İnsanların ne kadar kötü olduklarını görmek beni şaşırtmıyor... Fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce, hayretler içinde kalıyorum!

Ich wundere mich nicht, dass die Menschen böse sind; aber ich wundere mich häufig, dass sie sich nicht schämen.

Johann Wolfgang von Goethe
Türkiye’deki nefret kültürünü hepimiz biliyoruz, içinde yaşıyoruz çünkü. Net olarak söylemek gerekir: Türkiye’deki siyasi oluşumların alayından şüphe etmek için bütün tarihsel nedenlere sahibiz. Bu siyasi hareketler içinde sapıklık derecesinde şiddeti yücelten, amacına ulaşmak için masum insanların ölmesini esastan dert edinmeyenlerin olması, bizim düzenimizin halkına yabancılaştığının esastan bir göstergesidir.

1960’lı yıllarda yükselen sol hareketin, hiç istemeden ve hatta bir tür sürüleştirilerek, aksiyoner olmaktan çıkartılıp açık bir şekilde reaksiyoner bir hale sokularak, silahın gölgesi altında siyasi mücadeleye girişmesi ve aynı şekilde sosyalist hareket içinde ölümün yüceltilmesi gibi özellikler şunu gösteriyor:

Tamamen hümanist karakterli bir hareket olan sol-sosyalizmin zehirlenmesi düzenin başarısıdır.
Aradan on yıllar geçtikten sonra, aynı şekilde nefret ve intikam kokulu söylemin bu denli alıcısının olması, bu işin düzenin toplumu yabancılaştırma çalışmalarında ne kadar ileri aşamalara eriştiğini gösteriyor. Türkiye’de her tür silahlı eylem, aynı zamanda iktidara teslimiyet ve iktidarın beslemesi olmakla sonuçlanır. Sol silaha sarıldıkça meşruiyet niteliğini kaybeder. Silah düzenin yeteneği ve kazanacağı sahadır. Solun bu alana girmesi baştan kaybetmek anlamına gelir.

Ve bu arada 1980 darbesinin esaslı sonuçlarından birisi, hesabını vermeden adam öldürme, toplumu baskı ve korku ile sindirme açısından, siyasi örgütlerin niteliklerini yok etmek ve bunu devletin tekeline almaktır. Yani 1980 darbesinin esaslı sonucu, öldürmek ve sindirmekte devletin hiçbir rakip tanımıyorum anlamına gelecek pratiğidir. Bu esaslı tezin devamında şu vardır: Şiddet kokan söylemli ve eylemli 1980 askeri darbesinden sonra yükselen her siyasi hareket kirlidir ve düzenin beslemesidir.

Bu anlamda şunu söylemek istiyorum: TÜRKİYE’DE BİR SOL HAREKET YÜKSELECEKCE, MECBURDUR MEŞRUİYET ÇİZGİSİNDE KALMAYA VE ŞİDDETTEN UZAK DURMAYA. Aksi her durumda, düzen, solcuların pek tuhaf sıfatlar takmaya meraklı olduğu yöntemleriyle, o sol hareketi meşruiyet çizgisinden çıkaracak, hakkında sistematik biçimde algı operasyonları yapacak, halkı dezenformasyona tabi tutacak ve toplumun kirlenmesine yol açarak rakibini mat edecektir.

Velhasılı kelam BU TOPLUMDA ŞİDDET VE ÖLÜMDEN UZAK DURAN BİR SOL HAREKETE İHTİYACIMIZ VAR. AMA BU SOL HAREKET LİBERAL AYDIN VERSİYONU BİÇİMDE ALÇAKÇA UZLAŞMACI, DÜZENİN STEPNESİ VE AYNI ZAMANDA TESLİMİYETÇİ VE DÜZENİN BESLEMESİ OLAMAZ. Eğer muhalifseniz siyasi kimliğiniz net olmalı ve dediklerinizin bilimsel bir temeli olmalı ve düzenle kirli ilişkileri girmemelisiniz. Bu anlamda halkın yanında olan eline silahı alan değil, meşru düzlemde, aklıyla bilgisiyle ve ahlakıyla, en önemlisi de emeğiyle belirli bir siyasal eğilimi tutarlı biçimde savunacak bir harekete dönüşmelisiniz.
Bu topraklarda kan davasını bir tür solun esas işi haline getirmek, sapıklıktır. Her zaman en kirli işler bu tip yapılara yaptırılır, bunlar son derece radikal söylemlerde bulunurken, düzenle en kirli ilişkileri yürütürler. Topluma nefret, bölücü ve yıkıcı ilişkileri getirirler. Sosyalist hareketin net olarak halktan yana ve halk için olma niteliğinden asla taviz vermeden, sınıf savaşını bir nefret ilişkisine dönüştürmeden ve aynı zamanda düzenin kirli ilişkilerinden uzak durmaktan başka silahı yoktur. Ve bu anlamda sosyalist hareket esas olarak silah ve kan üzerinden değil, akıl bilim ve meşruiyet üzerinden eylem yaparlar.

Kahrolsun Şiddet ve Silah.
Kahrolsun kan davası anlayışı.
Kahrolsun nefret ideolojisi.
Yaşasın meşruiyet, kardeşlik, akıl, bilim ve toplumsal barış.
Her tür nefret ideolojisi toplum içinde alçak karakterli iktidar ilişkilerinin topluma dayattığı bir yıkımdır.
Türkiye’de sinema barışın, kardeşliğin ve kültürün koruyucusu olmalı ve toplumsal olarak her tür şiddet söylemini ve eylemini mahkûm etmelidir.
Siyasal doğru adına insan katledenler, o doğrunuz batsın da, insanları şiddetle zehirlemeyin.