Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun daha ayrıntılı ele alındığı ve tüm öğretmenlerin istek ve önerilerinin değerlendirildiği, uzmanların katkı sunduğu bir meslek kanununa ihtiyaç vardır ancak kariyer basamaklarına ihtiyaç yoktur. Bu öğretmenlerin ayrıştırılmasına neden olur.

Kariyer basamakları
Fotoğraf: AA

Cemil COŞKUN - Eğitim Müfettişi, Müfettişler Derneği YK Üyesi

Öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayıran 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin “Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği” 12 Mayıs’ta yayınlandı. Yönetmelik’le birlikte sınav takvimi ve eğitim programları belli oldu. Bu takvime göre ‘Uzmanlık’ ve ‘Başöğretmenlik’ sınavı 19 Kasım 2022 tarihinde, 81 ilde eş zamanlı yapılacak.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2005 yılında yayımlanan ve ilk sınavı 2006 yılında gerçekleştirilen uzman öğretmenlik sınavında geçer puan alan öğretmenler ‘Uzman Öğretmen’ olmuştu. Daha sonra başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik sınavı yapılmadı. Yine 2006 yılında yapılan ‘Uzman Öğretmenlik’ sınavından sonra alanda uzman unvanı olan ve uzman unvanı olmayan öğretmenlerle ilgili ‘Uzmanlığın Eğitim Sistemine Etkileri’ üzerine bir çalışma/araştırma yapılmadı. Bu nedenle 19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak ‘Uzmanlık’ ve ‘Başöğretmenlik’ sınavının gerekliliğine yönelik bir veri yok.

7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ‘Öğretmenlik’ başlıklı 3. Maddesinde;‘ Öğretmenlik, eğitim ve öğretim ile bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.’ Denilerek öğretmenliğin özel bir uzmanlık mesleği olduğu zaten kabul edilmektedir. Yani Öğretmenlik Meslek Kanunu da öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunu kabul etmekte olup aynı kanun kariyer basamakları getirerek kendisiyle çelişmektedir.

Öğretmenlik mesleği ile ilgili kariyer basamakları mevzuatına neden ihtiyaç duyulmuştur?

Her hangi bir alanda yapılacak mevzuat değişikliği için ya bir bilimsel araştırma, ya ilgili mevzuatın ihtiyaçlara yanıt vermemesi ya da o alandaki çalışanların yoğun bir talebi dayanak gösterilir. Ülkemizde bir milyon öğretmenin tamamına yakının bu sınava karşı çıktığı göz önüne alınırsa 19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak ‘Uzman Öğretmenlik’ ve ‘Başöğretmenlik’ sınavının öğretmenler tarafından istenmediği kesin olarak ortaya çıkmaktadır. Yine bu konuyla ilgili bir bilimsel araştırmanın ve böyle bir sınav ihtiyacının olmayışı da yapılacak sınavı ve Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu dayanaksız bırakmaktadır. Öğretmenlik Meslek Kanununa neden ihtiyaç duyulduğunun yanıtı bu kanunda yok ama öğretmenlerin ihtiyacını karşılamadığı serzenişlerden ve hoşnutsuzluktan anlaşılmaktadır.

Öğretmenlik mesleği ile ilgili günümüzde kariyer basamaklarına ihtiyaç var mıdır?

Bu sorunun yanıtına geçmeden önce Cumhuriyet Dönemi’ne gidip hem o dönemin idealist eğitimcilerine selam verelim hem de uygulamalara bakalım. Cumhuriyetin ilanından sonra ülkemizde özellikle köylerde okul da yoktu, okur da yoktu. Bu konuda Yahya Akyüz’ün ‘Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişmedeki Etkileri’ adlı kitabına bir göz atmakta yarar var: Cumhuriyetin ilan edildiği yıl Türkiye’de 10,102 ilkokul öğretmeni vardır. 1938’e gelindiğinde ise bu sayı ancak 13,502’ye ulaşmıştır. Diğer taraftan aynı yıllar içerisinde kadın öğretmenlerin sayısı hızla artmış ve 1,081’den 4,507’ye ulaşmıştır. Maarif Vekâleti’nin çeşitli vesilelerle açıkladığı gibi, kırk bin köyden ancak altı bininde okul bulunmaktadır ve ancak beş bin köye öğretmen gönderilebilmiştir.

Öğretmenlerin geldikleri kaynakların çeşitliliği dikkat çeken diğer bir husustur. Örneğin 1923’te mevcut 10,102 ilkokul öğretmeninden mesleki eğitim görmüş olanların sayısı sadece 2,734’tür. Geriye kalan 7,368 öğretmenden 1,357’si yalnızca ilkokul görmüş, 711’i medreseden ayrılıp doğrudan öğretmen olmuş, 152’si düzenli bir eğitim dahi görmemiş, 2,107’si de çok farklı mesleklerden gelen kimselerdir (Akyüz, 1978: 227). 1934’te ise muallim mektebi çıkışlıların oranı, belirgin bir biçimde artmakla beraber yine de yüzde yetmişin altındadır. Köy okullarında ise bu oran yüzde 42’de kalmıştır. Köylerdeki ilkokullarda yüzde 20 oranında ilkokul mezunu, yüzde 27 oranında da orta ve orta dereceli meslek okulu mezunları öğretmenlik yapmaktadır. Bu dönemlerde askerlikte okuma-yazma öğrenen çocukların köylerine ‘eğitmen’ olarak gönderilmesi de söz konusudur. 17 Nisan 1940 yılında 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile özellikle köy çocuklarının eğitimi için öğretmen yetiştirilmiştir. Yine 1954 yılında Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla bu okullar ‘Öğretmen Okulu’na dönüştürülmüş ve artık Öğretmen Okullarından öğretmen yetişmiştir. 1970 yıllarda ‘Mektupla Öğretmenlik Uygulaması’ ile öğretmen açığı kapatılmaya çalışılmış, sonra sırasıyla Eğitim Enstitüleri, Eğitim Yüksek Okulları ve 1990 lı yıllarda ise bütün öğretmenlerin ‘Eğitim Fakültesi’ mezunu olmaları karaı ile öğretmen yetiştirme süreci devam etmiştir. Yukarıda da görüldüğü gibi öğretmenlik mesleğinin kronolojik gelişimi, bu mesleğin 1990’lı yıllara kadar çok çeşitli kaynaklardan ve çok farklı niteliklerle uygulamalara tabi tutulduğunu gösteriyor. Bu dönemlerde öğretmenlik mesleğinde bir kariyer basamakları anlaşılabilirdi. Ancak günümüz öğretmenlerinin tamamı dört yıllık eğitim fakültesi çıkışlı. Yani hepsinin mezuniyeti eşit. Bu nedenle bir sınavla öğretmenlerin ‘Uzman Öğretmen’, ‘Başöğretmen’ unvanı alması ayrıştırıcı bir durum ortaya çıkarır. Daha önceki satırlarda kronolojisi verilen öğretmenlik mesleğinde yetişme farkları ortadan kalktığı için kariyer basamaklarını getirmek; ‘Dünün güneşiyle bu günün çamaşırlarını kurutma’ya benzemektedir. Oysa günümüzün ana sorunu, eğitimcilerin yaşam standartlarını ve niteliğini yükseltmektir. 222 sayılı İlköğretim Kanununda öğretmenlere lojman ve tarım yapımı için 500 ila 1000 m2 arazi tahsis edilmesi, öğretmelerin yaşam standartlarını yükseltmeyi hedefleyen uygulamalardır. Öğretmenlerin bu gün ihtiyacı olan bu tür yaşam standartlarını artırıcı uygulamalardır.

Yukarıda açıklandığı üzere Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, daha ayrıntılı ele alındığı ve tüm öğretmenlerin istek ve önerilerinin değerlendirildiği, uzmanların katkı sunduğu bir meslek kanunu haline getirilmesine ihtiyaç vardır ancak kariyer basamaklarına ihtiyaç yoktur. Bazı mesleklerde (doktorluk, öğretim görevliliği vb.) daha fazla eğitim süresi, daha fazla yayın , daha fazla emek, daha fazla üretim vb. olduğundan bu mesleklerin kariyer basamakları gerekli ve yerinde bir uygulamadır. Örneğin tıp fakültesini bitiren bir insan doktor unvanıyla mezun olur. Daha sonra ayrıca girdiği sınav sonucunda başarılı olup aldığı ek eğitimle uzman olmaktadır. Yine akademide ise uluslararası geçerliliği olan yayın ve kitap yazmayla doçent veya profesör olmaktadır. Öğretmenlik böyle bir meslek değildir. Her öğretmenin sınıftaki görevleri birbirine benzerdir. Bu meslekte usta -çırak ilişkisi söz konusu değildir. Öğretmenlik mesleğinde ancak aday öğretmenlik ve aday öğretmenlere rehber öğretmenlik uygulaması gereklidir ve bu uygulama zaten sistemde mevcuttur. Dolayıyla başka mesleklerdeki kariyer basamaklarını emsal göstermek, elmayla armudu karşılaştırmak gibi abes bir durumdur.

Öğretmenlere yönelik ‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ uygulamasının olası sonuçları nelerdir?

Eğer öğretmenler 19 Kasım 2022 tarihinde ‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ sınavına alınır ve bu unvanlarla derse girerse tereddüt etmeye hiç gerek yok, öğretmenlerin iş barışı bozulacak ve öğretmenler odası küçük kliklerin oluştuğu parçalı bir ortama dönüşecektir. 2006 yılında yapılan ‘Uzman Öğretmenlik’ uygulaması neden böyle bir sonuca ulaşmadı diyenlere yanıt o uygulamada ücret farkı çok küçüktü ve bu sınavın bir daha yapılmayacağı algısı hakimdi. Yine ‘Ücretli Öğretmenlik’ yapan öğretmenlerin öğrenciler, veliler ve diğer öğretmenler tarafından ayrıştırılmasına bu kez uzman ve başöğretmen unvanı olmayanlar dahil olacaktır. Ayrıca ‘Sınavın kolay olacağı’ açıklaması, beraberinde bu sınavı kazananların kazanamayanlardan bir nitelik farkının olmadığı şeklinde değerlendirilecek ve hiç yoktan yere öğretmenler odasının gündemi eğitim öğretimden kariyer basamakları tartışmasına dönecektir.

‘Uzman Öğretmenlik’ ve ‘Başöğretmenlik’ unvanına sahip öğretmenler diğer öğretmenlerde 2000-4000 TL fazla ücret alacağından ve eşit işe eşit ücret uygulaması bozulduğundan dolayı da iş barışını bozacak unvansız öğretmenler kendilerini ünvanlı öğretmenlerle kıyaslayarak ve aralarında nitelik farkının olmadığını görerek eşitsizliği bir kat daha fazla hissedeceklerdir.

‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ uygulaması velilerin öğrencilerini özellikle ‘başöğretmen’e ve ‘uzman öğretmen’e verilmesini istemelerine neden olacaktır. Okulların kayıt veya sınıfların paylaşılması dönemlerinde çok ciddi sorunlar yaşanacaktır. ‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ unvanına sahip olmayan öğretmenlerle eğitimine devam etmek zorunda olan öğrenciler ve velileri yaratılan algı nedeniyle hep mutsuz ve umutsuz olacaktır. Okul yönetimleri bu nedenle her sene başında ayrıca iş yükü ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum sonucunda unvanı olmayan öğretmenler, veliler ve öğrenciler nezdinde ciddi bir mobbinge maruz kalacaktır. Yine unvanı olmayan öğretmenler ‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ unvanlarının neden kendilerinde olmadığı sorusuyla karşılaşacaklarından dolayı eğitim sistemine küsecek ya da sınava odaklanıp çocukları ihmal edecektir. Bunun yanında ‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ unvanı olan öğretmenler, meslektaşları arasında ‘daha fazla beklentisiyle’ karşılaşacak, mevcut uygulamanın kendilerine bir şey katamadığı her durumda ‘zümre öğretmenler’ tarafından sorgulanacaktır.

‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ uygulamasına geçildikten sonra öğretmenler arasındaki işbirliğinin yerini bir birine zarar veren, iletişimi ve iş birliğini kesen rekabet sistemi gelecektir. Unutulmamalıdır ki eğitimde rekabet öldürür, iş birliği yaşatır ve geliştirir.

Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ uygulamasına geçildikten sonar bu unvanlara sahip öğretmenlerle okul müdür yardımcısı, okul müdürü, , şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü, il milli eğitim müdür yardımcısı, eğitim müfettişi gibi meslek elemanlarıyla ücret dengesizliği ortaya çıkacak ve başka bir huzursuzluk ve tartışma ortaya çıkacaktır.

Hizmet yılı esas alınarak yapılacak kariyer basamakları da sorunu çözmeyecek ve tartışmayı başka boyutlara taşıyacaktır. Öğretmenlerin asıl talebi olan kariyer basamakları değil, özlük haklarının ve ekonomik durumlarının iyileştirilmesi esas alınan çözümler üretmektir.

Öğretmenlik Mesleği ile ilgili çözüm önerileri nelerdir?

Nazım Hikmetin dediği gibi; ‘Henüz vakit varken gülüm…’

Öğretmenlik mesleğinde kariyer basamakları ve ezber bilgi yerine öğretmenlerin niteliğini yükseltecek ve 21.yy’ın gerektirdiği öğretmenlik becerileriyle donatacak hizmet içi ve hizmet dışı eğitim olanakları sağlanmalıdır.

Öğretmenlerin ve tüm eğitim çalışanlarının geçim sorunundan kurtulması ve yaşam standartlarının yükseltilmesi için özlük hakları ve maaşlarında iyileştirmeler yapılmalıdır. Öğretmenlerin mesleki ve akademik gelişmelerine olanak sağlayacak dünya standartlarında ‘Öğretmen Akademileri’ kurulmalıdır.

Öğretmenlerin iş başında yetiştirilmesi için etkili bir rehberlik ve denetim sisteminin kurulması, eğitim müfettişlerinin buna yönelik yetiştirilmesi ve eğitilmesidir.

Öğretmenleri ayrıştıracak, verimini düşürecek, öğretmenler odasındaki iletişimi sıfırlayacak, okulu sorunlar merkezine dönüştürecek kariyer basamakları uygulamasından vaz geçilmelidir. Aksi taktirde eğitime kendi ellerimizle büyük bir sorun eklemiş olunacaktır.

Öğretmenlik Meslek Kanıunu’nda ve kariyer basamakları uygulamasında amaç öğretmenin niteliğini yükseltmek ve başarıyı artırmaksa etkili ve basit çözümler mümkündür. Bu amaçla alanında doktora yapmış öğretmenlerin ek ders ücretlerinin yüzde elli, yüksek lisans yapmış öğretmenlerin ek ders ücretlerinin yüzde yirmi beş artırılması, doktora yapmış öğretmenlere üstün başarı, yüksek lisans yapmış öğretmenlere başarı belgesi verilmelidir.

Okulunun veya eğitimin bir sorununa yönelik çözüm getiren ve bu projesi milli eğitim tarafından kabul edilen öğretmene başarı belgesi ve ayrıca bir maaş ikramiyesi ödül olarak verilmelidir.

Hakemli dergilerde eğitimle ilgili makalesi yayınlanmış veya eğitimle ilgili kitabı basılmış öğretmenlerin üstün başarı belgesi ve iki maaş ikramiye ile ödüllendirilmesi yapılmalıdır.

Kendi isteğiyle dezavantajlı öğrencilerin olduğu bölge/okula tayin isteyen başarı belgesi almış öğretmene burada çalıştığı sürece iki kat ek ders ücreti ödemesi yapılabilir. Unutmayalım ki ülkemizin dezavantajlı öğrencilerinin en başarılı öğretmenlere ihtiyacı var. Bu uygulamaya özel okullarda çalışan başarılı öğretmenler de dahil edilmelidir.

Ülkemizde 21. yüzyılın gereklerine uygun olarak öğrenci, öğretmen, yönetici, müfettişlerin ulusal yeterlikleri belirlenmeli ve tüm paydaşların bu yeterliklere göre yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Mesleki yeterliklerin belirlenmesi ve tüm eğitimcilerin bu yeterliklere göre yetiştirilmesi eğitimcilerin ortak standartta buluşmasını sağlayacak ve tartışmaların önüne geçecektir.

‘Uzman Öğretmenlik ’ ve ‘Başöğretmenlik’ uygulamasına yönelik en basit çözüm, hiç bir öğretmenin bu sınava katılmamasıdır. Bu sınava katılım sağlanmazsa kanun değişikliğinin önü açılmış olacaktır. İkinci çözüm bakanlık tarafından bu sınavın iptal edilmesi ve ekim ayında TBMM’nin açılışıyla birlikte Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun tüm eğitim bileşenleriyle yeniden, ihtiyaca ve çağın gereklerine göre yeniden düzenlenmesi ve kariyer basamaklarının kaldırılması ve öğretmenin niteliğini yükseltecek düzenlemelere yer verilmelidir.

Çözüm sizde öğretmenim…