Tatlı Hayat adlı, 2001-2004 arası üç sezon boyunca yayımlanmış keyifli bir TV dizisi var. Tek başına Haluk Bilginer’in oyunculuğu için bile izlenebilecek bu dizide, sonradan görme kuru temizlemeciler kralı İhsan (Haluk Bilginer), bir zamanlar temizlikçi olarak çalışmış ama kocası gibi sonradan görme olmamış zarif Sevinç (Türkan Şoray), İhsan’ın sürekli laf dokundurduğu Rum kökenli komşu Yorgo (Neco) ve onun eşi Feraye (Çolpan İlhan) karakterleri üzerinden sınıf atlama ve kültürel uyum sorunlarına dair komik öyküler anlatılıyor. “Anlatılıyor” diyorum, çünkü Tatlı Hayat teve2 adlı kanalda her gün Kelime Oyunu yarışmasından sonra tekrar yayımlanıyor.

Aslında Afro-Amerikan kökenli bir ailenin sınıf atlama hikâyesini anlatan Jeffersons adlı bir Amerikan dizisinin uyarlaması olan Tatlı Hayat‘ın bu tekrarlarında, özellikle İhsan’ın Yorgo’ya Rumluk üzerinden laf attığı sahnelerde bazı sözcüklerin kesildiğini hemen fark edebilirsiniz. Bunlar aslında ırkçı ifadeler değil, daha çok İhsan’ın ilkel milliyetçiliğini alay konusuna dönüştüren çok komik söz dalaşları; ama teve2, bilemediğimiz nedenlerden -iyi niyetli düşünelim: ‘belki de azınlıkları incitmemek amacıyla’- bazı sahnelerin ses kuşağında boşluklar oluşmasını sağlıyor.

Geçen hafta Perşembe gecesi (27 Mayıs), dizinin 31’inci bölümünün yayını sırasında başka bir şey oldu. Sevinç ve Feraye’nin resim kursuna gittiği bu bölümde, Sevinç’in modele bakarak yaptığı nü resmi gören İhsan kıskançlık krizlerine girer. O sırada, son derece naif ve hoş bir karakter olan yan komşu, diplomat İrfan (tam bir ‘monşer’!), bu çıplaklık tartışmasının üstüne gelir. Sevinç’in yaptığı resmi görüp sanat savunmasına başlayan İrfan, ressam olan büyük büyük büyük dedesiyle ilgili bir hikâye anlatır: “Benim bu büyük büyük büyük dedem, çok modern bir adammış. Sultan 2’nci Abdülhamit’in, çıplak resmini yapmak istemiş fakat müsaade etmemişler” Tam burada, cümle sonlanmadan ekranda bir kararma-açılma oldu, görüntüyle birlikte ses de gitti geldi, dizi aynı sahnenin sadece birkaç saniye sonrasından devam etti. teve2 seyircileri o birkaç saniyede söylenenleri duyamadı.

***

Kararma-açılma (fade out-fade in) sinema gramerinde hikâyenin bir bölümünün bitip başka bir bölüme/aşamaya geçildiğini gösteren bir kurgu uygulamasıdır. Tıpkı kitaplardaki bölüm sonlarında sayfanın boş bırakılıp yeni bölümün diğer sayfada başlaması gibidir bu; görüntü kararır, açılır, böylece artık yeni bir sekansta olduğumuzu anlarız.

Perşembe gecesi teve2’de gördüğüm kararma-açılma, böyle bir anlatımsal amaçla dizinin kurgucusu tarafından yapılmış bir işlem değildi. Belli ki bu da İhsan’ın bazı şakalarını duyulmaz hale getiren teve2 tarafından yapılmış bir işlemdi.

Bahsi geçen bölümün 2002’de Show TV’de yayımlanmış orijinal halini değilse de, sonradan Flash TV’de yayımlanmış -ve kesilmemiş- versiyonunu YouTube’da buldum. Bariz bir sansür uygulaması gibi görünen o kararma-açılma anında tam olarak şunlar oluyor: İrfan, ressam dedesinden söz ediyor: “Benim bu büyük büyük büyük dedem, çok modern bir adammış. Sultan 2’nci Abdülhamit’in, çıplak resmini yapmak istemiş fakat müsaade etmemişler.” Yorgo alaycı bir şekilde “Aman, iyi etmişler!” diyor. İrfan yanıtlıyor: “Yaa, dedeciğime zorla bornoz giydirmişler.” Bu kadar… Yani espri, Abdülhamit’in değil ressamın çıplaklığı üzerinde dönüyor. Peki burada tam olarak neden dolayı görüntü/ses kararıp açılıyor? O birkaç saniyeyi defalarca izledim ama yanıtı bulamadım.

***

Son birkaç yıldır, tarihe geçtiği haliyle Osmanlı hanedanının en paranoyak, halkından en çok korkan, halk içine saldığı hafiyelerin peşine bile hafiyeler takan padişahı Abdülhamit’in sürekli yüceltilerek gündemde tutulduğu bir dönemden geçiyoruz -hatta TRT yapımı Payitaht: Abdülhamit dizisinde, seyircinin zihninde bir RTE-Abdülhamit örtüşmesi yaratılmak istendiği açıkça görülebiliyor. Diziyi gözden geçirip yayına hazırlayan televizyon ekibi bununla ilgili bir endişe mi yaşadı acaba? Yorgo’nun “Aman, iyi ki Abdülhamit’i çıplak görmemiz engellenmiş!” anlamına gelen alaycı tavrını mı göstermek istemediler? Seyircinin ‘kralların çıplaklığı’yla ilgili bazı düşüncelere kapılmasını mı engellemeye çalıştılar?

Bunlar, sanırım cevabını bulamayacağımız sorular… Ama umarım bu uygulamaların devamı gelmez, çünkü bir kararmadan sonra açılma olup olmayacağını bilmenin giderek imkânsızlaştığı günlerdeyiz artık...