27 Haziran’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı arayarak, “Sizi, CHP bile kurtaramayacak, o köyde taş üstünde taş bırakmayacağım” dedi. Bakan açıklamasını doğrulamakla kalmadı, “Fazlası var eksiği yok” ifadelerini kullandı.

Bir gün sonra, aynı ‘soylu’, CHP il başkanlarının şehit cenazelerinde protokole kabul edilmemeleri için valilere, müsteşarları üzerinden talimat gönderdiğini söyledi. “Bu kadar basit!”ti. Akabinde yaşamını yitiren askerlerin cenazelerinde CHP tarafından gönderilen çelenge saldırı oldu. “CHP cenazeye gelir mi gelmez mi?” diye tartışılırken, ‘yoksul çocuğun yok yere tabuta konmamasının’ esas mesele olduğu, çoğu siyasinin aklına bile gelmedi.

29 Haziran’da, Ankara Polatlı’da kaybolan 8 yaşındaki Eylül’den kötü haber geldi. Katili yakalandı. Küçük çocuğu, cinsel istismar sonrası boğarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Telefonundan çocuk pornosuna ilişkin sayısız fotoğraf çıkarken, daha önce de bir köpeğe tecavüz ettiği anlaşıldı.

4 yaşındaki Leyla’nın minik bedeni, kaybolduktan 18 gün sonra, 2 Temmuz’da Ağrı’da yaşadığı köye, 2 kilometre uzakta ağaçların arasında cansız bulundu. Ve aynı ‘soylu’; otopsi raporu çıkmadan önce konuşup, “Tecavüz yok” dedi, buna sevindi. Ağrı Barosu açıklama yaptı; “Leyla’nın üzerindeki elbiselerin delilleri karartmak amacıyla çıkarıldığı açıktır” dedi.
Seçimden 5 gün sonra gözaltına alınan CHP Parti Meclisi Üyesi (PM) ve eski İstanbul Milletvekili Eren Erdem çıkarıldığı İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından cezaevine gönderildi. 3 Temmuz’da, eski vekilin tecritte tutulduğu öğrenildi.

4 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanan yeni KHK, Cumhurbaşkanı’nın ant içerek göreve başladığı gün yürürlüğe girecek. Artık bakanlar da çeltik ekimi de tek adama bağlı. Anlaşılmaz bir tarafı yok; Meclis yok hükmünde.

Aynı gün; toplumun kanaat önderleri, ‘gece beşinci sınıf şarkıcı, gündüz sosyologlar’ Demet Akalın’dan Yılmaz Morgülü’ne, Alişan’ından Murat Boz’una geniş bir kitle, “İdam isteriz” diye bağırdı. Oyuncu Berna Laçin ise idam cezasına karşı çıktı. Laçin, “İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı!” diyerek istatistik veriler ile konuştu. “Bırakın artık bilim insanları, nörologlar, psikiyatrlar, psikologlar, toplum bilimciler, hukukçular el birliği verip çare üretsin. Devlet, tribün sesleriyle toplum inşaa etmez!” dedi. Yediği lincin ana nedeni ‘hassasiyet’ değil, ölüm kültürü yaratılmasına karşı çıkmaktı. Çocuklara tecavüz edilirken susanlar, fırsatını bulunca karanlıktan sızdılar.

Yine 4 Temmuz’da… 1990’lı yılların sonunda Fadime Şahin ile birlikte basılan Müslüm Gündüz, Akit ‘şeysi’nde “Kemalistler bizi iyi biz onları iyi tanırız. Ya biz gideceğiz bu memleketten ya da onlar gidecek” diye açıklama yaptı.

4 Temmuz uzun oldu… Ama Lamborghini Meclis yolunu kısa eyledi. AKP Sakarya Milletvekili olarak Meclis’e giren eski milli motorcu Kenan Sofuoğlu’nun, lüks Lamborghini’sini, yabancı uyruklu eşinin üzerine alarak devletin kasasına girecek yaklaşık 3 milyon 200 bin liralık vergiden ‘kurtulduğu’ ortaya çıktı. Zenginin milyonluk aracı züğürdün çenesini yordu. Sofuoğlu’na sabah 6’da kalkıp, 3 vesaite Akbil basan kol kanat gerdi. 4 milyonluk Lamborghini vergiden muaftı ama alkol oranına yüzde 11 ÖTV bindi.

5 Temmuz’da, KRT TV yönetimi, baskıya boyun eğmekle, ekran karartmak arasında bir tercih yapıp ikincisini seçtiklerini açıkladı. Kötü yazarları ama iyi muhabirleri vardı; 1 Mart 2009 tarihinde yayın hayatına başlayan Gazete Habertürk, son baskısıyla okurlarına veda etti.

İhvancı SETA’nın Genel Koordinatör Yardımcısı Fahrettin Altun, 6 Temmuz’da ‘yeni bir kültürden’ söz etti. SETA, ‘basına ilişkin hazırladığı raporda’, muhalif gazeteleri, IŞİD’e tepki verirken, ‘nefret söylemi’ yaratmakla eleştirmişti: “DEAŞ sonrası haberlerinde, dinci, mezhepçi, cihatçı, fetihçi gibi nefret söylemi içeren kelimeleri kullananan…” Fetihçi ve cihatçı ifadeleri nefret söylemidir, diyen SETA’nın koordinatörü Altun, sosyal medya hesabında paylaştığı kitap fotoğraflarına şu cümleleri iliştirdi: “Yeter Artık! Yerli ve milli bir kültür politikasının vakti gelmedi mi? İstiklal Caddesi’nin göbeğindeki bir kitapçıdan…” Altun hızını alamadı, bir sonraki gün Sabah’taki köşesinde ‘kitlesel rehabilitasyondan’ söz etti.

•••

24 Haziran’ın üzerinden henüz 2 hafta bile geçmedi. Olan biten ortadadır. Bu sadece; bir diktatörlüğün değil aynı zamanda OrtaDoğu’yu bile gölgede bırakacak yozlukta yeni bir dönem ve yozlaşmanın inşaasıdır.

HDP’nin yapabilecekleri sınırlı… CHP’ninkiler ise ortada!!! Bir yandan kurultay rüzgarı esiyor, diğer yandan koltuk kapmaca sevdası sürüyor. Samimi seçmenin; 24 Haziran’dan sonra farklı bir istikamete savrulan Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye de 9 seçim kaybedip Cumhuriyet döneminin anahtarını teslim etmiş genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine de güvenmediği görülüyor. Kişilerden çok bir ana muhalefet partisi sorunu var ortada. Havanda su siyaseti.

Türkiye hızlandı! CHP’de değişim rüzgarları esiyor!!! Halen müthiş enerjisi olan kitleleri örgütlemek, sivil itaatsizlik, boykot, fiili olarak halk meclisleri yönetmek, toplumsal olaylarda mücadeleyi yükseltmek yerine… Hala fırsat var ama…

Son belediye düştüğünde
Son vekil tutuklandığında
Son kanun çıktığında
Eski Türkiye’nin dahi dönülemeyecek bir şey olduğunu anlayacaksınız.