Bugün 18 Şubat. Bundan tam 40 yıl önce, 18 Şubat 1979 tarihinde Sahra Çölü’ne kar yağmıştı! Yine bundan tam 141 yıl önce, 18 Şubat 1878 tarihinde, II. Abdülhamid (evet TRT’nin ‘Payitaht: Abdülhamid’ dizisindeki şahıs) Mebusan Meclisi’ni süresiz olarak kapatmış ve Meşrutiyet rejimine son vererek yönetime tek başına egemen ve tabii ki tek adam olmuştu. Böylece […]

Bugün 18 Şubat. Bundan tam 40 yıl önce, 18 Şubat 1979 tarihinde Sahra Çölü’ne kar yağmıştı! Yine bundan tam 141 yıl önce, 18 Şubat 1878 tarihinde, II. Abdülhamid (evet TRT’nin ‘Payitaht: Abdülhamid’ dizisindeki şahıs) Mebusan Meclisi’ni süresiz olarak kapatmış ve Meşrutiyet rejimine son vererek yönetime tek başına egemen ve tabii ki tek adam olmuştu.

Böylece 141 yıl önce de Mebuslar işsizler kervanına katılmıştı. Geçen haftaki yazımda politik enflasyon ile muhalefetteki işsizlik oranı artışından söz etmiştim ya, aslında tarih tekerrür ediyormuş.

Şimdi bir de yeni işsizlik rakamları açıklandı ve işsizlikte adeta bir patlama yaşandığı ortaya çıktı.

Ekonomide resesyon (durgunluk) da geride kaldı, tam gaz depresyon (çökme) var. Trajik şekilde peş peşe binalar çökerken her alanda çöküntü artıyor işte.

Gerçi Abdülhamid döneminden farklı olarak Meclis hâlâ açık (!) olduğundan burada gizli işsizlikten söz etmek daha doğru olabilir. Mevcut rejimde Meclis yerine Saray vasıtasıyla siyaset üretildiğinden artık Meclis’tekiler kullanılmayan bir işgücü fazlalığı haline geldikleri için gizli işsiz sayılabilir. Yani açık işsizlikteki durumdan farklı olarak, dışarıdan bakıldığı zaman çalışıyormuş, siyasete katkısı varmış gibi görünen ve kendileri bile işsiz olduğunu bilmeyen bir toplulukla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bu rejimde kayyum istihdamıyla benzer durum belediye başkanlarına da uygulanıyor.

Ama 18 Şubat bu bakımdan da ironik bir gün…

Çünkü milletvekilleri her zaman işsiz değillerdi tabii ki. Mesela yine bir 18 Şubat günü ve 1997 yılında Tansu Çiller, TEDAŞ ve TOFAŞ’ta yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle açılan soruşturmalardan şimdiki AKP kurucularının da yer aldığı Refah Partisi milletvekillerinin lehte oylarıyla aklanmıştı. AKP’lilerin daha o günden ak parti oldukları belliydi zahir.

18 Şubat demişken, eksik kalmasın: 1985 yılında yine bir 18 Şubat günü, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ziraat Bankası’nın hamamcılara tarım kredisi verdiğini saptamıştı! Gerçi Ziraat Bankası yandaş medya alımına ve spor kulüplerine desteği henüz akıl edememişti, o da aklayıcı ak parti dönemine nasip oldu ve tarım kredisi domates patlıcan çiftçilerine filan verilir saçmalığı tamamen terk edildi. Ziraat Bankası bari tanzim satış şeyini finanse etse…

Baksanıza belediye zararına satış yapıyor. Her gün ortalama 200 bin TL zarar ediyormuş. Çünkü batan geminin malları bunlar, gemicik değil, hani hepimize “aynı gemideyiz” dedirttikleri o geminin…

Mesela ilk gün tanzim satış ile 298 ton sebze satılmış. Ekşi Sözlük’ten ‘plazma’ da hesaplamış: Nüfusu 15 milyon olan şehirde kişi başı 20 gramdan az sebzeye denk geliyormuş.

Eh işte böyle İstanbul’da tanzim satış arabalarında 20 gramlık ucuzluk olur, manşetlerde bütün Türkiye’ye ucuzluk gelmiş gibi satılır. Çünkü İstanbul’a kar yağdığında da manşetlerde bütün Türkiye’ye yağmış gibi olur. Çünkü kârlı işler olunca karda gezip izini belli etmemeyi iyi bilen Saraylılar 20 gramlık zararına satışı bile lütuf diye satarlar.

Peki, Saray efradı şimdi bu yazının başlığına bakıp “a harfine şapka takınca kar’dan nasıl kâr elde edebiliriz” diye de sorarlar mı? Vallahi yeni bir şapka inkılâbı bile yaparlar!

Peki, AKP seçmeni hiç olmazsa bu sefer, “Güvendiğimiz dağlara kar yağdı” der mi?

40 yıl önce Sahra Çölü’ne bile kar yağmıştı ya şu gezegende, hayatta her şey mümkün, pekâlâ Mart sonunda Saray’ın damına da kar yağabilir yani. Tıpkı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dediği gibi:

“Dinle ağa, dinle paşa, dinle bey/ Sen söylersin o susar mı bell’ olmaz/ Aç kalırlar yurttan yurda göçerler/ Tarifeylen köprüsünü geçerler/ Çamın başı yine kar mı bell’ olmaz.”