Yaşamları boyunca özgürlük, adalet ve barış için mücadele etmiş iki şair, Nâzım Hikmet ve Yannis Ritsos anılıyor bugün İzmir’de; Nâzım’ın 121. doğum gününde.

Karanlığı mavileştirenler
Nâzım Hikmet (Fotoğraf: DepoPhotos)

“Nâzım kardeşim
mavi gözlü Nâzım
mavi yüreğin
ve daha da mavi düşlerinle
sen ki karanlığa derin derin
baktığın zaman
en ufak bir kin duymadan
karanlığı bile mavileştirirsin”

Böyle demişti büyük Yunan şairi Yannis Ritsos. Çağdaşı Nâzım Hikmet gibi o da 20. yüzyılın zorbalarına karşı durduğu, özgürlüğü ve barışı savunduğu için çok acılar çekti, tutuklandı, sürgünlere gönderildi. Tıpkı Nâzım gibi halkının özgürlüğü ve dünya barışı için çalıştı. Barışın sağlanması için hukukun ve adaletin geçerli olması gerektiğine inanıyordu o da.

Bugün Nâzım Hikmet 121. doğum gününde, İstanbul - Maltepe, İzmir, Antalya, Ankara, Turgutlu, Salihli, Gaziantep’te, yarın Bodrum’da çeşitli etkinliklerle anılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Nâzım’ın 121. doğum gününü iki şairin yapıtlarından oluşan bir etkinlikle kutluyor. Dr. Naci Hasanefendi’nin küratörlüğünde hazırlanan ‘Nâzım - Ritsos Buluşması’ adlı programda, ülkemizin usta tiyatro sanatçıları Rutkay Aziz, Tomris Çetinel, Yasemin Şimşek Tüzün, değerli müzisyenler Mazlum Çimen, Eylem Pelit, Turgay Güzelcan ile Yunanistan’dan gelen konuk sanatçılar, Statis Ülkeroğlu, Fotini Triandafillou ve Theodora Zikou yer alıyor.

Ritsos’un Yunancaya çevirdiği Nâzım şiirlerini Statis Ülkeroğlu (Oulkeroglu) bestelemiş. Programın ilk bölümünde bu şarkıları Ülkeroğlu kendisi seslendirecek, ikici bölümde ise şarkıları soprano Theodora Zikou yorumlayacak, piyanist Fotini Triandafillou’nun eşliğinde. Geçen yıl Sarıyer Belediyesi’nin Nâzım’ın ölüm yıldönümünde düzenlediği etkinliğe katılan sanatçılar bu akşam ilk kez İzmirlilerle buluşacak. Bu akşam saat 20.00’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek etkinlik, 15 Ocak Nâzım’ın doğum günü nedeniyle büyük şairin yapıtları üzerinde odaklanıyor, Bu şiirlerin Yunanca çevirilerinin Ritsos tarafından yapılmış ve Yunanı besteci Ülkeroğlu tarafından bestelenmiş olması, geceyi çok daha anlamlı kılıyor. Programda Menelaos Loudemis’in Nâzım için yazdığı bir şiir ve Ritsos’un o ünlü “Barış” şiiri de yer alıyor.

Yannis RitsosYannis Ritsos



BARIŞIN ŞAİRLERİ

Barış, iki şairin de en önemli temalarından biriydi. Dünyanın neresinde bir haksızlık varsa, Nâzım o konuda şiir yazmaktan geri durmadı. İspanyol İç Savaşına, Hindistan’daki özgürlük mücadelesine, Stalingrad direnişine, Kore savaşına kayıtsız kalamazdı. Tanya’nın, Gabriel Peri’nin, Si-ya-u’nun, atom bombasının külleri altında kalan Japon balıkçısının şiirini yazdı. Asya-Afrika Yazarlar toplantısında dünya şairlerine şöyle sesleniyordu:

“Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordakiler gibi tıpkı…”
Ritsos da barış özlemini şu sözlerle ifade ediyor:
“Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.

Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren,
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte”

(çeviri: Ataol Behramoğlu)

Bu sözcükler şiirin yalnızca başlangıcı ve sonu... Tümünü alıntılamaya yerim yetmez. Ritsos’ın şiirlerini dilimize üç büyük şairimiz kazandırdı: Ataol Behramoğlu, Cevat Çapan, Özdemir İnce (belki şu an anımsayamadığım başkaları da vardır, umarım gönül koymazlar). “Barış” şiirini bu akşam İzmir’de Özdemir İnce’nin çevirisinden Rutkay Aziz’in yorumuyla dinleyeceğiz.

ÇOK YÖNLÜ SANATÇI NÂZIM

Nâzım Hikmet’i doğum gününde anarken onun çok yönlü sanatçı kimliğine değinmesek olmaz. Hapiste geçirdiği yıllarda pek çok sanatçı ile tanıştı, bir arada olamadığı durumda mektuplaştı, onların gelişmesine destek oldu. Yalnızca Orhan Kemal, Kemal Tahir gibi yazarlar yoktu onun ilgi alanı içinde. Balaban’ı ressam olmaya yüreklendiren de oydu. Karikatürümüzün öncülerinden Cemal Nadir’le Akşam gazetesinde arkadaştılar. Nadir’den ‘Resimli Herşey’ dergisi için bir karikatür kişisi yaratıp, onun serüvenlerinden bir dizi yapmasını istedi. “Ak’la Kara” dizisi böyle ortaya çıktı. Ressam Abidin Dino, en yakın dostlarından biri oldu. Bir başka dostu da Muhsin Ertuğrul’du. Oyunlar yazdı. “Ferhat ile Şirin”, “Yolcu”, “Kafatası”, “Ivan Ivanoviç Var mıydı, Yok muydu?” dünyanın çeşitli kentlerinde en fazla sahnelen oyunları. “Ferhat ile Şirin” oyunundan Rusya’da “Bir Aşk Masalı” adıyla bir bale yapıldı.
Sinema alanında epey emeği vardır Nâzım’ın. ‘‘Bence filmcilik tıpkı yaratıcılık, ressamlık, ozanlık gibi bir ardır (sanattır) Bence dahası var, filmcilik birçok arları toplayan sentetik bir kafa, gönül ve göz ve bilgi verimlidir. Bu arın güttüğü son, yalnız eğlendirmek, vakit geçirtmek değil, duyurmak, öğretmek, düşündürtmektir de” diyen Nâzım, sinema alanındaki düşlerini gerçekleştirme olanağı bulamadı ne yazık ki. Daha çok geçim derdiyle senaryolar yazdı, hatta seslendirme yönetmenliği yaptı. Nâzım’ın sinemacılık serüveninden söz ederken İpek Film ve Muhsin Ertuğrul’u anmamak olanaksız. “Bir Millet Uyanıyor” filminde başlayan işbirliği, “Karım Beni Aldatırsa”nın senaryo yazarlığı (Mümtaz Osman adıyla) ile sürer. “Düğün Gecesi - Kanlı Nigar”da yönetmenliğe adım atar, ardından “Naşit Dolandırıcı” adlı bir kısa film yapar. Muhsin Ertuğrul’un “Milyon Avcıları” ve “Leblebici Horhor” müzikallerinin ve “Aysel Bataklı Damın Kızı”nın senaryo yazımına katılır. 1937’de “Güneşe Doğru” filminin senaryosunu yazar ve yönetmenliğini üstlenir. Hapiste geçirdiği yıllarda da Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “Tosun Paşa”, “Şehvet Kurbanı”, “Kahveci Güzeli”, Vedat Ar’ın “Lale Devri”, Baha Gelenbevi’nin “Balıkçı Güzeli” filmlerinin senaryolarını yazar. “Kızılırmak Karakoyun” senaryosu Lütfi Akad tarafından beyazperdeye aktarılır. Yurt dışına çıktıktan sonra da sinema alanında çalışmalarını sürdürür, yapıtlarından filmler yapılır. Bunlardan da başka bir yazıda söz ederiz.

Müzik dünyasında, Nâzım’ın şiirinden besteler yapıldı. En ünlüleri, Yves Montand’ın “Akrep Gibisin Kardeşim” (Mon Frere) ve “En Güzel Deniz” (La Plus Belle de Mer). Pete Seeger’den Joan Baez’e, Arjantinli Dina Rot’dan, Yunan Manos Loizos’a, Türkiye��de Ruhi Su’dan Zülfü Livaneli’ye, Mesut Cemil’den Cem Karaca’ya, Edip Akbayram’dan Suavi’ye, Hümeyra’dan İlhan İrem’e, Grup Yorum’dan Onur Akın’a, Sümeyra Çakır’dan İlkay Akkaya’ya, Ezginin Günlüğü’nden Yeni Türkü’ye, Ahmet Kaya’dan Bulutsuzluk Özlemi’ne pek çok müzisyen Nâzım’ın şiirlerini yorumladı.

Nâzım Hikmet’in yaşamı ve sanatına ilişkin çok sayıda kitap yayımlandı. Radi Fish, Abidin Dino, Zekeriya Sertel, Yıldız Sertel, Müzehher Va-Nu, Memet Fuat, Kemal Sülker, Hıfzı Topuz, Saime Göksu-Edward Timms, Taha Toros, Aydın Aydemir, Atilla Coşkun, Mehmet Ali Sebük, Göksel Aymaz, Zühtü Bayar-Günel Altıntaş, Kıymet Coşkun, Müjdat Gezen-Savaş Dinçel ve Oğuz Makal bu kitapların yazarları arasında. Özellikle iki yazarın çalışmalarını vurgulamak istiyorum. Geçen yıl yitirdiğimiz Emin Karaca’nın, “Nâzım Hikmet Şiirinde Gizli Tarih”, “Nâzım Hikmet’in Aşkları”, “Sevdalınız Komünisttir”, “Tepeden Tırnağa Nâzım Hikmet” kitaplarıyla bu alandaki külliyata katkısı unutulmaz. M. Melih Güneş’in Nâzım için yaptıkları da saymakla bitmez. Moskova’da Nâzım’a ilişkin belgeleri, mektupları, fotoğrafları derleyip, ülkemizde sergilenmesini sağlayan Güneş, tam 12 kitap yazdı Nâzım’a ilişkin. Yalnızca birkaçını sıralayayım: “Şehrime Ulaşamadan Bitirirken Yolumu… Nâzım ve Vera, Moskova’dan İstanbul’a”” (sergi ve kitabı), “Alnımın Çizgilerindesin Memleketimin”, “Hayal Ediyorum” (Nâzım Hikmet ve Mimarlık) ve Arif Keskiner ile birlikte kaleme aldıkları “Nâzım’ın Evinde Vera’nın Sofrasında” kitaplarını okurlarıma önermek isterim.

Nâzım’ın “Kerem Gibi” şiirindeki çağrı ile bitirelim:

“Hava toprak gibi gebe
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum
Koşun kurşun eritmeye çağırıyorum”