Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Kaç kez yazdık, söyledik:

Atasözleri ve deyimler “kalıp sözler”dir, değiştirilemez!

Hatta sözcük sırası, yani sözdizimleri bile bozulamaz!

Gelin görün ki, her alanda olduğu gibi dil konusunda da keyfilik diz boyu!

“Ben yaptım oldu!” anlayışı egemen…

Özellikle deyimler konusunda çok özensiz davranıyor yazar arkadaşlar.

• • •

Atasözleri ve deyimler, uzun deneyimler sonucu ortaya çıkmış, yüzyılların imbiğinden geçerek günümüze ulaşmış söz varlıklarımızdır.

Onlar dilimize renk katar; yazımıza, sözümüze deyiş güzelliği, anlatım gücü kazandırırlar.

Bu değerli söz varlıklarımızı doğru ve yerinde kullanmalıyız.

“Deyim”, en az iki sözcüğün kalıplaşıp yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözdür. Sözcüklerden biri değişirse deyimin anlamı bozulur.

Örneğin “kantarın topunu kaçırmak” deyimini ele alalım.

“Ölçüyü kaçırarak aşırıya kaçmak” anlamındaki bu deyim, yaygın olarak “kantarın topuzunu kaçırmak” biçiminde kullanılıyor.
O denli sık yineleniyor ki bu yanlış, neredeyse kendi bilgimden kuşku duymaya başladım ve yazıya oturmadan, kaynaklara yeniden bakma gereğini duydum. Kitaplığımda onlarca “Deyimler Sözlüğü” var. Bir tekinde bile bu yanlış kullanımı destekleyecek örnek bulamadım.

Öyleyse nasıl olmuş da böylesine yaygınlık kazanmış bu yanlış kullanım?

Olayın boyutunu gösterebilmek için, değişik yayın organlarında kalem oynatan yazarlardan örnekler derlemeye çalıştım. O nedenle bol örnekli bir yazı okuyacaksınız bugün.

Şimdi gelelim yanlış kullanım örneklerine:

-“Ama kantarın topuzu kaçtı ve konu ‘kartopu etkisi’ yaratarak paniğe yol açtı.” (Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet, 7 Kasım 2009)
-“Ertesi sabah gazetede kendi yaptığım değişikliği görünce ‘Galiba kantarın topuzunu kaçırmışız’ dedim ama iş işten geçmişti.” (Oktay Ekşi, Hürriyet, 30 Ekim 2010, “Ayarı Kaçırmışız”)

-“KESK tutuklamalarıyla artık kantarın topuzunun iyice kaçtığı belgelendi.” (Enver Aysever, “Yorgunluk”, BirGün, 29 Haziran 2012)

-“İnsanlık ve erdem adına çoğu zaman kantarın topuzunu kaçırıveriyorlar.” (Ahmet Tan, Cumhuriyet, 12 Ekim 2012):
-“Yaşamın her alanında kantarın topuzunu dengede tutmak zorundasınız.” (Mehmet Yuva, “Kantarın topuzu kaçtı”, Aydınlık, 12 Ocak 2014)

-“12 Eylül, zulüm mekanizmasını hem sağdan hem soldan diyerek bir denge kurmak adına işletse de, o günlerin cezaevlerinden geçmiş olanlar kantarın topuzunun nasıl nereye vurduğunu bizzat gördüler.” (L. Doğan Tılıç, “Darbe ve Taksim!”, BirGün, 23 Temmuz 2016)

-“(Turhan Günay) Mavrada kantarın topuzunu kaçırabilir.” (Erdem Gül, “Orası yan gelip yatma yeri değil”, Cumhuriyet, 7 Kasım 2016)

-“Ayyaşlar kantarın topuzunu kaçırıp…” (Orhan Bursalı, “Atatürk’e küfretmek ve bir efsanenin keşfi”, Cumhuriyet, 11 Mayıs 2017)

-“Gerçekten de Erdoğan karşıtlığı, Almanya’da moda haline gelmiş bulunuyor. Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken çoğu zaman kantarın topuzunun kaçtığı görülüyor.” (Ali Sirmen, “ ‘Vız gelir!’ demek kolay”, Cumhuriyet, 22 Temmuz 2017)
-“Ama aynı şeyi yabancı bir devletin konsolosluğunda çalışan yurttaşınıza yapmaya kalkarsanız... Kantarın topuzunu kaçırmış olursunuz. (…) Adalet terazisinin topuzu kaçtı mı kaçar...” (Melih Aşık, “Yargının topuzu!”, Milliyet, 10 Ekim 2017)
• • •

İlginçtir, bunca yanlış arasında mumla aradığım doğru kullanımları, yalnızca Hürriyet gazetesinin iki köşeyazısında gördüm.
Haklarını yememek için, bu yazarlardan da olumlu anlamda birer örnek tümce aktarmam gerekiyor:

-“Çünkü İlhan Abi, bu işin rantını toplarken kantarın topunu kaçırdı ve demokrasinin tapulu arsasına kaçak inşaat yapmaya kalktı.” (Ertuğrul Özkök, “İlhan Abi vallahi şaşırdım”, Hürriyet, 15 Aralık 2005)

-“Engin Ardıç, konjonktüre kuvvet, kantarın topunu savura savura yazmış yine…” (Kanat Atkaya, “Eee, hani şevketmeâb?”, Hürriyet, 20 Temmuz 2010)

“Topuzun ucu” da neymiş?

Bu yazı için araştırma yaparken, liberal bir kalemin eski bir yazısında “topuzun ucu” diye bir söz gördüm. Tümce şöyleydi:
-“Topuzun ucu biraz fazla kaçmış olsa da Başbakan Erdoğan’ın Peres’e söyledikleri ve panel yöneticisine gösterdiği tepki toplumdan genel bir onay almışa benziyor.” (Erol Katırcıoğlu, Radikal, 7 Şubat 2009)

Türkçede “topuzun ucu” diye bir deyim hiç duymadık. Belli ki, “kantarın topu”, bu sayın akademisyenin dilinde “topuzun ucu”na dönüşmüş!

Arasak, deyimleri savruk kullanma konusunda kim bilir daha ne garip örneklerle karşılaşırız!