İktidarın durumu da yolu da belli.

AKP, yaklaşık 18 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı politikaların sonucu olarak açlığa yokluğa ve işsizliğe sürüklediği, hayatlarını katlanılmaz hale getirdiği halkın büyük çoğunluğunun desteğini kaybetmiş bir durumdayken, boş hamasete dayalı bir saldırganlıktan medet umuyor. İktidar gücünü bu şekilde elinde tutmaya çalışıyor.

Erdoğan’ın, çok değil, sadece bir yıl önce Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili bir soruya karşı ‘daha istikametimi o kadar kaybetmedim’ şeklindeki sözleri, şimdi bütün afra tafrasına karşı, aslında ‘istikametini kaybettiği’ bir noktaya kadar gerilediğinin de bir itirafı.

Roma İmparatorluğu’ndan kalma 1500 yıllık bir tarihi eserin (aslında gerici akım içinde öteden beri var olan bir azınlığın desteğini tutma adına) bir fatih edasıyla camiye çevrilmesinin de başka bir manası yok.

Bir anlamda İstanbul’da siyasete başladığı yere ve anlayışa dönmek zorunda kalıyor. Cumhuriyet’in kurucu temelleriyle bir hesaplaşma içinde, hilafet ilanına uzanan bir ‘menzile’ de gönderme yaparak, her şeyi unutup sadece bu özlemle hareket edebilecek kesimlere sesleniyor.

Ancak Suriye, Libya hatta Ayasofya, hilafet özlemleri, fetihçi-milliyetçi bölge siyaseti dahil bütün hamleleri (AKP ve MHP tabanındaki önemli bir kesim de dahil) toplumun geniş kesimlerini harekete geçirecek hedef bütünlüğü yaratamıyor.

Bu yüzden bu tür politikaların iktidar işaret edilen menzilden çok bitiş noktasına yaklaştırdığı söylenebilir.

SAĞCILIK İKTİDARA MEVZİ KAZANDIRDI

Bu noktada muhalefet blokunun, pek çok konuda olduğu gibi Ayasofya’nın ibadete açılması gibi bir gelişme karşısında da karşımıza çıkan, dincilik ve hamaset yarışına girerek iktidara muhalefetten çok kolaylık sağlayan politikalarına değinmekte yarar var.

Hemen her konuda yaşanan bu sinik siyasetin gerici faşist rejimin sürekli mevzi kazanmasına yol açmaktan başka bir sonuç üretmesi mümkün değil.

Bu haliyle Cumhuriyet’in ortadan kaldırılmış kazanımlarına sahip çıkmaktan, laikliği savunmaktan imtina eden muhalefet bloku topluma umut verecek bir çıkış yolu sunmaktan uzak kalıyor.

Kimi zaman ‘provokasyona gelmemek’ kimi zaman ‘muhafazakârları ürkütmemek’ adına izlenen sinik ve teslimiyetçi tavırların nelere mâl olduğu 7 Haziran’dan, 15 Temmuz sonrasına kadar yaşadıklarımızdan anlaşılmış olmalıydı.

Ama muhalefet bloku aynı şekilde iktidarın kendiliğinden eriyerek sönümlenmesini beklerken, iktidar seçim yasasını (kendisinin kaybetmeyeceği biçimde) düzenlemek dahil planlar yapma imkânı buluyor.

KARAMSARLIĞI MÜCADELE YENER

Bir yanda camiye dönüşen Ayasofya ve 15 Temmuz ‘kurtuluş şenlikleri’, öbür yanda Meclis’te AKP’nin işçilerin ücretsiz izne çıkarılmalarını 2021 Temmuz’una kadar bir yıl daha uzatan yasa teklifi…

Her şey bu kadar açık.

Karanlık da orada, karanlığı dağıtacak yol da…

Kuşkusuz bugünkü mevcut iktidardan ve “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen bu sistemden kurtulmak ülkenin en önemli meselelerinden biridir. Ancak bunun yolu şimdi aç ve yoksul, işsiz bırakılmış milyonların, düzene itiraz eden genç kuşakların, kadınların, emekçi yoksul milyonların sorunları ve özlemlerini kucaklayan kararlı ve tutarlı bir mücadeleden geçecektir.