Ahmet Uluçay’ın filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ın bir sahnesinde, filmin esas oğlanı Recep’in çalıştığı karpuz sergisinin önünden geçen iki küçük oğlan çocuğuyla karşılaşırız. Yiyebildikleri kadarını yedikleri karpuzlardan arta kalan yarımlara ip bağlayıp Tavşanlı sokaklarında arkalarından sürükleyerek oyun oynamaktadırlar. Bu çocuklardan biri, Enes, büyüdüğünde fen ve teknoloji öğretmeni olarak Tavşanlı Bilim ve Sanat Merkezi’nde çalışmaya başladı. […]

Ahmet Uluçay’ın filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ın bir sahnesinde, filmin esas oğlanı Recep’in çalıştığı karpuz sergisinin önünden geçen iki küçük oğlan çocuğuyla karşılaşırız. Yiyebildikleri kadarını yedikleri karpuzlardan arta kalan yarımlara ip bağlayıp Tavşanlı sokaklarında arkalarından sürükleyerek oyun oynamaktadırlar.

Bu çocuklardan biri, Enes, büyüdüğünde fen ve teknoloji öğretmeni olarak Tavşanlı Bilim ve Sanat Merkezi’nde çalışmaya başladı. Aralık 2018’de ilginç bir gelişme yaşandı: Tavşanlı BİLSEM’in adı Ahmet Uluçay BİLSEM olarak değiştirildi. Bu kadar güzel ve isabetli bir isim değişikliği zor bulunur: Çocukların bilim ve sanatla eğitilmesini amaçlayan bu küçük ama mükemmel okul, Ahmet’in hayallerini gerçekleştirme yolunda resmi ve kurumsal bir adım olarak bugün Tavşanlı’da bir şeyleri ‘gımıldatıyor’.

Etkinlik üstüne etkinlik düzenlenen, öğrencilerin hiç boş durmadığı bu şaşırtıcı okul -aynı gün içinde hem miniklerin fotoğraf sergisini hem de robotik teknolojilerle ilgili bir yarışmaya katılan projelerini gördüm- bu yıl bir de kısa film yarışması düzenledi. Ahmet Uluçay adına en çok yakışan şeydir ‘kısa film’. Çoğunluk Ahmet’i uzun metrajlı Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’la tanır ama aslında o sinemaya yapacağı özgün katkıların müjdesini 1993’te çektiği Optik Düşler adlı ilk kısa filmiyle vermişti.

Kütahya ilinin Tavşanlı ilçesinin Tepecik köyünde Ahmet isimli bir adam… Çalı parçalarını, ambalaj köpüklerini, karton kutuları kullanarak filmlerinde anlattığı köyün modelini yaptı, ilk filmlerini bu küçük platoda çekti. Kamerası perişan durumdaydı ama hocalarımızın bize okulda söylediği fotoğrafla ilgili bir sözü tamamen haklı çıkarıyordu: “Fotoğrafı makine değil göz çeker.” Sinema alanında eğitimi ya da tecrübesi yoktu, dönemin medyasında ‘köylü yönetmen’ olarak anılıyordu, ama Optik Düşler, Minyatür Kosmos’da Rüya (1995), İnci Deniz Dibinde (1996), (2000) izlendiğinde Ahmet’in sinematografi denilen evrensel dili çok iyi bildiği anlaşılıyordu.

En büyük hayalini 2004’te gerçekleştirdi, taşrada sinema sevdasıyla yanıp tutuşan iki ergenin hayal kırıklıklarıyla dolu öyküsünü çok iyi bir sinematografiyle anlattığı ilk uzun metrajlı filmini yaptı.

Çekimler sırasında, mahallenin çocuklarından ikisinin ip bağladıkları karpuzları çekerek götürüşünü görüntüledi. O çocuklardan Enes büyüdü, öğretmen oldu ve son derece güzel okuluna Ahmet abisinin adı verildi. Geçen hafta oğlumla kısa film yarışmasının ödül töreni için gittiğimiz Tavşanlı’da Enes’le tanıştık. Ahmet Uluçay’dan, filmden, çocukluğundan büyük bir keyif ve coşkuyla söz ediyordu. Bizi önce karpuz sergisinin bulunduğu ve tabut sahnesinin çekildiği sokağa götürdü, ardından Ahmet’in mezarını ziyaret ettik. Mezar taşında ‘Film Yönetmeni’ yazıyordu.

Kendimi bir karpuz kabuğunun içinde gibi hissettim: 15 yıl önce Ahmet’in filminde karpuz sürükleyen çocuk, 10 yaşından beri kendince kısa film ve animasyonlar yapan oğlumun ilk kez Ahmet Uluçay adıyla ‘onaylanan’ yönetmenlik başarısını kutlamak için bizi o karpuz kabuklarına bindirip Ahmet’in yanı başına taşımıştı.

Devasa karpuz kabukları bunlar, içine tüm evren sığıyor.