Mutlu sonla bitmeyen aşklara dair mutlu eden hikâyeler anlatıyor Kalben ve hayatında başına gelen aksilikler kadar, romanlardaki umutsuz kahramanlardan, filmlerdeki bahtsızlardan da etkileniyor

Son zamanların en çok konuşulan müzisyenlerinden bir tanesi Kalben. Onu birkaç yıl önce Sofar Sounds İstanbul’la tanıdığımızda, nadiren duyduğumuz kadar yalın, samimi ve direkt şarkı sözleriyle vurmuştu birçoğumuzu. Olamayan aşkların hikâyesini, olamamasının tüm hüznüne rağmen, dudak kenarına yerleşen belli belirsiz bir gülümsemeyle seslendiriyor Kalben. Sözlerinde aşkta ve hayatta ilk defa yenilen bir insanın şaşkınlıkla geçirdiği o acı dolu şokun aksine, kazanamamaya rağmen sakin kalmayı başarabilmiş, tecrübeli bir olgunluğun izleri var. Genç yaşına rağmen, hayatta her şeyin her zaman yolunda gitmediğin gayet farkında olan, bu yolunda gitmeyişleri de sanata dönerek aşan bir insan Kalben. Bu sanatsal üretim sürecinin “yorgun ve mutsuz günlerin sabahlarında aklına gelen cümlelerle başladığını” söylüyor Kalben. Kendi adını taşıyan yeni ve ilk albümünün, daha albümün yayınlanmasından çok daha önce fazlasıyla popüler olan çıkış şarkısı ‘Saçlar’ da, belli ki böyle bir gecenin sabahında aklına düşmüş. Yabancılarla uyanılan sabahlardan, kime ait olduğu bilinmeyen saçlardan, sıkışıp kalıp gidememekten, sevgiliyi yanında bulamamaktan dem vuruyor ‘Saçlar’. Ama bir yandan da yolunda gitmeyen ilişkileri için “Özür de dileyemiyor” Kalben. Bir başkasında, ‘Taşikardi’deyse sevilen gittikten sonra geriye kalanlardan bahsediyor: “Kalır geride sevdiğim küçük şeyler, sana dair / Sesin uçup giderken pencerelerden”. ‘Ömür Geçmez’de ise “Bu yeşiller, maviler / Ah para etmez / Bugün sensiz, ömür sensiz geçmez” diyerek sevilenin yok oluşuyla, renklerin kayboluşuna göndermede bulunuyor. İnce bir çizgide duruyor Kalben’in sözleri. Karamsarlıkta bir adım daha öteye gitse arabesk klişelerine yenik düşecekken, ufak ve mizahi dokunuşlarla bu tuzaktan kaçıyor. İbrahim Tatlıses’in ‘Haydi Söyle’sini yeniden yorumladığı anda dahi, albümündeki o sıradanlıktan uzak, şehirli ruhunu korumaya devam ediyor. Bu şehirli dokunun en çok yansıdığı şarkılardan bir tanesi de O Ye Bebek. Yapayalnız gecelerde, İstiklal Caddesi’ni ‘tıkırdatarak’ yürüyen, bedelli askerlerin yolunu gözleyen, kaşları yeni alınmış kızlardan bahsediliyor O Ye Bebek’te.

Roman gibi şarkılar

karmasik-sehirlerin-karmasik-asklari-114045-1.

Hayatında başına gelen aksilikler kadar, romanlardaki umutsuz kahramanlardan, filmlerdeki bahtsızlardan da etkileniyor Kalben. Sinem Sal’a verdiği bir röportajda; “Zaman, yetiştirilme biçimleri ve ekonomi yüzünden ayrı düşen âşıklara özellikle hüzünleniyorum romanlarda” diyor. Cemal Süreya, Attila İlhan gibi Türk şiirinin değerli isimlerini referans gösteriyor. Dostoyevski’ye, Reşat Nuri Güntekin’e, Bataille’e olan tutkusundan bahsediyor. Sıradaki sayfasını heyecanlı bir merakla açtığınız bir roman gibi okuyor, dinliyorsunuz Kalben şarkılarını. Anlattığı durumlar, öyküler bir film karesi kadar net bir şekilde gözünüzün önüne geliyor. Bu sinematik sözlerine ve pop-folk arasında gidip gelen, efektsiz bir gitarın öncülüğündeki müziğine, bariton bir vokalle eşlik ediyor Kalben. PJ Harvey, Elliott Smith, Tori Amos gibi aşktaki ve hayatın kendisindeki hüzne dair sonsuz sözü olan müzisyenlerinden bahsediyor sıklıkla. Patti Smith, Led Zeppelin The Cure, The Smiths gibi devri asla kapanmayan efsaneleri dinlediğini anlatıyor. Bunların yanına Nazan Öncel, Ajda Pekkan gibi yurdumuz öncülerini ekliyor. Tüm bu isimlerden öğrendiklerini kendi hayatına uyarlayıp şehirli, kafa karıştırıcı, karmaşık aşklara dair yalın hikayeler anlatıyor Kalben. Bizlere de bazen hüzünle, bazen keyifle dinlemesi kalıyor.