İzmir’in Karaburun ilçesinde yapılmak istenen Güneş Enerji Santralı (GES) projesi için başlatılan ÇED süreci kapsamında halkın katılımı toplantısı, firma yetkililerinin gelmemesi nedeniyle gerçekleşmedi. Karaburun Kent Konseyi ve yurttaşlar tarafından yapılan açıklamada, “Yarımada’yı rahat bırakın, bu katliama son verin” denildi.

Karaburun’da yok oluşun yeni adı GES

BİRGÜN EGE

Yıllardır Rüzgâr Enerji Santralları (RES) istilasına maruz kalan İzmir’in doğa harikası ilçesi Karaburun şimdi de Güneş Enerji Santrallarıyla(GES) başı dertte. Öres Elektrik Üretim AŞ. tarafından Parlak köyünde yapılmak istenen GES projesi için başlatılan çevresel etki değerlendirme(ÇED) süreci kapsamında halkın katılımı toplantısı, firma yetkililerinin gelmemesi nedeniyle gerçekleşmedi. Kentsel Sit Statüsüyle koruma altındaki Sazak Köyü’ne bitişik, aynı zamanda mera vasfındaki bir alanda kurulması planlanan GES projesine ise yurttaşlar tepki gösterdi.

karaburun-da-yok-olusun-yeni-adi-ges-993101-1.

FELAKATİN BAŞLANGICI

Karaburun yüz ölçümünün yüzde 89’u 6 proje sahası olarak RES firmalarına tahsisli durumda. Parlak köyünde yapılması planlanan GES girişimi ise bir felaketin başlangıcı durumunda. Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik sonucunda “Birleşik Elektrik Üretim Tesisi’’ adında RES’lere tahsis edilen alanlarda kalan boşluklara GES projeleri yapılabilecek.

Karaburun Kent Konseyi ve yurttaşlar tarafından yapılan açıklamada, “Bütün firmaların Öres’in yaptığı gibi türbinlerin altlarını güneş panelleriyle doldurması durumunda yaklaşık 350-400 hektarlık mera, orman ve tarım alanının yok edilmesi anlamına geliyor. Bu yok oluştan ilk olarak Yayla, Sarpıncık, Parlak, Salman, Hasseki, Küçükbahçe gibi geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan köyler etkilenecek. Bütün meralar yok edilecek küçükbaş hayvancılık bitecek, yok edilecek biyolojik çeşitlilikle birlikte ekosistem hizmetleri büyük tahribata uğrayacağı için bölgede tarım yapılamaz hale gelecek. Devlet onayıyla yürütülen bu süreç, bilinçli olarak bölgede yaşayan insanları göçe zorlamak, tehcir etmek demek. Doğanın yok edilmesiyle birlikte yaşanan tehcirle temel insan hakları ihlalleri de gerçekleşmiş olacak. Yarımada’yı rahat bırakın, bu katliama son verin” ifadelerine yer verildi.