Shelley’in usta yazımı Frankenstein, 19.yy’ın anlaşılması ve dönemsel gelişme ve yıkımların edebi metinlere yansımasının gözlenmesi açısından son derece önemli

Karanlık bir yüz

KÜRŞAD UĞURLU

Gotik, her zaman bilinen edebiyat kurallarını yıkan, kavramları farklı tarzlarda kullanmayı bilen bir edebiyat türü olmuştur. Modern gotik edebiyatın ilk örneklerinden olan Shelley’in Frankenstein’i, aynı zamanda ilk bilimkurgu eserlerinden biridir. 19.yy’ın kadına yönelik baskıcılığını aşarak isimsiz olarak yapıtını yayımlayan Shelley’in bilimkurgu ile erken dönem gotiğini birleştirmesi, gotik edebiyattan steampunka geçilmesine sebep olmuştur. Yani meşhur iblisimiz, steampunkın ortaya çıkışının ilk nüvelerindendir. Victor’un içinde keşfedilmeyi bekleyen bu diriliş fikrinin, 18.yy’ın ses getirmiş deneylerinin sahibi olan Luigi Galvani’nin kendi adını taşıyan galvanizm deneylerinden esinlenildiği söylenebilir. Galvani, elektrik akımı kullanarak ölü hücreleri diriltmeye, yaraları iyileştirmeye çalışmıştır. Bu tür teknolojik gelişmelerin insan hayatında yavaş yavaş yer edinmeye başladığı bu ilk yıllarda edebiyat da bu yer ediniminden etkilenmiş, zamanla çarkların, elektrik akımlarının ve buhar makinelerinin isimleri kitaplarda geçmeye başlamıştır. Steampunk da bu büyük teknolojik gelişmelerin bir yansıması olarak yıllar sonra ortaya çıkacaktır. Galvani, bilimkurgu ve gotik edebiyatının birleşmesine sebep olacak ortamı sağlamış, Shelley ise bu fırsatı kaçırmayıp Victor’a lanetli canavarı yarattırmıştır. Shelley’in bu usta yazımı ne eski dönem gotiğini tamamen yıkmış, ne de Frankenstein’i tamamen bir fantezi romanına çevirmiştir. Bu başarım sonucu ortaya çıkacak olan steampunk, yüzyıllar boyu konu edinilen ve günümüzde de hâlâ ele alınmaya devam edilen bir edebiyat türü olmuştur. Steampunk; sokak lambalarının solgun ışıkları, büyük buharlı makineler, sisle kaplı otoyollar demektir. O yok edici değil, bir nebze eski ve yeni olanı birleştirip devam ettiricidir. Frankenstein’ın asırlardır okunan ve hâlâ okunmakta olan bir kitap haline gelişi ise aslına bakılırsa genel olarak gotik ve steampunk edebiyatının o kendine has, bilindik özelliklerinden kaynaklanır: Gotik, yıkıcı; steampunk devam ettiricidir. Bu yıkımın kitaptaki en büyük kanıtı Victor’un uzun çabalar sonucu canlandırdığı yaratığını yıllar boyu yok etmeye çalışmasıdır. Kitap boyunca yok edilmeye çalışılan iblisin, şeytanın ya da pis yaratığın tam olarak öldürüldüğü sahneyle karşılaşamamamız ise steampunkın devam ettirici özelliğinden başka bir şey değildir.

karanlik-bir-yuz-428513-1.Doğaya boyun eğme zorunluluğu

Victor Frankenstein’in Kaptan Walton’a, Walton’un ise kız kardeşi Margaret’e aktardığı talihsiz Frankenstein hikâyesi, bu aktarım özelliğini taşıması yönünden metnin bir mitos örneği olduğunu gösterir bizlere. Frankenstein basit bir roman olmaktan ziyade bir mitos, bir efsanedir. Shelley’nin Frankenstein’i sadece gotik ve steampunk ögelerini taşımasından dolayı yıllar boyu okunmayacaktır; Frankenstein, gerçek bir mitos örneği olduğundan dolayı da asırlar boyu kulaktan kulağa anlatılacaktır. Kitabın başlarında Victor’un ilgi duyduğu metafizik ve ontoloji konu başlıklarının genel olarak içerdiği tezatlık, Frankenstein’i yaratacak olan asıl ipucunu verir bize: Frankenstein ölü bir bedenden dirilecek, yeni olduğu kadar eski de olan bir canlı, bir insan olarak dünyaya dönecektir. Doğanın gizemlerini çözebilmeyi amaçlayan Victor’un en büyük hayal kırıklığı da tam olarak bu noktada ortaya çıkacak ve metnin hemen hemen her kısmında yer alan ‘yeni bilgilerin peşinden gitmenin kötülenmesi’ konusu yeniden hatırlanacak, Frankenstein, beklenildiği gibi büyük bir keşif olmaktan ziyade bir lanete; yeniden doğmuş bir insan olmaktan ziyade kötü bir yaratığa, bir iblise dönüşmüş olarak canlanacaktır. Victor, bu kavram çatışması sonucu yarattığı iblisinin ölümünü kendi gözleriyle göremeyecek ve yıllardır beklediği lanetin bunca zaman kendi üzerinde olduğunun farkına varacaktır. Yeni bilgilerin peşinden koşarak doğa kurallarını yıkan Victor okuyucusunun gözünde dahi lanetinden kurtulamayacak, bu çiğnenmiş yasak sonucu tiksindiği şeytan, Victor’un kendi adıyla hatırlanacaktır.

Tanrı insanı yaratacak, bu yaratımından tiksinti duyarak tüm lanetlerini o aciz varlığın üzerine salacaktır. Tam da bu noktada tanrısallığını kaybedecek olan tanrı, kendi yaratığını yok etmek için büyük çabalar gösterecek fakat asla yaratığının ölümüne şahitlik edemeyecektir. Victor’a bu tanrısallık ve insana özgülüğü kazandıran Shelley, kitap boyunca bir yaratım hikâyesini eleştirir. Tanrı, yaratığını bu pis dünyaya gönderdiği için lanetlenecek, kendi laneti, kendi yarattığı canavardan başkası olmayacaktır. Shelley’in usta yazımı Frankenstein, 19.yy’ın anlaşılması ve dönemsel gelişme ve yıkımların edebi metinlere yansımasının gözlenmesi açısından son derece önemli bir yapıttır.