Sürekli çöküşümüz ısrarla ve hızla devam ediyor. Gerek tedbirsizlik nedeniyle gerekse hasır altı yapılan ölümler, çocuk istismarları, bin bir türlü korkunçluk… Dogmaların hayatlarını karartan insanlar, gençler ve geleceğimiz her geçen gün daha da artıyor, hem de toplumda artık ‘yaşamak’ neredeyse ‘hayatta kalmak’la eş anılıyor… Gençler hayatta kalmaya çalışıyor, yaşamak ise çoktan bizden geçti. Bu yaşlarında ülke ülke dolaşması gereken insanlar, yeni dünyalar, hayatlar görmeleri gereken bireyler ülkenin itinayla içine batırıldığı zifiri karanlığın içine çekiliyor. Artık her gün ayrı bir eziyet, her gün ayrı bir anlamsızlık içinde çabalayan gençler ve giderek daha da korkunçlaşan bir idare. Dini devlet eliyle kullanıp ülkedeki neredeyse her değerin içini ısrarla boşaltan bir yaklaşımla ellerimizden kayan hayatlar. Durum çok hoş değil tahmin edersiniz ki. ‘Bir kereden bir şey olmaz’cı tayfa da bu konuda çok yardımcı olmuyor. Bilakis her türlü imkânlarını kullanarak bu konuların unutulmasını, konuşulmamasını zorlayan bir yaklaşım. Tüm kabahatleri örten dev bir kabahat gibi.

***

Kocaman ve temizlenmeyen bir kedi kumu içinde yaşıyor gibiyiz. Her gün kum daha da doluyor, ama kimse ne yeni kum koyuyor, ne de kumu temizliyor… Sonra bizim hayvan neden hiçbir şey öğrenmiyor?

Bu arada tabii sadece genç olmak zor değil. Ülkemizi idare edenler sağ olsunlar, her kesimden vatandaşına çeşitli sıkıntılar yaşamak için el ele halaya durmuş gibi, el ele uçurumdan bizi atmaya çalışıyorlar. Zaten ne istediniz de vermedik tayfa sağ olsun. Her türlü ahlaksızlık, liyakatsizlik ve adam kayırma sayesinde ülkede vasıfsızların oluşturduğu bir idareci kesmi oluştu. Artık o kadar vasıf yoksunu insanlar devrede ki, neredeyse konuşamayan, adını yazamayan yöneticilerimiz var. Ha bazısı bilgisayar faresi tutamıyor, yazı yazmayı bilmiyor falan filan. Gülüyor geçiyorduk, ülkede artık “Ekonomik olsun diye kuzu kesin” diyen insanlar peydah oluyor. Gerçekten de insan beyninin yüzde yüzünü kullanırsa bunlar olabiliyormuş demek ki.

***

Cemaatlerin, mafyaların, tarikatların, çıkar ağlarının gölgesinde bir gelecek ne kadar parlak olabilir, tam bilemiyorum. Haliyle bu organizmaların içindeyseniz uzun vadede sizin için parlak bir gelecek olabilir tabii. Artık kısmetse, geleceğimizde ne varsa çıkacak.

Bir yandan da lüksün, şatafatın, görgüsüzlüğün adının itibar olma durumu var. İyi yerlerde akrabası, tanıdığı olan herkesin altında bir tekerleğine bile durumumuzun yetemeyeceği araçlar, tekneler var. Soran olursa da “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” denir, geçilir.

***

Bütün bunlar bir yandan güldür güldür akarken, ülkece bilimden ve sanattan da hızla uzaklaşıyoruz. İdarecilerimiz bilimle kavga ediyor, matematiğe posta koyuyor, fizik kurallarına neredeyse inanmıyor. “Benim alanım” diye diye, mantıktan ve akıldan uzaklaşıyoruz. Bakalım bu uzaklaşma evrenin genişlemesinden daha mı hızlı olacak? Bakalım cehalete açılan karanlık kapıdan daha kaç adım ilerleyeceğiz. Hem geriye, hem dibe doğru düşüşümüz sürüyor. Kemerlerinizi bağlayın ya da bağlamayın, nasıl olsa artık fark etmiyor.