Kapitalizmin ‘yeşil’ yalanları

Hazırlayan: Oğuz Türkyılmaz

Başlarken...

İklim krizinin derinleşmesiyle birlikte 'enerjide yeni düzen, yeşil enerji, yeşil dönüşüm' önermeleriyle masum görünmeye çalışan bir kapitalist sistemle karşı karşıyayız. Bu yazı dizisini, TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından 10-11 Aralık tarihlerinde Ankara’da düzenlenen TMMOB Sanayi Kongresi’nde, benim oturum başkanı ve konuşmacı olduğum , “Kapitalizmin Yeşil Dönüşümü mü ?“ başlıklı oturumda sunulmak üzere hazırladığım “Sistemin Kapitalizmi Geliştirmeyi Amaçlayan Yeşil (?) Dönüşüm Programı Yerine, Enerjide Toplum Yararını Gözeten, Kamusal Planlama Temelli Demokratik Dönüşüm” başlıklı bildiriden hareketle hazırladım. Sözü edilen oturumun diğer konuşmacıları olan Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. Aykut Çoban, İktisatçı Bengisu Özenç ‘in yanı sıra, kimya mühendisi Nilgün Ercan yazıları ile diziye destek oldular.

Dizide;

Kapitalizmin yeşil dönüşüm programının amaçları nedir, açmazları nelerdir?
‘Yeşil Mutakabat’, ‘Yeşil Enerji’, ‘Adil Dönüşüm’ gibi süslü söylemler neyin üstünü örtüyor?
Yeşil dönüşüm kapitalizme yeni faaliyet ve kazanç alanları açma projesi mi?
Paris Anlaşması’ndan Glasgow İklim Zirvesi’ne yalanlar, kararlar, yapılacaklar?
Sorularına yanıt aranıyor.

Beş gün sürecek dizinin ilginizi çekeceğini umuyorum.


Yeşil dönüşümün vaatleri ve yalanları: Günümüz dünyasında, bir yanda, dünyanın kaynakları ve doğanın varlıkları, kapitalizmin körüklediği çılgın bir tempo ile ve fütursuzca, toplumsal yaşam gereklerinin çok üzerinde tüketilmekte. Diğer yanda, hâlâ 3 milyar insanın evinde ellerini yıkayacağı bir lavabo, 2.7 milyar insanın yemek pişirmek için düzenli bir mutfağı bulunmamakta; sekiz yüz milyon kadar insan elektrikten yararlanamamaktadır. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde yaşayanlar da dâhil; çok sayıda insan, alım güçlerinin yetersizliği nedeniyle mevcut imkânlara ulaşmakta zorluk çekmekte, ödeyemedikleri yüksek elektrik ve doğalgaz faturaları nedeniyle karanlık ve soğuk bir yaşama mahkûm olmaktadır.


Paris’ten net sıfır emisyon hedefine: Bilim insanları, seragazlarının emisyonu nedeniyle dünyamızın yüzey ısısında yaşanan artışın yüzyılın sonuna değin 2 santigrat derecede tutulması gerektiğini, aksi takdirde gezegenimizin geri dönülemez biçimde tahribata uğrayacağını vurguluyor. Çevre bilimciler, bu hedefe ulaşmak için küresel emisyonların 18 milyar ton düzeyine düşürülmesi gerektiğini hesapladılar. Buna karşın, iklim değişikliği ile uluslararası düzeyde önemli bir adım olan 2015 Paris 21. Taraflar Konferansı’nın katılımcıları daha başında ülkelerin verdikleri taahhütlerin bu hedeften çok uzakta kaldığını belirtmekteydi. Dünya Enerji Ajansı sunduğu projeksiyonlarda 2040 yılına değin dünyada toplam emisyonların 36 milyar tona ulaşacağını, oysa +2 C0 sınırını aşmamak için toplam emisyonların 18 milyar tona değin düşürülmesi gerektiğini paylaşmaktaydı. Aradaki 18 milyar tonluk farkın düşürülmesi Paris sonrası iklim mücadelesinin en önemli sorunsalıdır.

Prof. Dr. A. Erinç Yeldan yazdı


Yeşil dönüşüme karşı toplumcu dönüşüm: Önerilen yeşil program, fosil yakıt kaynaklı karbon salımlarını, sera gazlarını ve endüstriyel kirleticileri sona erdirmeyi öngörmüyor. Enerjide toplum yararını gözeten toplumcu bir dönüşüm programını tasarlamak, topluma anlatmak, benimsetmek ve uygulamak gerekir.


İklim krizinde fraksiyonların savaşı: Sermayenin, fosil enerji ve yenilenebilir enerji fraksiyonları arasındaki savaş şiddetlenerek sürüyor. Sağladıkları desteklerde denklik var. Covid-19 salgın döneminde bile, otuz bir ülkenin ve sekiz çok taraflı yatırım bankasının, kamu bütçesinden fosil enerji üretim ve tüketimine yaptığı destekler 364 milyar dolar. Buna karşılık “temiz enerji” bakımından destekler de 330 milyar dolardır. Fosil enerji fraksiyonu yeryüzünü yıkıma süreklesin diye ve yenilenebilir enerji sermayesi de yeryüzünün sözde kurtarıcısı olarak eşit miktarda fonlanıyorlar.

Prof. Dr. Aykut ÇOBAN yazdı


‘Net sıfır salım’ bir yalan: Zengin Kuzey’in ve büyük kirletici diğer ülkelerin karbon salımlarını yutmaya yetecek miktarda orman alanı yok. Bu nedenle ‘Net Sıfır Salım’ gibi illüzyonlar, çarpıtmalar yerine ‘gerçek çözümlere’ ihtiyaç var.


Enerjide dönüşümün önündeki açmazlar: İklim değişikliği önce bilim alanındaki bulgularla saptanmış, daha sonra süreç içinde protestoları, hükümetleri, uluslararası anlaşmaları içeren, küresel ölçekte siyasal, ekonomik ve toplumsal bir sorun haline gelmiştir. İsveçli fizikokimyacı Arrhenius’un 1896’daki makalesinde, havadvaki karbon dioksitin yeryüzü sıcaklığı üzerindeki etkisini incelediği bilinmektedir. Daha geriye gidersek, karbondioksit ve su buharı gibi gazların ısıyı soğurdukları, dolayısıyla atmosferdeki miktarlarının artmasının iklim üzerinde etkili olabileceği fizikçi John Tyndall tarafından 1800’lerin ortalarında anlaşılmıştı.

M. Nilgün Ercan yazdı


Demokratik bir enerji programı: Demokratik enerji programı, emeğin tarihsel kazanımlarını, örgütlülüğünü ve sosyal devleti sermayenin çıkarları lehine yok eden; sağlık, eğitim dahil tüm alanları piyasaya açan neoliberal politikaların değiştirilmesini esas alır.


Yeşil dönüşüm: Dönüşümün adaleti

İklim tartışmalarının popülerleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Bunun tek nedeni elbette “iklim krizi” ifadesinin ortaya çıkmasına neden olan yıkıcı etkilerin artık daha sık görülüyor olması değil. Çekingen haliyle “düşük-karbonlu” ya da daha iddialı haliyle “net-sıfır” ekonomiye geçiş, küresel olarak içinde bulunduğumuz “sürekli durgunluk” karşısında yeni bir ekonomik büyüme/kalkınma modeli olarak çerçevelenmiş ve ana akımlaşmış durumda.

Bengisu Özenç yazdı


Sermayeye dur deme zamanı

Şimdi, uzun yıllardır izlenen ve artık başarısız olduğu ayan beyan ortada olan özelleştirme, piyasalaştırma esaslı, sermaye yanlısı politikaların son bulması için bu politikaları uygulayan emek karşıtı iktidarlara dur demenin zamanı.

SON