Ocak 2014’de, Suriye’nin kuzeyindeki Rojava’nın Amude kentinde toplanan Rojava Demokratik Özerklik Yönetimi Yasama Meclisi tarafından kabul edilen Anayasa’nın en dikkat çeken maddelerinden biri; özerk yönetimin, rejimin daha önce bölge halkına karşı geliştirmiş olduğu tüm ırkçı uygulamaları kaldırarak, zarar gören yurttaşların zararlarını telafi edeceğini taahhüt etmesiydi

Ocak 2014’de, Suriye’nin kuzeyindeki Rojava’nın Amude kentinde toplanan Rojava Demokratik Özerklik Yönetimi Yasama Meclisi tarafından kabul edilen Anayasa’nın en dikkat çeken maddelerinden biri; özerk yönetimin, rejimin daha önce bölge halkına karşı geliştirmiş olduğu tüm ırkçı uygulamaları kaldırarak, zarar gören yurttaşların zararlarını telafi edeceğini taahhüt etmesiydi. Bu kararlılık gücünü, bir arada yaşama arzusundan alıyordu. Üç kanton halinde Suriye’ye bağlı olduğu duyurulan Batı Kürdistan’da, farklı dil ve dinden insanlar özgürlük çatısı altında toplanarak, kendilerini yönetebilecekleri bir yapıya onay verdi.

Kürtçe, Arapça ve Süryanicenin resmi dil olarak kabul edilmesinin yanında, bölgedeki diğer dillerin öğretilmesi de karara bağlandı. Halkların dilleri ve kültürlerini özgürce yaşayabilecekleri bu düzende, yüzde 40 cinsiyet kotasıyla kadın erkek eşitliğinde önemli bir adım atılırken, Süryaniler için de pozitif ayrımcılık karara bağlandı. Kürtler, Süryaniler, Ermeniler, Çeçenler, Ezidiler, Müslüman ve Hıristiyanların ortak yönetimindeki Rojava, dayanışmayı esas alan yapısıyla, halkların kardeşliğinin vücut bulmuş hali.

Bugün Rojava, radikal İslamcı IŞİD’in saldırısı altında. Kobane ambargoya, silah eksiğine rağmen günlerdir büyük bir direniş sergiliyor. Koalisyon güçlerinin dostlar alışverişte görsün bombalamalarının dışında;

Ezidiler, Türkmenler, Süryaniler, Araplar.. kısacası IŞİD vahşetine karşı bölge halkları için çarpışan Halk Savunma Birlikleri (YPG), olası bir katliama engel olmaya çalışmakla birlikte, Ortadoğu’da inşa ettikleri bu demokratik yaşam modelini korumak için savaşıyor.

PYD’nin Rojava’da ilan ettiği özerklik için Erdoğan’ın verdiği ilk tepki “Suriye’de oldu bittiye izin vermeyiz” olmuştu. Üç kantondan tüm Suriye’ye örnek olabilecek bir demokrasi modeli; Türkiye Kürtleriyle barış süreci yürüten, ancak temel hak ve özgürlükler konusunda isteksiz davranan iktidar için, elinde oyaladığı süreç kartları bakımında ‘zamansız’ bir heyecan yaratmıştı. Barış sürecine koyulan fren, Türkiye dış politikasının öngöremediği bir değişim hızıyla zorlanmaya başlamıştı.

Esad’ı devirmek için İslami terör örgütlerine destek vermediğine inandırmak için aklı başında insan bulmakta zorlanan AKP, IŞİD’in önünde dirençle duran YPG/PKK’nin uluslararası alanda meşru savaşçılar olarak görülmeye başlanmasıyla barış görüşmelerini unutup, “ama PKK’de terör örgütü” diyerek dünyaya sızlanmaya başladı. Rojava’ya karşı alınan negatif tutumun, Türkiye Kürtleriyle yürütülen barış müzakerelerini bulandıracağını düşünmemek için, süreci bir seçim yatırımından öte görmemek gerekir. IŞİD’den kaçıp Türkiye’ye sığınan insanlara kapıları açmakta tereddüt eden hükümetin; hastanesi, evi, iş yeriyle memleketi İslamcı teröristler için yeme-içme-dinlenme tesisi haline getirmiş olmasının da elbette barış görüşmelerinde, kendilerine güvensizlik olarak dönen bir sonucu var.

Şimdi, Ortadoğu’da demokratik bir yönetim kuran Kürtlerle ‘terörist’ diye komşu olmak istemeyen AKP, bunun yerine vahşetiyle insanlığı öldüren IŞİD’le karşı karşıya. Ülkesindeki Kürtlerle, iki tarafa da büyük acılar çektirmiş bir savaşı sonlandırmak için barış görüşmeleri yaptığını söyleyen hükümet, uzatsa elini tutacağı mesafeden, Kobane’nin düşmesini bekliyor. IŞİD, Rojava’ya girip katliam yaptıktan sonra, elde tezkere Suriye’ye girmek neye yarar? Ama yok, eğer amaç insanları kurtarmak değil de, fırsattan istifade hem Suriye toprağını işgal etmek hem de demokratik Rojava yönetimini askıya almaksa başka..

IŞİD’in hedefinde sadece Esad yok, kendi İslam devletleri için engel gördükleri demokratik-laik-özgürlükçü Rojava yönetimi var. Bölgede kendisi dışında kimseye yaşam hakkı tanımayan bir terör örgütünün karşısında farklılıklarıyla bir arada yaşama iradesini ortaya koyan halklar var. Mesele IŞİD’le mücade ise; Türkiye’yi, günelerdir toprağını savunan Rojava halkına, savunma için talep ettikleri yardımı yapmaktan alı koyan nedir? Savaş tezkeresi hayat kurtarmaz; halk katledildikten sonra, gidip başkasının toprağına çökmenin vizesidir. IŞİD vahşetine karşı çıkarak; her kesimin hak taleplerinin karşılandığı bir yapının ve bir arada yaşama iradesini açıkça ortaya koyan Rojava halklarının yanında durmak, vicdan meselesi olduğu kadar, insani bir seçimdir. AKP’nin sınavı budur.