bir Narkotik sistemi bulunmamaktadır” denildi. EGM’nin açıklamasında  "Ayrıca, sahte e-imza kullanılarak herhangi bir işlem gerçekleştirildiğine dair bulgu da tespit edilmemiştir. Elektronik imzayı üreten ve üretilmesine aracılık edenler hakkında müşteki durumunda olan başkomiser tarafından 30 Haziran 2025 tarihinde şikâyette olunmuştur" ifadeleri kullanıldı.

∗∗∗

E-DEVLET AÇIKLARLA DOLU

Türkiye’de dijital dönüşümün öncülerinden olduğu iddiasıyla hükümetin bolca övgüsüne neden olan e devlet sistemi güvenlik açıklarıyla gündeme geliyor. En son kimlik bilgilerinin kopyalanması ile tartışılan sistemde daha önce de kişisel verilerin çalındığına yönelik haberler ortaya çıkmıştı. Sisteme yönelik şirketlerin uyguladığı testlerde de E-Devlet’de ‘’gov.tr’’ uzantılı 94 web sitesinden 76’sında güvenlik açığı bulunduğu belirtilmişti.

∗∗∗

SARAY’DAN PİŞKİN CEVAP

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral diploma skandalına ilişkin konuştu. Muhalefeti hedef alan Saral, "Milletin gündeminde iş, aş, güvenlik ve istikrar varken; onlar dedikodudan, yalandan ve kumpastan medet umuyor. Ama unuttukları bir şey var: Millet, devletine güveniyor. Nerede bir hainlik, nerede bir hukuksuzluk varsa, devlet orada gereğini yapıyor. Muhalefet ise kendi içindeki skandalları örtbas etmek, geçmişteki şaibeleri unutturmak için sahte ajandalarla milletin aklını bulandırmaya çalışıyor. Ama bu millet her oyunu görüyor, her yalanı unutmadan hafızasına yazıyor." dedi.

∗∗∗

ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN EN NET FOTOĞRAFI

Öğrenci Veli Derneği, sahte diploma skandalına dair açıklama yaptı. “Çalınan sadece sınav soruları değil. Çocuklarımızın hayalleri, emekleri umutları yarınlarıdır, aslında ülkenin geleceğidir" denilen açıklamada  sahte diplomaların "çürümüş düzenin fotoğrafı" olduğu vurgulandı. Öğrenci Veli Derneği’nin açıklamasının tamamı şu şekilde: “Çocuklarımızın gelecek umutlarını çalan, emeklerini heba eden bu sahte ve çürümüş düzenle mücadele tüm yurttaşların en temel sorumluluğu ve görevidir.  Çalınan sadece sınav soruları değil. Çocuklarımızın hayalleri, emekleri umutları yarınlarıdır, aslında ülkenin geleceğidir.  Sahte diplomalar, sürücü belgeleri çürümüş düzenin fotoğrafıdır. Eşit, özgür, adil, umutlu  bir gelecek için, bu sahteliğin parçası olanlar, denetleme yetkisini kullanmayanlar, sorumluluğu  olan tüm kamu görevlilerinin istifası bu ülkenin yarınları için zorunludur. Tüm şüphelilerin acilen yargılanmaları için ses çıkarmak en temel yurttaşlık sorumluluğudur.  Türkiye Gelecek İçin Ses Ver.”

∗∗∗

CHP’DEN ARAŞTIRMA KOMİSYONU TEKLİFİ

Kamu kurumlarında görev yapan yöneticilerin e-imzalarının izinsiz kopyalanarak sahte belgeler üretildiği iddialarını Meclis’e taşıyan CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, konunun kapsamlı biçimde incelenmesini talep etti. CHP’li Uzun, önergesinde, çok sayıda kamu kurumu yöneticisinin elektronik imzasını kopyalayarak sahte üniversite, lise diploması ve sürücü belgesi düzenlenmesinin yalnızca bireysel sahtecilik faaliyeti olarak görülemeyeceğini, Milli Eğitim Bakanlığının, YÖK’ün, Tapu Kadastronun hatta Hazinenin dijital altyapılarına sızılarak organize biçimde sahte belge üretildiğini ifade etti. Bunun buzdağının görünen yüzü olduğunu vurgulayan  Uzun, sahte diploma iddialarını "dijital darbe girişimi" olarak adlandırdı. İddiaların tüm boyutlarıyla araştırılması, sorumluların yargılanması gerekir."

Cumhur Uzun

∗∗∗

ASIL SORUMLU REJİMİN KENDİSİ

Ülke diploma ve e-devlet skandallarıyla sarsılırken iktidar ve yandaşlar rejimi aklamanın peşinde. Hemen her felakette, yolsuzluk, usulsüzlük ya da skandalda yaşanan senaryo bir kez daha tekrar ediyor. Depremde, yüzyılın felaketi söylemine sığınan, çok zorda kalırsa bir grup müteahhidi suçlayan, denetim yapmayan, imar affına izin veren iktidar kendisinin konuşulmamasını istiyor. Hastaneleri kuşatan yeni doğan çetesi skandalında da piyasacı hale getirilen sağlık sisteminin gündeme gelmesini istemeyen iktidar son olarak diploma ve e-imza skandalında da kendini kurtarmanın peşinde. Skandalı önlemekle yükümlü olan devletin başındaki iktidar da mağdur rolüne bürünmeyi tercih ediyor.

Tel tel dökülen rejim sağlıktan eğitime, bürokrasiden yargıya, ekonomiden sosyal yaşama kadar her alanda uçuruma sürükleniyor. Bunun yegane sebebi olan tek adam rejimi, tüm yetkiyi üzerine aldığı halde hiçbir konuda sorumluluk üstlenmiyor. AKP ve MHP iktidarının oluşturduğu rejim, en tepeden en alta ülkenin tüm kurumlarını işlevsiz hale getirdi. Kurumların saygınlığı ortadan kalktı. Kızılay, deprem dönemi çadır bekleyen depremzedeye parayla çadır sattı. Dönemin bakanı pandemi zamanında dezenfektan ihalesine girdi. Yargıda ortaya çıkan rüşvet ağı, hukuk sisteminin ne hale geldiğini gözler önüne serdi.

Bugün yandaş gazete manşetlerinde “her şey sahte” başlıklı manşetler atıldı. Bekleneceği üzere iktidara tek laf söylenmeyen bu manşetlerde yalanın, talanın ve çürümenin asıl nedeni olan bu rejim aklanmaya çalışıldı. Yalnızca çete üyelerinin hedef alındığı haberlerde asıl detaylar yazılmadı. Ülkedeki her felaketin, her usulsüzlüğün, her skandalın sorumlusunun bu rejim olduğu, hesap vermesi gerekenlerin de bizzat bu rejimin temsilcileri olduğu ısrarla vurgulanmalı.