Kapama düğmesi televizyonun keşfinden daha büyük bir keşiftir” demiş zeki insanlardan biri. Karşımızda her gece yalanı allayıp, pullayıp getiren havuz medyasının televizyonlarını görünce “televizyonun kapama düğmesi”nin ne kadar önemli olduğunu görüyor gerçekten insan.

İyi ki var. Yalandan, talandan söz etmeyen, toplumsal duyarlıklara sırtını dönmüş, kimi duyarlıkları toplumu bölmek için bile isteye kaşımış, tarafsızlığını da gerçeğe bağlılık duygusunu da yitirmiş, toplumsal hiçbir kaygının yanında saf tutmamış “televizyonları” görünce o “düğme”ye kutsal bir nesne gibi bakıyorum inanın. Elim gidiyor, hemen kapatıyorum.

Görmemek çözümdür demiyorum tabii ki. Görmeyince her şeyin çözüldüğünü düşündüğüm de yok. O kahrolası “izleme ölçüm oranı” içerisinde yer almamanın ilk yolunun o düğmeyi kapamak olduğunu bildiğim için yapıyorum bunu. Benden mahrum kalmaları için. Benim de içinde bulunduğum seyircilerin çokluğu oranında pastadan alacakları payı büyütmemek için yapıyorum. Yani o “televizyonun kendisinden daha önemli bir keşif olan televizyonu kapatma düğmesi” hiç de yabana atılacak, küçümsenecek bir nesne değil.

Bu uğursuzların, bu yalancıların “pazarları”ndan çıkarıp alıveriyor beni hemen o küçük nesne. Dün gece öyle yaptık dostlarımızla. Birleşik Haziran Hareketi’nin çağrısına uyup saat 20.00’den itibaren üç saat kapattık havuz medyasının televizyonlarını. Konuştuk bolca, eğlendik, konuşacak ne kadar konumuz olduğunu fark ettik. Kimimiz daha sonra kitap okuduk. “Okumak zaman alır doğru, ama televizyon zamanın daha fazlasını götürür” diyen Stephen King’in kulaklarını çınlattık.

Bu kadar yalanı ustaca nasıl evlerimize sokabiliyorlar? Bu konuda kendilerini o kadar geliştirdiler ki her türlü takdiri(!) hak ediyorlar gerçekten. Yaptıkları haberlerle, açık oturumlarla vicdanımızı yaraladılar yıllarca. “Savaşta önce gerçekler ölür” vecizesini doğrulayacak onlarca yalan haber pompaladılar evlerimize, Suriye ile Irak ile Libya ile ilgili. Havuz medyasının, dünyadaki benzerleri gibi, şaşırmadan bulduğu hedef hep “gerçekler” oldu. Tahammül gücümüzü zorlamadıklarını, yalanları karşısında sinirlerimizin yıpranmadığını söyleyebilir miyiz? Alfred Hitchcock haksız değildi demek ki “televizyon psikiyatri üzerine çok şey başarmıştır, hem psikiyatriyi tanıtmış hem de ona muhtaç olanları yaratmıştır” demekle.

Mesele, “seyretmeyin o zaman” denecek kadar basit değil. Televizyon biz seyretmesek bile, haberlerini(!), yorumlarını(!), açık oturumlarını(!) izleyenleri çıkarıyor karşımıza her yerde. Büyük yalanları doğru zanneden insanlarla karşılaşıyoruz birçok yerde. Bu nedenle sadece bizim “televizyon düğmesini” kapatmamızla yıkılacak bir yalan duvarı değil bu, kabul, ama en azından üç saat boyunca izlemezsek, bunu toplumsal direnişin aracı haline getirebilirsek çok ama çok etkili olabiliriz. Üç saat boyunca “rating”lerine darbe vurabilir, reklam gelirlerini sarsabiliriz. Yalan haber vermenin, doğruları çarpıtmanın, gerçekleri ters yüz etmenin bir bedeli var, onu böylelikle ödetebiliriz.

Gücümüzün farkında olmakla ilgili her şey. “Düğmeyi kapamakla” tek adamın sesini, tek adamın yüzünü, tek adamın kadınlı erkekli dalkavuklarını da hayatımızdan üç saatliğine silmiş olduk biz dün gece. Bunun ne kadar değerli olduğunu fark ettik. Üç saate “bir dolu özgürlük” sığdırdık.

Protesto kanalları kapatılmış bir toplumda, aslında her durumda protesto gereçlerinin yaratılabileceğinin bir örneği de oldu dün geceki “eylemimiz”. Bulunduğumuz her yeri, evimizin salonunu bile bir “itiraz” meydanına çevirebildik. O “meydan”a iznimiz olmadan kimsenin giremeyeceğini de gösterdik.

Toplumsal hiçbir itirazın yer almadığı, “gücün sesi”ne dönüşmüş havuz medyasının televizyonları da aslında bizim sayemizde özgür olacak. Zincirlerinden kurtulacak. Her görüşe verdiğinde, her demokrat sese kulak kesildiğinde kendisi de bunun ne zenginlik olduğunu anlayacak. Dalkavukluk, yandaşlık sürdürülebilir bir tutum değil. Her gün kendini tekrarlaması zordur yandaşın. Çeşitlilik onları da bu dertten kurtaracak.

Birleşik Haziran Hareketi, #KapatGitsin dedi, kapattık. Üç saat boyunca. Yine çağrı yapacak, yine kapatacağız.

Hazır mısınız?