Size tavsiyem kapatın televizyonları, algılarınızla oynanmasına izin vermeyin. Kapatın televizyonu sizi kandırıyorlar!

Kapatın televizyonu sizi kandırıyorlar!

ELİF ILGAZ

Televizyonunuzda kaç tane kanal var biliyor musunuz? Peki bu kanalların kaçında tartışma programı var? Sayılarını değil ama ne kadar çok olduklarını biliyorsunuz değil mi?

Muhtemelen akşam olup ekran karşısına geçtiğinizde siz de, denk geliyorsunuzdur birine. Ve yine o bildik, tanıdık yüzler diye canınız sıkılıyordur sizin de... Bir önceki gece 15 Temmuz darbe girişimi üzerine konuşan iki katılımcıyı görüyorsunuz önce. Aaa, geçen günkü başkanlık meselesini tartışan değil mi şu? Diğeri de hak ihlallerinin konuşulduğu programı terk eden akademisyen. Bu gece hepsi bir araya gelmişler, Musul meselesini tartışacaklar. Kadrolu uzman hepsi de, hem de her konuda! Stüdyoda yine kıyamet kopuyor, kimse kimseyi dinlemiyor, bir bağrış çağrıştır gidiyor. “Ne demek istiyorsunuz derhal özür dileyin” “dilemiyorum efendim, asıl siz dileyin”, “bir dakika lütfen müsaade eder misiniz ben konuşuyordum”, “ben araya girip iki cümle edeceğim, siz sonra yine devam edersiniz”, bitmiyor gerilimleri. Onlar tartışırken sizin de gözünüz programın sunucusuna takılmıyor mu? Ay bir sustursa ya, hiçbir şey anlaşılmıyor derken siz, o sadece izliyor! Ama reytingler de tam bu kakafonide yükseliyor. O da bunu biliyor.

Her gece benzer görüntüler yansıyor ekranlara… Konuklar ezberden cümlelerini tekrar ediyorlar. Zira ne söylediklerinden çok, karşı tarafın sesini ne kadar bastırdıkları önemli. Çünkü onlar seçilmişler! Çoğu iktidarın bizzat belirlediği isimler. Ya da televizyon kanallarının yöneticileri tarafından durumdan vazife çıkarılarak seçilmiş kişiler. Onlar tartışma programlarının ‘daimi konukları’. Sayıları çok az da olsa, program yapımcıları bu isimleri mümkün olduğu kadar değiştirmiyor. Zira onay almak kolay değil. Çoğunluğu iktidarı savunan konukların arasında arada ana muhalefet partisinden de katılımcı olabiliyor. Ama güçlü isimler hep yasaklılar listesinde. Meclisin sayı itibariyle ikinci muhalefet partisi HDP ise, hepten yasaklı. 1 Kasım seçimlerinden beri tüm televizyonlar kapalı onlara. MHP’den bir isim ya da onları temsilen milliyetçi kimliğe sahip birileri mutlaka oluyor. Ama onlar da bu tartışma programlarında muhalefeti mi, iktidarı mı temsil ediyorlar, çoğu zaman anlaşılmıyor. Kutuplaşmanın bu denli keskin olduğu bir dönemde, ‘onanmış’ bir iki muhalif isimle, ortaya ancak bu tiyatro çıkıyor.

Farklı bir konu başlığının konuşulduğu tartışmada aniden gelen bir patlama haberiyle bomba uzmanı, bir operasyon başladığında askeri stratejist, ya da Putin-Erdoğan görüşmesi sonrası dış ilişkiler uzmanına da dönüşebiliyorlar. Niyeyse ben hala bir gün içlerinden birinin çıkıp “bu konu benim uzmanlığım değil” demesini bekliyorum. Tüm bu saçmalıklardan sonra konuk dağılımındaki kadın-erkek eşitsizliğini düşünmelerini beklemiyoruz tabii onlardan.

Amaç göstermelik demokrasi

Konukları seçemeyen medya, konuları seçebiliyor mu peki? Hayır tabii ki. İktidarın belirlediği gündem tartışılıyor hep. Çocuk kandırır gibi havadaki kuşu gösterdiğinde iktidar, taraflar kuş o yöne mi gitsin, bu yöne mi diye tartışmaya başlıyor.

Oysa halkın gündemi bambaşka. Ekonomik kriz dayanılmaz boyutlarda. Gelecek kaygısıyla yurtdışına kaçanlar artıyor.

Eğitimde yaşanan değişiklikler, imam hatip liseleri, proje okullar…

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel taciz vakalarındaki artış. Cezasızlık ise, cabası. Hukuka güven kalmadı. Şehit haberleri durmuyor. Gazeteciler ya adliye kapılarında ya da cezaevlerinde. Televizyonlar, radyolar kapatılıyor. Binlerce öğretmen, akademisyen işinden atılıyor, tüm özlük hakları ellerinden alınıyor. Güneydoğu’da sokağa çıkma yasakları, yıkılan evlerdeki halkın durumu, çadırları kaldırılan aileler… HES’lerle madenlerle talan edilen doğa. Suriyeli mülteciler…

FETÖ operasyonlarıyla çuvala atılan muhalifler. Yükselen etnik kimlik ve mezhepçilik Sorunlar üzeri örtülmeye çalışıldıkça büyüyor. Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler… Hiç bunlar tartışılmıyor da, halkın talebi olmayan başkanlık gündemimiz.

Tek sesli medya

Geçen hafta IPS İletişim Vakfı / bianet’in Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Almanya kanadıyla birlikte yürüttüğü, Medya Sahipliği İzleme Projesi sonuçları açıklandı. Rapora göre; Türkiye’de en büyük 10 televizyon şirketinin sahiplerinden 7’sinin iktidardaki partiyle siyasi bağı var.

Yani kısacası tartışma programı adı altında iktidarın yönettiği bir algı mühendisliği faaliyeti var. Tarafları eşit koşullarda, ve demokratik bir ortamda tartışıyorMUŞ gibi yaptırarak, hedefledikleri konuları gündemde tutuyorlar. Böylece bir yandan toplumu o konuya hazırlayıp diğer yandan da gerçek gündemlerinden uzaklaştırıyorlar.

Haftalardır başkanlık tartıştıklarına göre, görünen o ki referendum güdemde. Bizim yani halkın görüşüne başvurulacak. Bu tam da medyanın gerçek işlevini yapması gereken bir dönem. Referandumda evet ve hayır diyenlerin görüşlerinin eşit mesafeden, tarafsız bir biçimde halka aktarılması gerekiyor. Ama maalesef bunu yapacak medya yok.

Size tavsiyem kapatın televizyonları, algılarınızla oynanmasına izin vermeyin. Bağımsız, alternatif mecralarda arayın ve bulun kısılan, susturulan farklı sesleri. Yani halkın kendi sesini…