Yaşar Miraç’ın Ankara’ya gelip, ben, Ahmet ve Adnan’la Piknik’te kafaları çekmesinin ardından kitaplar kısa sürede yayımlandı.

Karşılığını Bulamamış Sorular şimdi Unutmak Suları’nda...

Abim hiç olmadı ama nerdeyse “Ankara’dan abim geldi” şarkısındaki kadar beni sevindiren çok şey oldu Ankara’da, “evde bir bayram havası” okulda, şehirde, şiirde ve elbette arkadaşlıkta da başladı, yaşandı, sürüyor...

Yeni Türkü Şiir Yayınları’nın kurucusu şair Yaşar Miraç, başka yerde uzun uzun anlattım, yinelemek olmasın, Ahmet Erhan aracılığıyla sonunda şiirlerimi ilk kitap olarak yayımlamak üzere alırken, sevinci bayrama dönüştüren jesti de yaptı, Adnan Azar’la ikimizin şiir kitaplarımızı bastı.


Tam 40 yıl sonra yazıyorum ben de yazımı, Ocak 1982 tarihli Yeni Türkü Şiir Yayınları ilkyapıtların 7.’si benim Karşılığını Bulamamış Sorular’dır, 8.’si de Adnan Azar’ın Unutmak Suları.

Bazen şiir dersinde öğrencilere soruyorum, ‘iyi bir şiir ya da kitap okuduğunuzda ne yapmak istersiniz?’ dans etmekten öpüşmeye, su içmekten şarap içmeye, koşmaktan takla atmaya, bir arkadaşını aramaktan yolculuk yapmaya, çoğu ‘hayali cihan değer’ şeyler söylüyorlar ya, o zaman şiiri okumanın, yazmanın, düşünmenin bir düş değeri taşıdığına inanıyorum ve sevincim nerdeyse paçalı güvercinin takla güvercini olmasına dek varıyor!

Ahmet Erhan’ın bir anlamda Türkiye’nin 1980’de darbeyle yoğunlaşan karanlığını güçlü bir duyuşla şiirleştirdiği Alacakaranlıktaki Ülke’si çıkmıştı Yeni Türkü’den. Adnan Özer, Turgay Fişekçi, Suat Vardal, Erdal Alova, Barış Pirhasan kitapları da yayımlanmıştı, sonra Behçet Aysan, Hüseyin Ferhad ve başka arkadaşların kitapları da yayımlandı.

ODTÜ Sosyoloji’ye başladığımda rastlantıyla bir ders listesinde A. Adnan Azar adını gördüm, bazı arkadaşların adlarını biliyordum, bilmediğim başkalarına da sordum, yanıt hiçbiri. Okula gidilen yıllardı, gelmemesi için sıkı bir nedeni olmalıydı. Niye merak ettin derseniz, dergilerde şiirlerini okuyordum o sıralarda çünkü. Ve çok beğeniyordum.

Okulda değil ama Özdemir İnce’yle buluştuğumuz bir gün onun yanındaki genç şairle tanıştım, Adnan Azar’dı. Özdemir abi o zamanlar TRT Televizyonunda Program Müdürüydü, Adnan da TRT’ye yeni başlamış, o nedenle de okula gelemiyordu. Mithatpaşa Caddesinde bulunan Arkadaş Kitabevine iniyorduk merdivenlerden, Özdemir abi Yannis Ritsos’tan yaptığı mavi kapaklı, adını unuttum şimdi, çevirisini imzaladı bize.

Sonra Adnan’la Sakarya’ya gidip bira içmiş olmalıyız. Büyük Ekspres’e, Ahmet’in “Büyük Ekspres Kuşağı” diye şiirini yazdığı yere. Arkeolojiyi bitirmiş, TRT’ye yeni girmiş, ODTÜ’yü de kazanmış, ama gelemeyecekti. Çok yerde yazdım, Ankara’daki 80 Kuşağına yazılacak genç şairler yavaş yavaş tanışmaya başlıyor, arkadaşlığa da yazılıyorlardı. Çoğunun hemen her zaman ‘burada!’ diye sevinçle mevcut yazılacakları arkadaşlık yoklamasına.

Yaşar Miraç’ın Ankara’ya gelip, ben, Ahmet ve Adnan’la Piknik’te kafaları çekmesinin ardından kitaplar kısa sürede yayımlandı. İlk kitaplarımızdı ama 3000’er basıldı, Yaşar bize hem para verdi hem de kitaplarımızdan istediğimiz kadar. Şiiri gibi gönlü bol bir insandır Yaşar Miraç, şiiri daim olsun, çok yaşasın!

Adnan’la kitaplar yayımlanıp, elimize ilk aldığımızda ne yapsak diye konuşmuşuz. O da Cağaloğlu’ndan Sirkeci Garına ya da denize dek göğsümüzde kitaplarımız koşalım demiş! Gülüşmüşüz!

Bir cuma günüydü kitaplarımız çıktı ve dediğimizi bazen hızlı yürüyerek, bazen koşarak, bazen birimiz ilerde diğerini geride kalarak, tıpkı şiir ve arkadaşlıktaki gibi, yaptık.

Ertesi gün cumartesiydi, geceden çok kar yağdı, tiyatro yazarı, sevgili Oktay Arayıcı’nın VosVos’una kitaplar ve sayamadım kaç kişiydik, Adnan, Funda, ben, Ahmet, Yaşar, Oktay abi olmalı en azından, sığışarak Boğaz Köprüsü’nden Kadıköy’de bir zamanların ünlüsü Celal Beyin Gençlik Kitabevi’ne vardık. İlk imza ve söyleşimiz oradadır Ocak 1982’de, bir gün önce çıkmış kitaplarımız dolayısıyla. Tabii Yeni Türkü’den yayımlanmış başka şairler de vardır o siyah-beyaz fotoğrafta. Eray Canberk, Abdülkadir Bulut, Ataol Behramoğlu, Yaşar, Ahmet, Adnan ve ben. Sonra Ankara, İzmir, Eskişehir’de imza günleri yaptık, Adnan Özer’in de olduğu.

Karşılığını Bulamamış Sorular’da arkadaş adları vardır, açık ve gizli olarak. ODTÜ’den yakınlarım, Funda, Şükran, Yasemin, Haldun, Şeyda, Serdar, Neşe, Eftal. Neşe Ozan’la Eftal Küçük, Attila İlhan’ın “Mahur Beste” şiirinde “Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı yalnız” duygusuna bırakıp bizi gittiler. Abdülkadir Bulut, Behçet Aysan, Ahmet Erhan, Adnan Azar da o şenlikteydiler, daha doğrusu şenliğimizdiler, acıları kaldı artık.

Karşılığını Bulamamış Sorular’ın Ocak 2021’deki 40. yılı Adnan Azar’ın Unutmak Suları’nın da 40. yılıdır. 10 Ocak 2014’de yitirdiğimiz sevgili arkadaşım Adnan Azar’ın şiirleri de kendisine benzerdi, kibardı, inceydi, sakin ve içliydi, “Elele Gittiğimiz” şiiri gibi: “biliyor musun giderek azalıyoruz böyle/sen bir susuşa doğru kırılarak/ben senin susuşunun ardında/nereye gitsek orada olmuyoruz/biliyor musun giderek azalıyor muyuz böyle/.../akmaktadır günler belki bunlar son rüzgarlardır/çünkü neye değsek ellerimiz yanıyor/yaz kimliksiz bir gülle orada kalakalmış/yaz kalsın orada çocukluğum ağlasın/burada bakışlarımızı sular boğmaktadır.”

25 yaşımızın coşkusu, içtenliği ve arkadaşlığıyla kutluyorum Adnan, kitaplarımızın 40. yılını.