"Kapıları tek tek çaldık"
Die Linke (Alman Sol Parti) Eş Başkanı Jan van Aken ile partisinin politikalarına konuştuk. Almanya'daki mevcut siyasi durumu değerlendiren Jan van Aken, ülkesinde sağ siyasetin yükselişini , "İnsanları savunmasız bir şekilde piyasanın insafına terk eden acımasız bir bencillik ideolojisinin sonucu" ifadeleriyle değerlendirdi. Göç tartışmalarının gölgesinde seçime giden Almanya’da arkasına rüzgârı alan Sol Parti’nin Eş Başkanı van Aken, partiye artan desteğin arkasında toplumun gerçek ve gündelik sorunlarına değinmesinin olduğunu söylüyor.

Ezgi DENİZ GÜNEYTEPE
Almanya kader seçimlerine yaklaşırken, siyasi partilerde ciddi kadro değişimleri meydana geldi. Bu değişimden en çok karlı çıkan partilerden biri ise Die Linke (Alman Sol Parti) oldu.
Die Linke'nin eş başkanı Jan van Aken, mücadelenin sokaktaki seslerinden biri. Ekoloji mücadelesinden, G20- Protestolarına kadar her alanda bulunan van Aken'in 2009 yılında Die Linke ile yolları kesişti.
2024 yılında Ines Schwerdtner ile es başkanlığı görevine seçilen van Aken, aynı zamanda Rosa-Luxemburg-Vakfı adına uzun yıllar faaliyet yürüttü.
Jan van Aken ile hızlı bir çıkış yapan partisinin politikalarına konuştuk.
1) Birkaç ay öncesine kadar Die Linke'nin yüzde beş barajını aşamayacağı yönünde endişeler vardı. Son anketlere göre Die Linke oyların neredeyse yüzde yedisini bile alma şansına sahip. Bu eğilim nasıl ortaya çıktı? Ne değişti?
"Ne istediğimizi açıkça ifade ediyoruz ve açıkça sosyal konulara odaklanıyoruz. Bu, ülkedeki toplum içinde yankı buluyor çünkü gerçek ve gündelik sorunlarına değindiğimizi görüyorlar. Kiraları ve fiyatları düşürmek istiyoruz, ülkedeki sağa kayışa karşıyız ve süper zenginlerle mücadele ediyoruz. İnsanların içinde, olduğu yerdeyiz. Ve onları dinliyoruz. Yoldaşlarımız 550.000'den fazla kapı çaldı ve on binlerce insanla konuştu. Sadece anketlerde iyi sonuç almakla kalmıyoruz, aynı zamanda üyelik başvurularından da yükseliyoruz. Sadece birkaç hafta içinde 30 binden fazla kişi Die Linke'ye katıldı. Şu anda 92 binden fazla yoldaşımız var. Bu her zamankinden daha fazla bir sayı. "
2) Sağa doğru açık bir kayma var. Aşırı sağcılık toplumsal olarak kabul edilebilir hale geliyor. Almanya'daki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sağa kayma nereden kaynaklanıyor? Endişelenmeli miyiz?
"Ne yazık ki CDU/CSU, SPD ve FDP şu anda özellikle AfD'yi güçlendiren konuları desteklemektedir. Bu ülkenin sorunlarını yalnızca göçmen akınına indirgeyenler, sağa kayışı güçlendirmekte ve nihayetinde dikkatleri ülkemizdeki sosyal eşitsizlikteki kendi sorumluluklarından uzaklaştırmak istemektedirler. Sağa kayış, öncelikle insanları savunmasız bir şekilde piyasanın insafına terk eden acımasız bir bencillik ideolojisinin sonucudur. Göçmen korkusu genellikle ırkçı çağrışımlara sahiptir, ancak bu aynı zamanda bir sosyal çöküş korkusudur."
3) Seçim bildirgenizde iki nokta öne çıkıyor ve sık sık dile getiriliyor: Kira sınırı ve varlık vergisi. Bunu nasıl anlayabiliriz? Bununla ne amaçlanıyor?
"Kiraların maaşları yutmaması için kira üst sınırı getirmek istiyoruz. Die Linke sayesinde kiraların bu şekilde sınırlandırıldığı Berlin örneğinde görüldüğü gibi, bu prensip oldukça basit ve etkili. Şimdi ülke genelinde kiraların altı yıl süreyle sınırlandırılması çağrısında bulunuyoruz. Bundan sonra kira artışları için net üst sınırlar olmalı. Özellikle konut sıkıntısı çeken şehirlerde yüksek kiralar derhal düşürülmelidir. Son yıllarda yaşanan krizlerden kazançlı çıkanlardan paralarını geri almak istiyoruz. Milyarderler ve milyonerler varlık vergisi ödemeli. Böylece halkın büyük çoğunluğunun üzerindeki yükü hafifletmek için paramız olur. En yüksek vergi oranı yüzde 53'e yükselmeli ve süper zenginler yüzde 75 servet vergisi ödemeli. Ayrıca milyarderlerin olmaması gerektiğine inanıyoruz. Onların servetini bir milyarın altına düşürmeliyiz."
4) Sağa kayma artıyor - ve bununla birlikte ırkçı eğilimler de artıyor. İltica politikası konusundaki temel pozisyonunuz nedir?
"İnsanları birbirine düşürmenin ve mültecileri günah keçisi haline getirmenin utanç verici olduğunu düşünüyorum. Sol, sığınma hakkını savunur - amasız ve fakatsız! Sol, kökeni, ten rengi ya da dini ne olursa olsun tüm insanların aynı hak ve fırsatlara sahip olduğu, dayanışmaya dayalı bir göç toplumunu savunur."
5) Partinize yöneltilen eleştirilerden biri de Filistin-İsrail çatışması konusunda “gecikmiş” net bir tutum sergilemeniz. Partinizin net bir pozisyonu var mı? Mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Almanya iki devletli çözüme katkıda bulunmak için Filistin'i 1967 sınırları dahilinde bağımsız bir devlet olarak tanımalıdır. Kalıcı bir barış süreci ancak bu şekilde başarıya ulaşabilir. Gazze Şeridi ve Batı Şeria'daki Filistinliler devletsizliklerinin sonuçlarını her gün yaşıyorlar; İsrail ordusu ve radikal yerleşimcilerin saldırılarına karşı savunmasız ve haklardan yoksun durumdalar. Batı Şeria'da fiilen iki hukuk sistemi vardır: biri Yahudi yerleşimciler için diğeri ise askeri hukuka tabi olan Filistinli nüfus için.
Filistinlilerin on yıllardır süren hak mahrumiyeti, ne yazık ki bu hukuksuzluk ve devletsizlikten faydalanan Hamas veya İslami Cihad gibi silahlı grupları güçlendirmekte. Bu vesileyle, 7 Ekim 2023 katliamını herhangi bir görecelik gözetmeksizin kınıyorum. Aynı zamanda, İsrail ordusu tarafından işlendiği iddia edilen insan hakları ihlalleri ve savaş suçları hiçbir şekilde haklı gösterilemez. Bu nedenle Lahey'deki uluslararası mahkemelerin şu anda soruşturma yürütüyor olması iyi bir husus.
Biz solcular için hem İsrail'in hem de Filistin'in güvenlik, egemenlik ve eşitlik hakkı olduğu açık. Bu temel önkoşullar olmaksızın sürdürülebilir bir barış sağlanamayacaktır. Gazze’deki mevcut ateşkesi memnuniyetle karşılıyorum, ancak bu sadece bir ilk adım olabilir. Tüm İsrailli rehineler serbest bırakılmalı ve Filistin halkı şehirlerine ve evlerine dönme hakkına sahip olmalıdır. Buna ek olarak, yardım malzemelerinin, uluslararası medyanın ve gözlemcilerin yaşananları belgeleyebilmeleri için nihayet serbest erişim sağlanmalı ve yeniden inşa başlamalı. Trump'ın Gazze Şeridi'ni ele geçirme ve nüfusunu sürme önerisi uluslararası hukukun temel bir ihlalidir. İlhak yasağını çiğnemekte, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını görmezden gelmekte ve zorla yerinden etme yasağını ihlal etmektedir."
6) Geçtiğimiz ay siyasi bir barajın yıkıldığını gördük. AfD güvenlik duvarı aşıldı ve hararetle tartışılmaya devam ediyor. Görünen o ki bu konu sadece Almanya için değil, ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance için de önemli. Bu olayları nasıl değerlendirebiliriz? Sizin ve partinizin bu konuda tutumu nedir?
"Burada gördüğümüz şey, ABD sağının stratejilerini benimseyen muhafazakâr bir CDU. Sadece ilerici yaşam tarzlarını küçümseyen bir kültür savaşı başlatmakla kalmadılar, aynı zamanda özellikle göçmenleri genel bir şüphe altında bırakan ve vatandaşlık yardımı alanları “tembel” ve “çalışkan” olarak karalayan bir üslup benimsiyorlar. Dahası- ve bu Almanya için gerçekten yeni bir gelişme - Friedrich Merz'in etrafındaki muhafazakar sağın artık parlamentoda demokratik partilere karşı sağcı çoğunluklar oluşturmak için aşırı sağcı AfD ile birlikte çalışmaya hazır olması. Bunu yaparken de ABD'deki Cumhuriyetçileri örnek alıyor ve kendi tarzında “Trumplaşıyor” - ki ben bunu son derece tehlikeli bir gelişme olarak görüyorum. Biz solcular buna kararlılıkla karşı çıkıyoruz. Faşizm karşıtlığımız, sosyal adalete olan bağlılığımız ve pasaportu ne olursa olsun tüm insanlarla dayanışmamız, özellikle gençler arasında büyük destek görüyor. İşte tam da bu nedenle bu seçim kampanyasında bu kadar çok destek görüyoruz."


