Karma ve zorunlu eğitime saldırı: Teslim olmayacağız
Yeni eğitim-öğretim dönemi, tek cinsiyetli okullar ve mescidleşen kütüphanelerle başladı. Eğitimci Nejla Doğan, “Bugün karma eğitimi kaldırmak uzun vadede kadınla erkeğin yaşamlarının tümüyle ayrışması demektir” dedi.

İlayda SORKU
Yeni eğitim-öğretim yılı, AKP iktidarının gerici politikalarının gölgesinde başladı. Ankara’da yalnızca kız öğrencilerin kabul edildiği bir ortaokul açıldı; henüz 10 yaşındaki çocuklar cinsiyet temelinde ayrıldı. Düzce’de bazı liselerde kız öğrencilerin erkeklerle yan yana oturması yasaklandı, kimi okullarda kütüphaneler mescide çevrildi. Dönemin başlamasıyla birlikte atılan gerici adımlar kamusal eğitimden kopuşun somut örnekleri oldu.
Cumhurbaşkanlığı’nın 11. Kalkınma Planı’nda yer alan “kadın üniversiteleri” hedefi de toplumsal cinsiyet eşitliğini zayıflatmaya dönük politikaların parçaları arasında yer aldı. Tüm bunlar olurken kamusal eğitimin temel eksiklikleri artarak devam etti. Bugün milyonlarca çocuk yoksulluk nedeniyle hâlâ okula aç gidiyor; en az bir öğün ücretsiz yemek talebine kulak tıkayan iktidar, eğitimde eşitsizliği daha da artırıyor.
SİSTEMLİ GERİCİLİK
Gerici Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği ve İstanbul Medeniyet Enstitüsü’nün hazırladığı rapor, zorunlu eğitim ve müfredat tekeli tartışmasını yeniden gündeme taşıdı. Raporda liselerin zorunlu olmaktan çıkarılması, çocukların erken yaşta mesleğe yönlendirilmesi ve “ev okulu” uygulamalarının yaygınlaştırılması ‘önerildi’. Ortaokul çağındaki çocukların mesleğe yönlendirilmesi “ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamaya dönük” bir yaklaşım olarak yorumlandı.
KAMUSAL EĞİTİMDEN KOPUŞ
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Karma eğitim yasal zorunluluk değil, kız okulları açılabilir” diyerek tartışmayı alevlendirmişti. 12 yıllık zorunlu eğitimde revizyon planlarını duyuran Tekin, “8 yıllık kesintisiz eğitim antidemokratiktir. Büyük oranda 12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu, bu revizyonu yapmayı planlıyoruz” dedi.
EŞİTLİK RAFA KALDIRILDI
Eğitimci-yazar Nejla Doğan, süreci BirGün’e değerlendirirken şunları söyledi:
“AKP yönetimindeki Türkiye’de kadın-erkek eşitliği söylem olarak dahi rafa kaldırıldı; toplumsal cinsiyet ilişkileri, bir süredir fıtrat, tamamlayıcılık, toplumsal cinsiyet adaleti gibi kavramlarla nitelenir hale geldi. Hatırlayalım; buna yönelik en somut adımlar, 2019’da önce YÖK’ün ‘Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’ni ‘toplumsal değerlerimize uygun değil’ diyerek kaldırması, hemen ardından MEB’in de Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ başlığını tüm etkinlik alanlarından çıkarmasıydı.”
2024’te yürürlüğe giren Maarif Modeli’nin de eşitsizliği meşrulaştırdığını belirten Doğan, “Biliyoruz ki; ‘fıtrat’tan söz etmek, kadın ve erkeğin eşit olmadığını, farklı bir yaratılışlarının olduğunu, zihinsel ve duygusal becerilerde farklılaştıklarını öne sürmektir. Bu da eğitimden meslek edinmeye, kamusal alandaki rollerden aile içi görevlere kadar, kadına ayrı erkeğe ayrı nitelikler yüklemektir. Dolayısıyla cinsiyetler arası eşitliğin değil de ‘tamamlayıcılık’ rolünün altını çizmektir. İşte bu İslamcı kurguda kadına düşen ‘tamamlayıcılık’ rolü de öncelikle eş ve anne olması, geleneksel rollerine dönmesi, yani dinsel sömürüyle ve neoliberal düzenle iç içe geçmiş ataerkil sömürüye boyun eğmesidir” şeklinde konuştu.
EĞİTİM HAKKINA TEHDİT
Doğan, zorunlu eğitimin kısaltılmasının özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını tehdit edeceğini belirtti. Lise düzeyinde zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasının, uzun vadede zorunlu eğitim uygulamasını ortadan kaldıracağına ve diğer kademeler için de bunun önünü açacağına vurgu yapan Doğan, “Bu dönüşümden en çok kız çocuklarının zarar göreceği çok açık. Çünkü bizim toplumumuzda özellikle muhafazakar aileler ve yoksul aileler bağlamında düşündüğümüzde, kız çocuklarının eğitime erişim koşullarının çok daha kırılgan olduğunu ve tercih ailelere bırakıldığında birçok kız çocuğunun okul hayatından koparılacağını, başta çocuk yaşta evlilik olmak üzere, dinsel-geleneksel rollere hapsedileceklerini biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Doğan ayrıca, “Keza karma eğitimi ortadan kaldırmak, tek cinsiyetli okullar açmak da kadını toplumsal yaşamda ikincil hale getirmek, kadın ve erkek için cinsiyete dayalı işbölümünün önünü açmak için çok kritik bir adım” diyerek şu uyarıda bulundu:
“Karma eğitim her şeyden önce her iki cinsiyete eşit eğitim vermek, hayat içinde kadın ve erkeği eşitlemektir. Bu bağlamıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini kuran bir adım olmanın ötesinde, laikliğin kurumsallaşmasındaki en temel adımlardan biridir. Bugün karma eğitimi kaldırmak demek, uzun vadede kadınla erkeğin ayrı müfredatlarla eğitilmesi, ayrı meslekler edinmesi, kısacası yaşamlarının tümüyle ayrışması demektir –ki bu da Afganistanlaşmaya kadar giden bir yolun açılmasıdır.”
EĞİTİM ŞÛRASI VURGUSU
Fiili olarak zaten birçok okulda karma eğitimin sonlandırıldığını hatırlatan Doğan, “Bugün yapılmak istenen bu fiili uygulamaları resmi düzenlemeye dönüştürmek ve yasal bir çerçeveye büründürmektir. İşte önümüzdeki aylarda yapılması beklenen Eğitim Şûrası tam da bu konuları ele alacak ve oradan çıkacak kararlar, bu toplumun yönünü, özellikle de kadınların bu toplumda nasıl yaşayacağını belirleyecek” dedi.
Son olarak kadın hareketine de çağrı yapan Doğan, “Biz kadınlar, yaşadığımız coğrafya itibariyle laikliğin olmadığı yerde kadının varlığının da olmadığını; kadının eğitim yoluyla kendini var etme hakkı elinden alındığında, hızla yaşamdan silindiğini biliyoruz. Tam da bu nedenle bu topraklarda birinci dalga feminizm kendini öncelikle ‘eğitim hakkı’ mücadelesi üzerinden var etmiş, kadının yurttaşlaşmasında eğitimi ilk adım olarak görmüştü. Dün olduğu gibi bugün de laik eğitim kadının hayata eşit katılımında, onurlu, insanca bir yaşam sürmesinde en kritik adım. Bu nedenle kadın hareketinin bu konuyu var gücüyle sahiplenmesi ve bütünlüklü bir mücadelenin en önemli bileşeni olması gerekiyor” diye konuştu.


