Kardeşinin ‘yakışıklı’ ağabeyi

İskender Özsoy

Yine bir 3 Haziran. Bugün Nâzım Hikmet’in ölümünün 58’inci yılı. Melda Kalyoncu ‘şair’in baba bir kardeşi. Melda Hanım’ı geç tanıdım, ama aramızda sağlam bir dostluk oluşmuştu. Ondan ağabeyi Nâzım Hikmet’i çok dinledim. Onu yakından dinleyen bir diğer isim ise oyun yazarı, gazeteci Refik Erduran. 58’nci ölüm yıldönümünde onu, çok yakınında bulunmuş iki kişinin tanıklığından dinleyelim.

İşte kardeşinin dilinden Nâzım Hikmet:

“Ağabeyim ben doğduğum zaman buralardaydı. Sonra Moskova’ya gitti. Geldi, Piraye Hanım’la evlendi, ayrı eve çıktı. Arada sırada karşılaşıyorduk. Onlar Erenköy’de otururdu. Kırk yılda bir annem bizi Erenköy’e götürürdü. 1938’de bütün kış Nişantaşı’nda beraber oturduk. 12 yaşındaydım. Ağabeyim İpek Film Stüdyosunda çalışıyordu o zamanlar.”

“Ağabeyim çok yakışıklıydı. Bir gün Beyoğlu’nda bir sinemaya götürdü. Tramvaya bindik. Herkes ona baktı. Sarı saçları kıvırcıktı. Ağabeyimin şiir yazışını da hatırlıyorum. Eve giden gelen çoktu. Akrabalar, arkadaşları, tanıdıklar. O zamanlar Piraye Hanım’ın ilk evliliğinden olan çocukları Mehmet’le Suzan da aynı evde. Onların dedesi, halası ve yengesi de gelirdi. Nâzım, o kalabalığın arasında elinde kalem kâğıt, odayı arşınlayarak şiirini yazardı. Bir ara durur, yazdığı şiiri okurdu.”

“Ağabeyimi ilk kez 1948 yılında Bursa Cezaevi’nde ziyaret ettiğimde onun kim olduğunun farkındaydım. Onu hapishane müdürünün odasında gördüğümde babamı görmüş gibi oldum. Nâzım’ı Paşakapısı Cezaevi’nde açlık grevi yaparken de ziyaret etmiş, grevden vazgeçmesini istemiştim. Cezaevinden çıktıktan sonra Büyükada’daki evimize geldi, birkaç gece kaldı. Çok iyi vakit geçirdik, oyunlar oynadık. Oğlu Mehmet, Münevver ve Münevver’in ilk evliliğinden olan kızı Renan ile geldiler. Ada’ya gelirken ağabeyim vapurun önünde açıkta duruyordu. Karşılamaya gittik. Bizde kaç gün kaldıysa, çok neşeliydi hep. Ağabeyim biraz çocuk gibiydi. Çabuk kanan, her zaman parlayan, ama hayat dolu duygusal bir insandı.”

Gazeteci, oyun yazarı; Nâzım’ı 70 yıl önce 17 Haziran 1951 Pazar günü Romanya’ya kaçıran Refik Erduran da onu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bir anma toplantısında şöyle anlatmıştı:

“Büyük şair Nâzım, benim gözümde iyi bir insandır. Hem de fazlasıyla iyi bir insandır. Onu çok gençken tanıdım, düşüncelerine bağlanarak peşine düştüm. Dünyanın en zeki insanlarından biri olan Nâzım aynı zamanda saf, temiz bir insandır. Bir kişiye güvenir ve bağlanırdı. Hem de aşırı sadakatle. Onda kuşkuculuğa yer yoktu. Bağışlayıcı bir yanı vardı. Nâzım Hikmet’i değerlendirirken bu yönlerini de ele almak gerekir.”