Antik Çağ uzaylılarından kuantumcu terapiye, komplo teorilerinden moda diyetlere kadar, yanlışlar doğrularla karıştırılıp sunuluyor. Somut verilerin yokluğunda bu karışımın duygusal etkisine bel bağlanıyor

Karıştır yuttur

Diyelim çılgınlığım tuttu, dedim ki: “Piramitler sizi hastalıklardan korur!”

Böyle pat diye söyleyince çoğunluk tabii saçma bulacak. İddiayı başka türlü sunayım:

“Mısırlılar bilinen en eski uygarlıktır. Tarımı, hayvancılığı, toplumsal yapıyı icat etmişlerdir. Kimya biliminin kökeni Eski Mısır’a dayanır. Bizim bilmediğimiz kadim bilgilere sahiptiler. Mumyalama teknikleri sırasında insan vücudunu çok iyi öğrendiler. Binlerce yıl geçtikten sonra bile mumyalar sağlam kalabildi. Demek ki mikropları biliyorlar, hastalıktan kaçınabiliyorlardı. Koskoca piramitler yaptılar, boşuna olabilir mi? Demek ki piramitler hastalıkları engelleyebiliyor.”

Tabii ki bu doğru değil. Eski Mısırlıların başta tüberküloz ve sıtma olmak üzere çeşitli hastalıklardan muzdarip olduklarını biliyoruz. Piramitler gösteriş düşkünü firavunların yaptırdığı şaşaalı mezarlardır sadece, hastalıkları engelleyemezler. Yine de, uydurduğum bu safsatanın duygusal bakımdan daha inanılır göründüğü söylenebilir.

Bunu nasıl yaptım? Önce, iyi bilinen doğrularla başladım ve okuyanın onaylayıcı bir tavra bürünmesini sağladım. Ardından yanlış iddialar geldi, ama bunları yine doğru bilgilerle karıştırdım, bir hikâye içine yerleştirerek tutarlı bir resim oluşturdum. Bunu yaparken asıl iddiaya dair hiçbir somut delil göstermedim. Başta yarattığım onaylama yanlılığı ve sunduğum tutarlı görüntü, inandırıcı intiba vermeye yetti.

Bu tabii amatörce karalanmış bir paragraf (fazla inandırıcı olmasını istemem zaten). Ama bunu bir kitabı dolduracak kadar uzatmak ve “saklı gerçekleri açıklayan” bir best-seller üretmek mümkün. Nitekim birçok sözde bilim kitabında aynı taktiği görüyoruz. Antik Çağ uzaylılarından kuantumcu terapiye, komplo teorilerinden moda diyetlere kadar, yanlışlar doğrularla karıştırılıp sunuluyor. Somut verilerin yokluğunda bu karışımın duygusal etkisine bel bağlanıyor.

Moda diyetleri ele alalım. Tıpta genel olarak kabul edilmiş doğrularla başlanıyor: Dengeli beslenmek, işlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca kaçınmak, hareketli olmak, kaloriyi azaltmak. Sonra her yazar bu doğruların üstüne kendi uygun gördüğü bir şeyi bindiriyor. “Karbonhidrat yemeyin ama bol bol yağ yiyebilirsiniz.”, “Olmaz, yağ çok zararlı, yağsız et yiyin”, “Et yasak, sınırsız meyve yiyin.”

Doğruyla yanlışı karıştırmak çok etkili bir yanıltma yöntemi. Uzman olmayan bir okuyucu, doğru bildiği şeylere bakarak diğer bütün iddiaların da doğru olduğunu düşünebiliyor. Yazar, eleştirilere karşı doğruları kalkan yapabiliyor: “Ne demişim, beslenmenize dikkat edin demişim, işlenmiş gıdalardan uzak durun demişim, yanlış mı?” Oysa eleştirilen bu değil.

Yanlışlar artık savunulamaz hale geldiğinde “Hatalarına değil doğrularına bakalım” denebiliyor. Bu yaklaşımda iki sorun var: Birincisi, çoğunlukla böyle kitaplardaki doğrular kitabın yazarının keşfettikleri değil, genel kaynaklarda zaten bulunabilen bilgiler oluyor. O zaman neden özellikle bu yazarı okuyalım? İkincisi, uzman olmayan bir okuyucu doğruyla yanlışı kolay kolay ayırt edemez. Zaten bu niye okuyucunun yükümlülüğü olsun ki? Bir uzmanın, yazdığı kitapta doğruluk için azami özeni göstermiş olması beklenir. Bu özen eksikse, okurun hataları ayıklamakla uğraşması yerine güvenilir bir yazarı tercih etmesi daha emniyetli olur.

Elbette hatasız olmak mümkün değil. En dikkatli araştırmacı bile ara sıra yanlış yapar. Ama genellikle bunları sistemli bir özensizlikten ayırt etmek mümkündür. İyi niyetli yazarlar desteksiz iddialarda bulunmaz, hatalarını asgariye indirmeye çalışırlar. Bir eleştiri geldiğinde ya somut delil gösterirler, ya da teşekkür ederek hatalarını düzeltirler. İyi niyetli olmayanlar ise konudan saparak safsatalarla karşılık vermeye çalışırlar. Mesela güç odaklarının kendisini susturmak istediğini, eleştirenlerin art niyetli olduğunu söylerler. Yanlışı doğruların içine sararak size yutturmaya çalışanlardan uzak durun.

cukurda-defineci-avi-540867-1.