Babam hiçbir zaman umudunu yitirmedi

“Karanlığa ve karamsarlığa yenik düşmeyeceğim”

ÖZLEM ÖZDEMİR- info@ozlemozdemir.net / @ozlemozdemir

Fotoğraflar: PINAR ERTE / www.pinarerte.com

Bilenler bilir, Türkiye’nin ilk kültür bakanı Tâlat Sait Halman’dır. Kültür Bakanlığı da onun çabalarıyla kurulur. Çevirileriyle edebiyata, dünyanın hemen her yerindeki çalışmalarıyla kültür dünyamıza kazandırdıkları anlatmakla bitmez. Ama önce şairdir, öyle anılmak ister en çok, kızına en son bunu söylemiştir. Bir kültür şövalyesidir o ve 5 Aralık 2015 aramızdan ayrılışının 1. yıldönümü. Onu, kızı Defne Halman ile konuşarak analım istedim. Defne bize onun Tâlat Sait Halman’ını anlattı. Başlık ise onun 12 ilkesinden biri, anısına saygıyla…

>>5 Aralık’ta babanı kaybedeli 1 yıl olacak. Biliyorum zor anlatmak ama hislerini paylaşmak ister misin?

Üzerimden dalga dalga duygular geçiyor. Bir kere hâlâ inanamıyorum. Hayattayken, her alanda çok yaşamın içinde bir insandı. Değişik kuşaklarla iç içeydi, dünyanın dört bir yanını dolaşıp insanlarla paylaşımlarda bulunuyordu. Bu çalışmaları sonucunda öyle çok insana ulamış ve öyle çok etkiler bırakmış ki, değişik ortamlardan insanlar gelip anılarını paylaşıyorlar. Bu sebepten büyük bir boşluğa düşecekken düşmedim, yokmuş gibi hissetmiyorum…

>>Bazı insanlar ölmüyor demek böyle bir şey galiba…

Tabii. Öyle çok üretmiş ki… Bunu da büyük bir aşkla, hizmet ruhuyla yapmış. Kültür Elçisi olarak, dünyanın her tarafında Türkiye’yi tanıtmak için canla başla çalıştı. Bunun ne kadar kıymetli olduğunu o biliyordu. Yaptıkları gerçekten yerini bulmuş, büyük bir vefa var. Biliyor musun; bir cuma günü öldü, iş gününün sonunda… O haftayı tamamladı… Ofisinde, işleri bittikten sonra eve gitmeden önce kalbi durdu. Ne kadar çabalasalar da olmadı… Hâlâ şoktayım galiba, hayatımdaki en önemli insandı. Hem baba, hem arkadaş, hem en büyük destekçimdi… Yaptığım her işten gurur ve heyecan duyan insandı… Bunlar çok değerli.

karanliga-ve-karamsarliga-yenik-dusmeyecegim-92253-1.

>>En son ne zaman gördün?

Ölümünden 1 hafta ya da on gün önce İstanbul’a gelmişti. Bir konferansta konuşma yaptı. Ardından yemek yedik, birlikte vakit geçirdik. Ona en çok hangi yönünle anılmak istersin diye sormuştum, iyi ki sormuşum! “Şair olarak” dedi. Ben onu vasiyet alarak, her yerde bunu söylüyorum. O kadar başka işlere yöneldim ki, kendi şiirimi ihmal diye biraz hayıflanırdı. Ama onun yaptığı çevirilerle bile yaptıklarıyla şair olarak anılacaktır, şairden başka biri o çevirileri
yapamazdı. Bir güzel haber paylaşayım: Babam 2008’den beri İKSV’nin Mütevelli Heyeti Başkanıydı. Onun adına, çeviride ilerlemeyi teşvik etmek için Talat Sait Halman Çeviri Ödülü vermeye karar vermişler. Bu ilk olacak, 8 Aralık’ta da ödül verilecek. Babam bundan çok kutlu olurdu, çeviri için çok uğraş verdi.

>>Senin Tâlat Sait Halman’ını anlatır mısın bize?

Tek bir gün bile kimseye kötülük yaptığını görmedim. O kadar iyi yürekli, ince ruhlu biriydi ki… Aynı şehirde olmasak da her gün konuşurduk. Bağımız her zaman çok güçlüydü. “Hasta olursam beni hayatta tutmayın” derdi, bu onun vasiyetiydi diyebilirim. Ne korkunç şeyler yaşadı hayatında ama bunları hiç paylaşmazdı, kimseye yük olmak istemezdi. Onu üzen bir durumda üzerinde durmaz, kendini çalışmaya verirdi. O yüzden içinde ne fırtınalar kopuyordu çok fazla bilmezdim. Ne kadar ciddi bir insan olmasına rağmen, mizah duygusu vardı ve bunu ironiyle beslerdi. Kendiyle de çok dalga geçerdi. Hiçbir zaman şikâyet etmediği için, insan kendini istediği biçimde yaratabilir derdi. Onun anlayamadığı iki şey vardı: Biri tembellikti, öteki de bir işi en iyi şekilde yapmaya çalışmamaktı. Bunları bir kusur olarak görürdü. Bir de maddi manevi cimriliği anlayamazdı.

VARLIĞI HÂLÂ ETRAFIMDA

>>Baba olarak nasıl biriydi? Yeterince vakit geçiremediği için üzüldüğünü söylüyor kitabında. O kendi babasından korkarmış, sizin ilişkiniz nasıldı?

O öyle hissetmiş herhalde… Belki daha çok zaman geçirmek istiyordu ama ben hiç öyle bir şey hissetmedim. Beraber olduğumuz zamanlar o kadar güzel geçerdi ki… Öyle bir sevgi ulaştırmış, öyle bir aşkla bağlıymışız ki, uzaklık var gibi hissetmedim. Varlığı hâlâ etrafımda… Çocukluğumda evin içinde sürekli daktilo sesi vardı. Teknolojiyle barışamadı, cep telefonu yoktu. Bilgisayar kullanmadı hiçbir zaman, hep daktilo kullandı. Benim bir basketbol merakım var çünkü babam çalışırken bir yandan da basketbol maçını takip ederdi. Hiçbir zaman bir takım şeyleri dayatmaya çalışmazdı, destek olurdu. Sabah uyandırmak için bize 3 tane şarkı söylerdi: Biri çocuk şarkısı “Okul Vakti Yaklaştı”, uyanmayınca ikincisi “Papatya Gibisin” ve üçüncüsü de “Hatırla Sevgili”, ondan sonra uyanıyorduk tabii, düşünsene sabah sabah “Hatırla Sevgili”. (Gülüyor) Çok düşkündü bize.

>>Pijamayla size bile görünmezmiş.

Evet, nereden bildin? Ben babamı bir kez pijamayla görmedim, herkesten daha erken kalkardı, öyle bir özen. Kravatım olmadan rahat edemiyorum derdi.

>>O da istediklerinin peşinde gitmiş, sizin de öyle olmanızı istedi belki…

Öyle. Bizi her zaman olduğumuz gibi kabul etti. Kardeşimin vefatı tabii büyük bir yıkım oldu. Kardeşim daha bilim alanında ilerleyecek biriydi, benim ise küçüklüğümden beri sanatla ilgili bir şeyler yapacağımı hissetti ve o yönde
destek oldu. Amerika’nın en önemli bale okullarından birine devam ettim. Amerika’dan Türkiye’ye geldiğimde bana, ‘herkes tersini yapar, laz kızım’ derdi. Ama iyi ki gelmişim. Benim burada yaptıklarımdan gurur duyardı, benimle ilgili her şeyi saklardı. Ama baba olarak sokaklarda olmamdan, niye orada olmam gerektiğini anlasa da, endişelenirdi. “Sen zaten sanatınla bir şeyler yapıyorsun, muhalif duruşunu ortaya koyuyorsun, niye sokakta hayatını riske
atıyorsun?” derdi. O süreçte pişmanım diyemem ama umarım narin yüreği çok fazla yıpranmamıştır...

karanliga-ve-karamsarliga-yenik-dusmeyecegim-92254-1.

>>Sence en çok hangi özelliklerini ondan almışsın?

Hayır diyememek! Keşke bana çekmeseydin o açıdan diye söylerdi. Sonelerin tümünü kardeşim öldükten sonra çevirdi, beni o kurtardı diyor. Sanatın yaratıcı gücü, insanı hayatta tutan en önemli şey! Ben de iyi insan olmaya çalışıyorum, babam için de hep öyle derler. Ben de yaratmaya çalışıyorum kendi alanımda. Geriye bir şey bırakmayı önemserdi, bir şey değil neler bıraktı geriye. Hep güler yüzlü olmanın önemli olduğunu söylerdi, belki o yönümle biraz benziyorumdur. Beni hep doğru yönlendirmiştir.

>>Michelangelo’nun şiirleri onun çevirisiyle yeni yayınlandı.

Michelangelo mimardı, ressamdı, heykeltraştı ama şairdi. Bunu pek az kişi bilirdi. O zaten bu konuda büyücü gibiydi Michelangelo’nun bütün şiirlerini çevirmek istiyordu ama ömrü yetmedi. İş Bankası Kültür Yayınları olanları
yayınlayalım dedi. Ama bu kitabın benim için önemi ve zorluğu, çeşitli aşamalardaki çalışmalarını düzenlemek bana düştü.

>>Onun dünyasına daha yakından girmiş gibi hissettin mi onun çalışmalarını düzenlerken?

Bu elbette benim alanım değil doğrudan doğruya. Ne kadar özenerek, titizlikle çalıştığını gördüm o kağıtları elime aldığımda. Hem Türkçeye hem İngilizceye 5000’in üzerinde şiir çevirmek nasıl bir şey? Bu toprakların edebiyatını dünyaya tanıtma hevesiyle yaptı bunu.

>>William Faulkner’ın kitabını ilk çeviren de o!

Evet ve daha gencecik yaşta yaptı bunu. Şimdi olsa belki cesaret edemezdim demiş bir röportajında. O benim babamdı, evin içinde Faulkner çevirdim diye dolaşmıyordu tabii! (Gülüyor)

HAYATTA EN SEVDİĞİM İNSAN OLDU

karanliga-ve-karamsarliga-yenik-dusmeyecegim-92255-1.

>>Birleşmiş Milletler’in hayatınızda önemi var. Annenle baban orada tanışmışlar mesela. Nasıl olmuş?

Annem Birleşmiş Milletler’de yıllarca radyo bölümünde çalıştı, gazetecilik mezunu. Babamla da orada tanışıyor. Babamın Türkiye’ye gelmesi gerekiyor galiba, o dönene kadar yerine programları yapması için annemi babamla
tanıştırıyorlar.

>>Sonra ailecek çalışıyorsunuz radyoda, birkaç programda kızın da yer alıyor…

Ben o dönem Amerika’ya dönmüştüm. Radyoda Türkçe yayını devam ettirmek istediler, o programları epey bir süre ben yaptım. Kızım Melissa da arkadaşlarıyla röportaj yapmıştı. Melissa üstelik şiir yazıyor, babama yolluyordu
onları, babam da ona yorumlar yazıyordu. Çok cömert, çok özel bir insandı…

>>Amerika serüveni Kolombiya Üniversitesi’nde yüksek lisans ile başlıyor. Sonra akademik hayata adım atıyor, sonra da Unesco, Unicef yılları...

Aşağı yukarı 38 yıl akademik dünyada, en önemli üniversitelerde kıymetli işler yaptı. Princeton Üniversitesi, New York Üniversitesi ki bölüm başkanıydı orada ayrıca. Dersleri de rağbet görürdü, bu coğrafyanın kültürü ve edebiyatı ilgi vardı. Unicef’in de Milli Komite başkanıydı uzun süre. Çocukların eğitimi için çok çalıştı. Ben çok şanslıyım, kişisel olarak da şanslıyım, bütün bunları yapmamış olsa bile insan olarak o kadar değerli ki benim için… Hayatta en sevdiğim insan oldu.

>>Nazım Hikmet yılı fikri onunmuş.

Evet, Yunus Emre Yılı da öyle… Kültür Elçiliği yaptığı dönemde, bir yerde Nazım Hikmet şiiri okuması mesele haline gelmişti ve istifa etmişti. Kültür Bakanlığı onun çabalarıyla kuruldu ve Türkiye’nin ilk kültür bakanı oldu.

karanliga-ve-karamsarliga-yenik-dusmeyecegim-92259-1.

>>Bakanlığın, o dönem hapiste olan yazar ve aydınların özgür kalması için çok uğraştığı için kapandığını söylüyor.

Doğru. O dönem başka şeyler de mâl edildi. Bakanlığın kurulması ve öyle bir dönemde kabul etmesi, Türkiye’nin kültür hayatına katkıda bulunmak istemesindendi. Babam olduğu için söylemiyorum, kaç tane kültür bakanının adı
kaldı aklımızda? Herkes ilk onun adını hatırlıyor çünkü o kısacık dönemde, önemli işlere ön ayak oldu. Hiç küskün olmadığını söylerdi ama başlattığı bazı işler sürmediği için hayıflandığı oldu. Çok yazık çünkü yıkmak çok kolay...

>>Türkiye’ye kattıkları açısından bakınca, biz ne kaybettik sence?

O kadar çok yapıtı var ki, bunlar büyük kazanç. İlk çevirisini yaptığında galiba 20 yaşında bile değildi, aruzla Macbeth’i çevirdi. Hemen ardından Faulkner’i çevirdi. Sanat dalları arasında köprü kurmada çok önemli hizmetleri oldu.

>>Sence Türkiye babanın yaptıklarının kıymetini biledi mi?

Onu zaman gösterecek, bu nasıl ölçülür bilmiyorum...

>>Sende nasıl bir iz bıraktı?

Onun topluma yararlı olmak, işini iyi yapmak, yılmamak, sürekli üretmek ve insanları kırmamak gibi özelliklerini ben de taşımaya çalışıyorum. 12 tane andı var, bütün hayatını bu ilkeler doğrultusunda yaşadı. 8 yıldır buradayım, ilk
geldiğimde bu kadar kötü değildi her şey. Bazen öfkelenmemek mümkün değil. Bana hep derdi ki; “Türkiye ne dönemlerden geçti, bunun da üstesinden geleceğiz!” Bu son bulunduğumuz durum için ne derdi bilmiyorum ama umudu kaybedince gücümüzü de kaybederiz bence. O hiçbir zaman umudunu yitirmedi.

>>Son yıllardaki değişime, kültür sanat anlamında yaşananlara ne diyordu mesela?

Gerçekten çok kötü bir dönem diyordu, şimdiki cumhurbaşkanı için hınç, hırs ve öfke dolu biri, dikkat et kendine mimleneceksin, derdi bana. Biliyor kimlere ne olduğunu, kendi de kaç yıl önce ne mücadeleler verdi. Mesela TÜSAK’a karşı en son yaptığı çalışmalardan biri; bütün eski kültür bakanlarına çağrı yollayarak, nasıl çözümler üretebiliriz konuşmak için bir toplantı yaptı. O ilk toplantıya galiba 11 kültür bakanı gelmiş, ikincisini ise yapamamışlar bile çünkü sadece 3 kişinin katılacağını duyunca iptal olmuş. Bu dönem olanlar için, bir kültür
katliamı diyordu. AKM için yas duygusu yaşıyordu. O mücadeleyi gerekli buluyordu ama bir korku imparatorluğu kurulduğu için insanlar korkuyordu. O köşe yazarlığı döneminde her şeyi yazıyordu. Bana, “Sen hiç hapse girmedin, gözaltına girsen neler yaparlar, sen oyuncusun,” diyordu, endişe ediyordu baba olarak.

>>Babanın eserleri, çalışmaları, arşivi ne oldu?

Ankara’daki evinden ve ofisinden aşağı yukarı 200 kutu kitap ve çalışmaları var. Amerika’da da duvarlar dolusu kitabı var. Bunlar birileriyle buluşsun, faydası dokunsun istiyorum ama kimse sormadı bile. Onca yılın birikim, emeği bir depoda duruyor.

***

Buradan onun adını yaşatabilecek bir müze, ya da bir kütüphane yapılması için çağrı yapmış olalım o zaman.

Babamın yıllarca editörlüğünü yapan Jayne Warner da çok arzu ediyor, bir mekân olsun, bir üniversitenin bir yerinde Tâlat Sait Halman bölümü olsun, çalışmaları sergilensin. Kendi yazdıklarının ötesinde artık bulunamayacak nadir kitaplar var. Müthiş bir kaynak olur Amerika’dakiler ve buradakiler birleşse… Sayısız kravatları var mesela, çok severdi.