Kızılay'ın çadır ve kan satışı iddialarıyla gündeme gelmesi kan bağışlarını önemli ölçüde düşürdü. Stoklar hafta sonu bir miktar artsa da halen yeterli değil. Bu durum düzenli kan nakline ihtiyaç duyan hastaları mağdur etti.

Kanser ve anemi hastaları için alarm
Fotoğraf: AA

Sibel BAHÇETEPE

Maraş merkezli depremlerin ardından çadır ve kan ürünü satışı iddialarıyla gündeme gelen Kızılay'a olan güvenin azalması, kan bağışlarını da olumsuz etkiledi. Ramazan ayının da etkisiyle kan stokları kritik seviyelere düştü. 12 Nisan itibarıyla 22 bin 120 üniteye kadar düşen kan stokları ile birlikte ülkenin dört bir yanından acil olmayan ameliyatların ertelendiği haberleri gelmeye başladı. Özellikle acil cerrahi işlemler ile sürekli kan nakli gerektiren kanser ya da kan hastalığı olanlar zor durumda. Uzmanlar, özellikle düzenli olarak kan transfüzyonu (nakli) olması gereken hastalarda ciddi sorunlar yaşandığını belirterek, kan bağışı çağrısı yaptı.

TAMAMEN TİCARİLEŞTİ

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi olan ve bir dönem İzmir Kızılay Genel Sekreterliği görevinde bulunan, kurumun yapısına ilişkin yaptığı açıklamalar nedeniyle üyelikten çıkarılan Dr. Fahri Yüce Ayhan, BirGün'e açıklamalarda bulundu. Kızılay'ın kan stoklarının ilk kez bu kadar düşük seviyeye indiğini vurgulayan Ayhan, "Ramazan aylarında kan bağışı çok yapılmadığı için genelde stoklar düşerdi. Ama bu sene olduğu kadar kötü bir döneme hiç gelmemiştik" dedi. Bunda Kızılay'ın Uluslararası Kızılhaç Federasyonu ilkelerinden sapmasının, yani bağımsızlığını yitirmesinin, siyasi bir kanala girmesinin, ticarileşmesinin etkisi olduğuna dikkat çeken Ayhan "Kızılay, son 20 yılda tamamen ticarileşti ve tekelleşti" değerlendirmesini yaptı.  Dr. Ayhan, kan stoklarının asgari seviyenin altına inmesi ile planlı ameliyatların ertelenmesi konusunun sıkıntılarla karşılaşıldığını ancak asıl ciddi sorunun düzenli olarak kan nakli olması gereken hastalarda yaşandığına dikkat çekerek, “Örneğin Akdeniz Anemisi, orak hücre anemisi olanlar, kemoterapi kanser tedavisi gören hastalar klasik acil tanımına girmese de ertelenebilir durumları olan hastalar değildir. Bu tür hastaların ihtiyacının görülememesi, ameliyatların ertelenmesinden daha büyük bir sorun” dedi. Ayhan, “Kızılay yönetimine, kurumun ticarileşmesine, iktidara, siyasi duruma herkesin tepkisi olabilir. Ancak şu unutulmamalı: ‘Kan acil bir ihtiyaç değil sürekli bir ihtiyaç.’ Bu nedenle düzenli kan bağışına mutlaka ihtiyacımız var’’ değerlendirmesini yaptı. Ayhan, Sağlık Bakanlığı'nın kan ile ilgili hizmetleri yürütmek ve yönetmekle ilgili bir kuruluş olduğunu, 2007'de çıkarılan 5624 sayılı Kan ve Kan Ürünleri Kanunu ile oluşturulan mevzuattan sonra bölge kan merkezleri yapılanmasının getirildiğini anımsatarak, şöyle devam etti: "Mevzuat kanın tek toplayıcısının Kızılay olmasını öngörmüyor. Süreli Bölge Kan Merkezi denen bir yapı var. Ancak bu dönemde sadece Kızılay'ın kan toplayıcı olarak yetkilendirilmesi kararı tamamen bakanlığın tercihidir."

Doktor Fahri Yüce Ayhan

SORUMLUSU İKTİDAR 

Amed Sağlık Platformu ise 155 yıl önce kurulan Kızılay’ın tarafsızlık, evrensellik gibi temel ilkelerinden uzaklaştığına dikkat çekti. "Hiçbir dönemde Kızılay’a yönelik güvensizlik bu dönemdeki kadar artmamıştır" denilen açıklamada, özetle şu ifadeler kullanıldı: "Yeterli oranda kan stoku olmaması nedeniyle hayati önemdeki kalp ameliyatlarının dahi yapılamadığı kritik bir aşamaya gelinmiş olunmasının sorumlusu bu iktidar ve yanlış politikalarında ısrar etmesidir. Hastanelerin kendilerine ait kan bankalarının yeniden oluşturulması, kurumun şeffaf, bağımsız ve denetlenebilir bir kurum olabilmesi için yeniden yapılanmaya gidilmesi, sorumluluğu olan kişiler hakkında soruşturmanın başlatılması ve sorumluluk gereği istifa etmeleri gerekmektedir. Bizler, kan bağışının hayat kurtardığı bilinciyle; üyelerimiz başta olmak üzere halkımızı kan bağışını yapmaktan imtina etmemeye çağırıyoruz."

***

PLAZMA TİCARETİ YAPILIYOR İDDİASI

Dr. Ayhan, kan bağışlarında kanın 3 bileşene ayrıldığını anımsatarak "Kan bağışçıdan alındıktan sonra bu Kızılay’da bu alyuvar, plazma ve trombosit dediğimiz hücreler ayrılıyor. Burada en kısa ömürlü olan trombosit. Beş gün kadar saklanıyor. Alyuvarların 42 günlük kullanım süresi var. Plazma ise dondurularak iki yıla kadar saklanıyor" dedi. Ticareti yapılan bileşenin plazma olduğunu vurgulayan Ayhan, özetle şunları söyledi: "1990'lı yıllarda SSK döneminde, Türkiye Kızılay Derneği ve Milli Savunma Bakanlığı üçlü ulusal bir şirket kurdu. Adı Kansaş idi. Artan plazmalardan Türkiye’deki üretilen endüstriyel kan ürünlerinin üretileceği bir fabrika kurulmalıydı. Zaman içinde proje isim değiştirdi. Maxicells adıyla bir sermaye grubu bir şirketle Kızılay arasında sağlanan bir anlaşmayla plazmaların şirket tarafından toplanmasına başlandı. Kızılay’ın Silivride’ki arazisinde bir fabrika kurulacaktı. Bugün gelinen noktada Kızılay’ın artık Silivri’de bir arazisi de yok. Maxicells yurtdışından kan ürünü getiriyor. Bu konuda ilgili Bakanlık tarafından tek yetkili hale getirildi. Ticari rekabet faaliyeti olarak da başka bir firma bu ürünleri getiremiyor. Elde kalan plazmaların da yurtdışına gönderildiği kanaatindeyiz."

***

YETERLİ DEĞİL - (DHA)

Türk Kızılay Genel Sekreteri Ramazan Saygılı ise dün yaptığı açıklamada "Ramazan ayında stoklar 20 bin üniteye gerilemişti. Yaptığımız çağrılarla bu oran son 3 günde günlük 25 bin üniteye kadar yükselerek toparlanma eğilimine girdi. Yukarı yönlü bir iyileşme var ancak yeterli değil" dedi.