Uğur Şahin Umman, neoliberalizmle beraber kâr marjlarını artırmak isteyen kapitalistlerin işçiler üzerinde baskı sistemi oluşturmak adına milyonlarca dolar aktardığını kaydederek, “Zorba yöntemlerle kârlar artıyor” diyor.

Kâr için zorbalık
Fotoğraf: DHA

Emre YILDIRIM

Uğur Şahin Umman, Çalışma Acısı / Emek ve Eziyet Deneyimleri kitabında işçilerin yaşadığı çalışma ıstırabına, mobbinge, baskı sonucunda fiziksel ve ruhsal olarak aldıkları yaralara ışık tutuyor. Kapitalistlerin, endüstri psikolojisine ve insan kaynaklarına milyonlarca dolar aktararak, daha fazla kâr edebilmek için işçiler üzerinde büyük bir baskı sistemi kurduğunu aktaran Umman, “Onların yaptığı düzen, çalışanların acı çekmesi üzerine dayanmak zorunda. Siz işçinin daha insanca çalışabileceği bir iş ortamı sağladığınızda şirket para kazanamıyor. Yani bütün o para kazanma süreci zorba aygıtlar ve zorba yöntemlerle gerçekleştirilmek zorunda” dedi.

Kitabın adı çok ilgi çekti. Çalışma ıstırabı ve çalışma acısı ne demek genel olarak?

Çalışma acısı aslında neoliberal dönemde kavramsallaşan bir fenomen haline gelmiş durumda. Biz özellikle 1980-1990 yıllarından itibaren işçilerin Fransa'da çok yoğun bir şekilde özellikle psikiyatriye ve somatik polikliniklere başvurarak acı çektiklerini anlatmaya başlıyor. Özellikle travma sonrası stres bozukluğu ve çeşitli ruhsal hastalıklar nedeniyle işçiler hastanelerinin polikliniklerine akın ediyorlar. Ama Fransa'da bu kavramı açık inceleyen, irdeleyen ve onun üzerine yayınlar yapan işçi sınıfıyla birebir teması olan bir klinik sosyoloji ekolü var, akademiyle beraber. Bunun ismi dediğimiz yani iş yerinde sağlık ekolü bu hastalığına 1990 yılında Fransa'da bakım ve toplum merkezinde çalışan bir psikolog, somatisyen ve aynı zamanda psikanaliz Marie Peze’nin kavramsallaştırdığı ve ete kemiğe büründürdüğü bir kavram. İşçiler bir sürecin sonunda ruhsal sağlıklarını kaybettiği için polikliniğe başvuruyor. Peze, işçilerin öz yaşam öykülerini biraz geriye atarak acının iş yerinde olduğunu fark ediyor ve yüzünü tamamen iş yerlerine çevirmeye başlıyor. İşçilere neden acı çektiğini, neden ruhsal sağlıklarının bozulduğunu, ne tür semptomlarla karşı karşıya geldiğini anlatmalarını istiyor. Bu konuyla alakalı da çalışmalar yapıyor ve yaptığı konsültasyonlarda, incelemelerde bu acıların tamamen iş yeri kaynaklı olduğunu, işçilerin travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kas ağrısı, vücut ağrısı gibi belirtilerle hastanelere başvurduğunu fark ediyor.

Uğur Şahin UmmanUğur Şahin Umman

Kimler çalışma acısı çekiyor? Kol ve kafa emeği açısından çekilen ıstırabın benzerlikleri, farklılıkları nelerdir?

Bana kalırsa bu kavramı kullanmanın en büyük riski çok hızlı deforme olabilecek ve her şeyi içine sokabileceğimiz bir kavram. Örneğin siz patronunuzla tartışmışsanız ve hemen derseniz ki ben çalışma acısı çekiyorum, başım ağrıyor. Bu çalışma acısı olmaz açıkçası. Ben bu kavramı daraltabilmek için küme kavramı olarak kullandım. Bu kavramı içinde mobbing, iş cinayetleri, iş kazaları, performans sistemi ve güvencesizliği incelemeye çalıştım. Aslında bu mavi yaka ya da beyaz yaka olarak ayırabileceğimiz şeyler değildir. Artık, iş yerinde beyaz yakaların neredeyse malullük seviyesinde hastalıklara yakalandığını, hastalandığı ve iş yerinden dışlandığını görüyoruz. Örneğin bir banka, çalışan bir işçi rahatsızlandığı zaman öğle aralarında oksijen alarak işlere devam etmesini sağlamak için iş yeri bina içinde sağlık reviri oluşturuyor. Bu ideolojik bir alan. Neoliberal kapitalizmin yeni düzenlediği işletmecilik teknikleriyle özellikle bu oluşturduğu yönetici sınıfta insan kaynakları ve endüstri psikolojisinin de içeri girmesiyle, endüstri mühendislerinin tasarladığı bir çalışma biçimi. Yani onların yaptığı düzen, çalışanların acı çekmesi üzerine dayanmak zorundadır. Örneğin siz işçinin daha insanca çalışabileceği bir iş ortamı sağladığımızda, bir performans sistemi sağladığınızda şirket para kazanamıyor. Yani bütün o para kazanma ve artı değer birikimi zorba aygıtlar ve zorba yöntemlerle gerçekleştirilmek zorunda. Bunu yapmazsanız ne olur? Şirketinizin kâr marjı düşer. Son dönemlerde polisleri ve askerleri, işçi sınıfının mensubu olarak görmüyorum ama özellikle onlara yönelik de mobbing hareketinin olduğunu görebiliyoruz. İşçi sınıfının bütün katmanlarına karşı yayılan ve çok ağır semptomları olan bir şey çalışma acısı.

Kamu alanında ya da özel sektörde mobbingi önleyici mekanizmalar ne düzeyde? Özellikle Türkiye'de nasıl seyrediyor?

İş Kanunu'nda “İşveren iş yerindeki psikolojik tacizi önlemekle yükümlüdür” isimli bir madde var ama açıkçası o kanun maddesi de çok ciddi riskler barındırıyor. Mesela hedefini tutturamayan bir satış personeline uygulanan baskı, uygulanan zorbalık ve onu işten göndermek için yapılan şey midir, değil midir? Bu pratik olarak da tartışılması gerekli bir soru. Mobbing Türk Ceza Kanunu'nda yer alması gereken bir suçtur aslında. Burada amaç işçiyi tamamen uzaklaştırmaya yönelik. Hedefiniz olabildiğince minimum ücretlerde ve bedelsiz şekilde işçiyi iş yerinden uzaklaştırmaktır. Endüstri mühendisliğin gelişmesiyle, insan kaynakları ideolojisinin gelişmesiyle çok kapalı ve iz bırakmayacak şekilde ve çok soğukkanlı yöntemlerle yapılıyor. Ama bizim bedenimiz mobbingin güncesini tutuyor. Özellikle mobbinge maruz kalan insanların tuttukları günlükler hukuki mücadelelerde çok ciddi bir avantaj sağlıyor. İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Polikliniği'nde mobbing vakaları araştırılıyor ve raporlandırılıyor. Araştırdıktan sonra iş yerine sosyal araştırmacılar gidiyor. Bu rapor oluşturduktan sonra mahkemeye sunulabiliyor. İşçiler, adli tıp polikliniklerine gidip bu süreci aslında kayıt altına alabilirler. Mahkemelerde de bunu kanıtlayabiliyorlar. Bunu yapan çok sayıda işçiyle tanıştım ben. Kanıtlarınız güçlü olduğundan mahkemeler sizin lehinize karar verebiliyor. Çok ciddi tazminatlar da ödeniyor işçilere. Mobbing yüzünden beyin kanaması geçiren insanlar oldu. Engelli hâle gelen insanlar oldu.

Çalışma Acısı/Emek ve Eziyet Deneyimleri, Uğur Şahin Umman, İletişim Yayınları, 2022Çalışma Acısı/Emek ve Eziyet Deneyimleri, Uğur Şahin Umman, İletişim Yayınları, 2022

Peki çalışma acısıyla mücadelede dünyada nasıl örnekler var?

Fransa'da bir telekomünikasyon şirketinde sürekli intihar eylemleri gerçekleşmeye başladı. Çalışma acısı kaynaklı Fransa genelinde CGT Sendikası'nın iş durdurma eylemleri çağrısı oldu ve işçiler buna uydu. Örneğin doktorların yaptığı mesela iş durdurma eylemleri aslında çalışma acısı karşıtı bir mücadele. Soma'da 13 Mayıs 2014 sonrasında 301 madencinin katlinden sonra ocaklarda insanların iş durdurması da buna karşı bir örnek mesela. Konsept olarak aslında bunun Fransa'da şekillendiğini görüyoruz. Bunun mutlaka bir siyasal birikim ve bir siyasal mücadele öznesi olarak da incelenmesi gerekiyor.

Kapitalist düzen içerisinde yaşanılan ıstıraptan çıkmanın yolu nedir? Emekçiler çözümü nerede aramalı?

Toplu iş sözleşmeleri ve disiplin kurulları özellikle işten çıkarmada ve mobbing uygulanmasında bir kesici etkiye sahip. Toplu iş sözleşmesi nasıl yapılır? Örgütlenerek, sendikaya üye olarak… Karl Marx'ın dediği gibi “Geleceğin mutfakları için bugünden yemek tarifi vermenin çok bir anlamı yok” ama mücadele, mutlaka siyasal birikimin sonucu olabilecek, kazanabileceğimiz şeyler aslında. Bugün doktorların, sağlık emekçilerinin, madencilerin, kuryelerin yaptığı eylemler aslında bize bir çıkış yolu gösteriyor. Kendi haysiyetlerine sahip çıkmanın hayatlarını nasıl dönüştürdüğünü…

KÂR YÜKSELDİKÇE ŞİDDET ARTIYOR

Siz çalışmanızda onlarca insanla görüştünüz. Yaşadıkları deneyimlerden bir aktarım elde ettiniz. Yazım sürecinde sizi en çok etkileyen anlatı hangileri oldu?

Hepsinden çok etkilendim ama mesela patronun sağlık odasına oksijen sistemi kurdurması çok gelişkin bir sistem. Yani normalde oksijen tüpü her iş yerinde olması gerekiyor. İşçilerin hastalandığını bildikleri için bir psikoterapi merkeziyle anlaşmaları... Fetullahçıların yaptığı mobbingler; işçileri, öğretmenleri uzaklaştırmak için yaptığı mobbingler, ciddi siyasal şiddet eylemleri beni gerçekten çok etkiledi. KHK’li öğretmenlerin yaşadığı… O kadar farklı şiddet öyküleri var ki. Patronlar “O gider başkası gelir, dışarıda oyuncu çok” anlayışında. Onun için bütün şiddet eylemlerini uygulamak ve farklı metotlar geliştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu mobbing kavramı üzerine düşünmek, bunu tekrar geliştirmek, insanların acı çekmesine ve acı çekerek artı değer üretmeleri için milyon dolarlar harcıyorlar. Endüstri mühendislerine ve insan kaynakları alanına inanılmaz paralar akıtıyorlar. Onun için kâr marjı ne kadar yüksek olursa uyguladığı şiddet de aslında o kadar yükselebiliyor. Onlar için hiçbir şekilde personelin önemi yok, o gider başkası gelir.