Siz koalisyon, seçim ve savaş gündemiyle meşgulken ben biraz ara verdim. Bu aralar heyecanla beklediğimiz bir kitap var. Kanal 4 muhabiri Paul Mason’ın Postcapitalism kitabı Penguin tarafından yayımlanıyor. Grinin 50 tonu kadar satar mı bilmiyorum ama okunulası bir kitap olacağı kesin. Çeşitli dergi ve gazetelerde haftalardır bu kitapla ilgili haberler, yorumlar ve röportajlar yayımlanıyor. Paul Mason kendi blog sayfasından da bunları paylaştı. (Burada blogu olmayan milyonlarca dostumuza bir selam çakalım)

Öteden beri en sevmediğim ‘geyiklerden’ birisi ‘Sovyetler Birliği dağıldı siz hâlâ...’ diye devam eden ‘derin’ sohbetlerdir. Hayatın –ve tabii doğanın- diyalektiğini göremediğinizde Avrupa’da ve Amerika’da ve Asya’da ve Afrika’da ve hatta Türkiye’de sosyalist uygulama ve etkileri de görememek normal. Kapitalizmin kendi başına gönüllü olarak asla yapmayacağı işler başınıza her gün geliyor ve bunun nedeni bardağın dolu tarafı, yani sosyalist gelenek. Paul Mason gündelik hayatta fark etmeden yaşadığımız ve yaptığımız birçok şeye dikkatimizi çekiyor. Ortada bir parti programı, devrim planı falan yok henüz, belki ilerde bunu da yapar herkesin işi kolaylaşır.

Post-kapitalizm, tahmin edebileceğiniz üzere kapitalizmin içinde gelişen ve en nihayetinde onun sonunu hazırlayan dinamik bir olgu. Bu ekonominin yeni değerler ve davranışlar etrafında yeniden oluşturulduğu bir aşama. Savaşla falan değil süreç içinde bir çözülme ve evrilmeden bahsediyor Paul Mason.

Mason’a göre post-kapitalizm son yirmi beş yılda bilgi teknolojilerindeki değişimlerle ortaya çıkıyor. Birinci büyük değişim, teknolojiyle birlikte çalışma ihtiyacı azaldı ve çalışma ile kişisel zaman, boş zaman arasındaki sınır dolayısıyla iş ve ücret arasındaki ilişki zayıfladı ve hatta kaybolmak üzere. İş ihtiyacı giderek daha da azalacak.

İkincisi piyasalar fiyatlandırma güçlüğü yaşıyorlar. Çünkü fiyat sınırlılıkla, kıtlıkla tarif edilip hesaplanan bir şey. Oysa bilgi neredeyse sınırsız. Şirketler tekel oluşturamayacakları bir ortamda işlemeye çabalıyorlar. Ancak bilgi bu tekellerin dışında üretiliyor ve yaygınlaşıyor.

Üçüncüsü ise ortaklaşa üretimin yaygınlaşması ve artması. Hizmetler, ürünler ve örgütlenmeler her an kendiliğinden ve pek çok insanın katkısıyla ortaya çıkabiliyor. Mason’a göre insanlığın en büyük bilgi ürünü Wikipedia’dır. İnsanların gönüllü olarak oluşturduğu bu ürün dünyadaki ansiklopedi sektörünü sona erdirdi. Aynı zamanda bu ansiklopedileri pazarlayan milyarlarca dolarlık bir reklam gelirini yok etti.

Paul Mason, internet dünyasına hâkim olan şirketlerin de geleceğinin olmadığını öngörüyor. Çünkü normal şartlarda sattıkları şeyin, yani enformasyonun değeri sıfıra doğru ilerliyor. Bunu da fiyat mekanizmasını baskılayarak önlemeye çalışıyorlar. Apple ve Google gibi şirketlerin yaptığı bol miktarda olan şeylerin arzını azaltmak veya kontrol etmek. Ancak bu akıntıya kürek çekmek.

Mason bu durumu Sanayi Devrimi sırasında binlerce insanı bir araya getiren fabrikaların kurulmasına benzetiyor. Nasıl her büyük fabrika, kimsenin susturamayacağı siyasi bir topluluk haline geldiyse bugün bilgi teknolojileri de benzer bir etki yapıyorlar. Mason bugün toplumun tamamının bu fabrikalara dönüştüğünü söylüyor. Çünkü tüketiciler ve müşteriler olarak etrafımızdaki kurumların, kuralların, ürünlerin ve markaların üretimine kolektif olarak katılıyoruz.

İki yüzyıl önce bir araya gelinen fabrika ne idiyse bugün de sosyal medya ağları aynı konumda. Bunu kimse ne susturabilir ne de dağıtabilir. Bunu derken tabii Mason Çin ve Türkiye gibi ülkelerde sosyal medyanın nasıl sınırlandığını ve zaman zaman yasaklandığını atlamış olamaz diye düşünüyorum. Bu bilgi teknolojisi insanlar açısından özgürleştirici bir nitelik taşıdığı kadar devletler açısından da o derece etkili kontrol mekanizmalarının yaratılmasına ve işlemesine yardımcı oluyor. Yine de benim ‘transnasyonal bağlantılı tüketici’ dediğim şeye benzer Mason, ‘eğitimli ve bağlantılı insan’ adını veriyor. Değişim tam da bu insanlardan gelecek.

İnternette izinsiz müzik indirme davranışı üzerine yaptığımız bir çalışma sırasında Rupert Murdoch mu Allah mı? Sorusunu sormuştuk şakayla karışık. Çünkü hemen hemen bütün dinler şu veya bu şekilde paylaşmayı teşvik edip yüceltirken bir anda paylaşmak bu kadar kolaylaşmışken insanların peşine avukatlar ordusu takıp paylaşmayı engellemeye çalışan bir sektör ortadaydı. Bu ‘bağlantılı eğitimli insan’ oldukça ciddi bir dönüşüm potansiyeli barındırıyor.

Mason’a göre halihazırda bu ‘devrim’ olmuş durumda. Post-kapitalizm ütopya değil gerçek: Gay evliliğinin pek çok ülkede serbest olması, kürtajın serbest olması 50 yıl önce hayal edilemezken bugün gerçek. O zaman ekonomik özgürlük neden ütopik olsun?

Paul Mason ‘Sıfırlama Projesi’ ile karşımıza çıkıyor. Bu Sıfırlama Projesi, ne Türkiyeli okurların alışık olduğu türden bir sıfırlama ne de çılgın projelerle ilgili. Biraz bilimkurgu biraz gerçek ebedi tembellik hakkına giden bir proje. Biz burada duralım geri kalanını da kitabın okurları anlatsın.

İyi pazarlar ve bol şanslar.