Meclis Başkanlığına AKP tarafından aday gösterilip seçilen İsmail Kahraman’ın Kanlı Pazar (16 Şubat 1969) sırasında Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Başkanı olması nedeniyle bir Kanlı Pazar tartışması başladı. Aslında ülke halet-i ruhiyesinin Kanlı Pazar günlerinden hiç farklı olmadığı o günlerin basınına bakarak da anlaşılabilir. Nasıl yerimizde saydığımızı görmek için bu haftaki Köşe Vuruşu’nda basının Kanlı Pazar’a nasıl hazırlandığını bir özetlemek isterim.

Yalan üretimi
Amerikan 6. Filosu’nun Türkiye ziyareti o günlerde bir heyecan yaratır. Solcular protesto etmeye hazırlanırken, Milli Türk Talebe Birliği de Amerikan Filosu’nu korumaya adanmış gibidir. Basını da o minvalde çalışır. Babıali’de Sabah gazetesi “Şer Cephesi Yeni Bir Karışıklık Çıkaracak” manşetiyle ilk fitili atar. Bugün gazetesi “Komünistler Karışıklık Çıkarmağa Hazırlanıyor” diyerek hedefi belirler. Son Havadis gazetesi “Solcular Yine Kan Akıtacak” manşetiyle çıkar. Bu sırada dönemin Bugün gazetesi tarafından yapılan bir haber, Gezi Direnişi sırasındaki ‘Kabataş Yalanı’nı hatırlatacak hayal gücüne sahiptir. Güya solcular, “kendilerinden olan kadınlara Amerikalı denizcilerin tecavüz ettiği izlenimi yaratacak, denizcilerin olduğu yerde Türk bayrağı yakıp onlar yakmış gibi gösterecek”tir. Elbette öyle bir şey olmaz, ama ‘milli şuur’ bu yalanlarla Kanlı Pazar gününe hazırlanır.

Provokasyon bahanesi
6 Temmuz 1968’de polisin İTÜ Gümüşssuyu öğrenci yurduna yaptığı bir baskında üst katlardan atılarak öldürülen Vedat Demircioğlu’nun resmi olan kırmızı bir bayrağın anma için Beyazıt Kulesi’ne asılması provokasyon malzeme olur. Bugün gazetesi “Tarihimizin En Kara Günü Beyazıt Kulesine Kızıl Bayrak Çekildi”, Son Havadis “Komünistler Kuleye Kızıl Bayrak Çektiler”, Babıali’de Sabah ise “Solcular Üniversiteye Kızıl Bayrak Astı” manşetleriyle bu olayı duyurur. Altın vuruşu, Kanlı Pazar’dan bir gün önce (15 Şubat 1969) Bugün gazetesi yapar. Manşet tam olarak “Kızılları Boğmanın Vakti Geldi” şeklindedir. Tam Kanlı Pazar günü, günümüzde Milli Gazete’de yazmakta olan Mehmet Şevket Eygi, dönemin Bugün gazetesindeki yazısına “Cihada Hazır Olunuz” başlığını uygun görür. Tarihimize ‘Kanlı Pazar’ diye geçen olay neticesinde solcuların mitingine eli sopalı ve bıçaklı sağcı bir grup saldırır, iki işçi ölür 200’e yakın kişi de yaralanır. O dönem MTTB içinde yer alan Yaşar Okuyan, sonradan İslamcı gruptan bir temsilcinin kendilerine 500 kadar aynı tornadan çıkmış sopa verdiğini dahi itiraf eder. Dönemin medyasının da üzerine düşeni yaptığı Kanlı Pazar’ın çok özet hikâyesi işte böylece. Peki Gezi’yi de yaşamış bireyler olarak bugünün iktidar medyasının farklı olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. Öyleyse Meclis Başkanı’nın geçmişi de pek şaşırtmamalı.
Not: Yazıda Can Yayınları’ndan (Mayıs 2015) çıkan Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı isimli kitabımda kullandığım verilerden yararlandım.

***

TRT Genel Müdürü TRT Çocuk izliyor mu?
“Büyük düşüncesi, algısıyla çocuk dünyası oluşturulmaya çalışılıyor. Dolayısıyla da böyle bir ortamda çocuklar, kendi doğallıklarından kopartılıyor.” Bu sözler TRT Genel Müdürü Şenol Göka’nın pazartesi günkü konuşmasından. Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 konuşmasını yayınlayan TRT Çocuk’tan da sorumlu kendisi. İzliyor mu bilemedim?

***

Ardıç’ta devamlılık esas
Can Kozanoğlu 1992 yılında yayımladığı “Cilalı İmaj Devri” (İletişim Yayınları) kitabında “Tüm korunma ve “bekleme” imkânlarına sahip yüzlerce polisin, kuşattıkları evde iki çocuğu hızlı bir operasyonla “ölü ele geçirmeleri”ni doğal karşılayan, “polis öldürmeyecekti de ne yapacaktı” makamından çalan” Engin Ardıç’tan söz eder. Aynı Engin Ardıç bu hafta da, Nusaybin’deki ablukaya karşı açlık grevine giren HDP’li vekillerle “Öl de görelim” başlıklı bir yazıyla dalga geçmiş ve handiyse ölüme davet etmiş. Hani ‘devlette devamlılık esastır’ derler ya, medyasında da öyle. Üstelik aynı kanlı kalemlerle.